Dün Ankara’da yapılan toplantıyla 6 muhalefet partisinin bir araya gelmesi ve “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni” üzerinde anlaşmaya varması, AKP iktidarının karşısında somut bir adım atılması açısından önemli.
Toplumsal muhalefet açısından eleştirilecek yönler ve isimler elbette vardır. Sonuçta bu 6 liderden her biri uzun süredir siyasetin içinde olan isimler ve oluşan tabloda bu isimlerin her birinin sorumluluğu var.
Geçmişi anımsatmak, gelecekte yapılabilecek hataların önlenmesi açısından faydalıdır. Ancak sadece geçmiş üzerinden politik bir tutum belirlemek yetersiz olacaktır.
Partilerin hitap ettiği toplumsal tabanlar arasında da dönem dönem çelişkiler ve anlaşmazlıklar da olabilir. Her siyasetin önceliği ya da üslubunda farklılıklar olacaktır.
İktidarının temel siyasi stratejisi, bu kesimler arasındaki farklılıkları ön plana çıkarmak ve bunun üzerinden bir bölünme yaratmak olacak. Halka verebilecek bir şeyin kalmadığı, ekonomik ve siyasi krizin derinleştiği bir dönemde; muhalefet üzerinden politika üretmek, muhalefetin içindeki kırılmayı arttırmaya çalışmak temel amaç olacak.
Yapılan toplantının iktidar medyasındaki yansımasına bakıldığında bunu net biçimde görebiliyoruz. AKP, ciddiye alıyormuş gibi görünmek istemediği bir anlaşmaya açıktan saldırıyor. 6 partiyi bir araya getiren gücün HDP olduğunu, liderlerin fotoğrafını Pervin Buldan’ın çektiğini söylüyor.
Muhalefet açısından ise iktidarın tüm aygıtlarıyla birlikte yaptığı bu propagandaya rağmen bir araya gelmek, aynı masaya oturmak ve ortak ilkeler belirlemek önemli bir adım. “Yeterli mi, yetersiz mi” tartışmasından daha da önemlisi, bu birliktelik Türkiye’nin yeni sosyolojisinin dayattığı bir gerçeklik. Türkiye’nin AKP iktidarı ile birlikte unuttuğu, yokluğuna alışır hale geldiği belli “standartlarını” yeniden yaşama geçirmeye acilen ihtiyacı var. “Demokrasi ve hukuk” bu kavramlardan en önemlileri. Erken seçim çağrılarının bile sonuçsuz kaldığı bir süreçte, ittifaka yönelik iktidar saldırısı, seçim süreci hakkında da önemli ipuçları veriyor. Geçmiş seçimlerde yaşadığımız süreçlerden çok daha zorlu bir süreç Türkiye’yi bekliyor.
İttifakın; adil olmayan, hileli bir rekabete engel olmak için kurulduğu düşünüldüğünde, ittifakın bütün ortaklarının bu ruha uygun davranması gerekiyor. Örneğin Ahmet Davutoğlu’nun son dönemde ittifakın adını değiştirmeye çalışması gibi girişimler birlikteliğe zarar verdiği gibi, güvensizliğe de yol açıyor.
Sadece seçmenler değil liderler de bir seçim yapacaklar ve gelecekte neyle anılacaklarını seçecekler. Türkiye’nin AKP’den kurtulma fırsatı, liderlerin de “iyi anılma” şansı var. Bu fırsatı iyi kullanmak herkesin en önemli görevi.