Avrupa Birliği Komisyonu Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varheyli geçtiğimiz hafta Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya geldi.
Görüşmeden çıkan en somut sonuç “Türkiye’nin en zor durumdaki sığınmacılar için kullanılmak üzere 781 milyon euro tutarında AB fonu sağlanmasını öngören bir sözleşmenin imzalanması” oldu.
Böyle bir rakam Türkiye için son derece “komik” bir tutar…
İktidar da durumun farkında olsa gerek ki yandaş basında sözleşmeye dair hiçbir haber yer almadı.
Türkiye bir süredir Avrupa ile mülteciler konusunda “basında göremediğimiz” yeni anlaşmalar yapıyor.
Bir ay önce de İngiltere ile “insan kaçakçılığı yapan şebekeleri engelleme” konulu bir anlaşma imzalanmıştı.
Türkiye’nin tarafı olduğu böyle bir anlaşmanın yapıldığını İngiliz Hükümetinin açıklamasıyla öğrenmiştik.
AKP iktidarı “mülteci pazarlığı” olarak görülebilecek bu tarz anlaşmaların kamuoyuna yansımasını istemiyor.
Nitekim Hakan Fidan yaptığı açıklamada AB’nin sağladığı fon konusuna girmeyerek, vize serbestisi konusunda çağrıda bulundu; bunun “düzensiz göçle mücadelede de adil bir yük paylaşımı temelinde iş birliğinin bir gereği” olduğunu dile getirdi.
Vize serbestisinin “neyin karşılığı” olarak masaya geldiğini böylece en yetkili ağızdan duymuş olduk.
Hemen ardından “AB ile Ankara arasında öğrenciler ve işadamlarına Schengen vizesi kolaylığı sağlanması konusunda görüş birliğine varıldığı” haberlerini okuduk.
Tayyip Erdoğan NATO zirvesinin ardından “Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde önünü açın, biz de İsveç’in önünü açalım.” demişti.
Çok uzun süredir duymadığımız bir “AB hedefi” yeniden kamuoyuna sunuldu.
Milyonlarca mültecinin barındığı Türkiye’nin AB üyesi olması söz konusu değil. Ancak doğrudan verilecek bir “hayır” cevabı AKP’yi zora sokar. Avrupalı dostları Erdoğan’ı üzmek istemez.
Avrupa Birliği’nin “vize serbestisi” onayı ya da vize kısıtlamalarının kaldırılması gibi adımlar, Türkiye’nin ağzına çalınan bir parmak bal işlevi görüyor.
Böylece Erdoğan Avrupa’da siyasi ağırlığı olduğuna dair propaganda yapmış olur, öğrenciler ve iş adamları vize sıkıntısı yaşamadan Avrupa’ya gider, Türkiye ise mültecilere ev sahipliğine devam edeceği konusunda yeni bir garanti verir.
Nerelerde kullanıldığı belirsiz milyonluk fonlar da birilerini pek sevindirir, yeni geçim kapıları oluşturur ve sürecin “bonus”u olur.