Elektrik faturaları insanımız için hayatı yaşanmaz hale getirdi. AKP suçu dünyada yükselen enerji maliyetlerine atıyor. Ancak AKP’nin yarattığı yandaş enerji tekellerinin fahiş kârları ortaya çıkınca yalanları çabuk çöktü. Sanayicilerin de dilleri yanmaya başlayınca topa eski AKP’li yeni muhalif Ali Babacan da girdi. Ali Babacan yükselen elektrik maliyetlerinin sorumlusu olarak enerji tekellerini işaret etti ve özelleştirmeyi eleştirdi. Evet, evet yanlış duymadınız. Babacan sorunun kökeninde yanlış özelleştirme politikalarının yer aldığını belirtti. Aynen aktarıyoruz:
“Elektrik, doğal gaz dağıtım şirketleri kendi bölgesinde tekel. Arıza çıktığında ‘Bu şirket değil, öbür şirket yapsın’ diye çağıramıyorsunuz. Kendi bölgesinde tekelse, o şirketin çok iyi denetlenmesi, düzenlemenin çok dikkatli yapılması ya da o özelleştirmenin hiç yapılmaması lazım. Bir firma, özelleştirildikten sonra tekel durumuna düşüyorsa, tercihen o özelleştirmenin hiç yapılmaması lazım. Tekel, rekabetin ruhuna aykırı.”
Doğru söze ne denir? Peki, ama bu özelleştirmeleri kim yaptı? Ali Babacan!
Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm birikimleri son 25 yılda talan edildi. AKP’den önce 8 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. AKP ise 19 yılda ise 62,5 milyar dolarlık milli varlığımızı sattı. AKP’nin fabrikalar, madenler, limanlar, enerji santralleri ve enerji dağıtım şirketlerini satışından elde ettiği gelirin 58 milyar 616 milyon dolarlık kısmı ise Ali Babacan’ın ekonomiden sorumlu olduğu döneme ait.
Ali Babacan yukarıdaki demecini verdiği tv konuşmasının bir başka bölümünde ise Türkiye’nin ve AKP’nin en iyi döneminin kendisinin ekonomiyi yönettiği dönem olduğunu iddia ediyor. Kendisinden sonra ise her şey bozulmuş.
Babacan’dan sonra satılacak ekonomik değer kalmadı ki! Bu yüzden kamu arazileri ve kanunen satılması mümkün olmayan menkuller Varlık Fonu’na devredildi. Yani 62,5 milyar dolarlık özelleştirme vurgunun içinde Varlık Fonu’ndaki dev talan yok.
Babacan neyi savunuyor anlayamadık. Özelleştirme kötüyse, sömürücü tekeller yaratıldıysa kendisi bizzat sorumlu değil mi bu politikadan?
Yok, özelleştirme çok iyiyse, zaten satacak daha doğrusu talan edilecek bir şey kalmadığı için mi ekonomi kötüye gidiyor şimdi?
Babacan aynı anda hem kendi döneminin en başarılı ekonomi dönemi olduğunu ileri sürüyor hem de en büyük başarısı (!) olan 58 milyar dolarlık satıştan dolayı bugün çökme noktasına gelen Türkiye ekonomisindeki “yanlış özelleştirmeleri” eleştiriyor.
Babacan ayrıca eklemiş: “Bugünkü krizin şu andaki mertebesini 6 ayda çözülecek bir mertebe olarak görüyoruz.”
Ali Babacan nasıl olacak bu iş? 62 milyarı çiğnediniz hep beraber. Artık öyle bir fabrika, değer de kalmadı satılacak. Bilmediğimiz saklı bir noktada, yer altında falan satılacak başka fabrikalar mı var?
Tayyip’in sürekli sıktığı bir palavra vardır. AKP’den önce Cumhuriyet döneminde hiçbir şey yapılmamış. Taş üstüne taş konmamış. Buzdolabını, elektriği bile AKP getirmiş.
AKP’den önce Türk milletinin 70 yılda kanıyla, canıyla, alın teriyle yarattığı bütün ekonomik değerleri, “taş üstünde taş yoktu” dedikleri Cumhuriyet’in 62 milyar dolarlık varlığını sattılar. Sonra da “ekonomi ilk dönem iyiydi” diyorlar.
Tayyip “ekonomi ilk dönem çok iyiydi sonra dış güçler ve Geziciler bozdu” diyor. Ali Babacan “ilk dönem iyiydi çünkü ben vardım, sonra ben gittim iyi olmadı” diyor. Aralarında aslında sadece bahane farkı var. Talan şöleni bitmiş herkes suçlayacak birini arıyor. Babacan ise “yeni umut” olarak pazarlıyor kendini.
Her şeye rağmen Babacan gibi bir liberalin bile özelleştirmeleri eleştirmesi olumlu bir gelişmedir. Tabii satacak bir şey kalmayınca özelleştirmeciler de daha nesnel yorumlara başlıyor.
Yine de ekonomi dehamız Babacan’a haddimiz olmadan biraz ders vermek zorundayız. Enerji sektörü doğası gereği tekelcidir. Rekabetçi olamayacak sektörlerde özelleştirmeyi bin parça şirkete satarak yapsan bile er ya da geç tröstler ortaya çıkar. Kapitalist ekonomide optimum denge için bazı piyasalarda tam rekabetçi koşullar gerekirken, bazı sektörlerde optimum fiyat-kâr dengesine ancak tedarik-üretim-tüketim süreçlerinde oligopol ve hatta monopol örgütlenmesiyle ulaşılabilir. Zaten bu yüzden kapitalist gelişmiş ülkelerde dahi çoğu zaman enerji sektörü kamunun elinde kalır. Özele geçerse de kamusal imtiyazlarla ve yine tekelci haklarla geçer. Tabii yine kapitalist devletin denetimi altında.
Son olarak. Babacan sıradan bir liberal lider olsa fikirlerine saygı duyabiliriz. Serbest piyasa, serbest ticaret ve hatta özelleştirmeyi de savunacaktır elbette. Çok doğal. Ancak Babacan sıradan bir liberal değil. Türkiye’nin milli ekonomisini tasfiye sürecinde AKP’nin iktisat politikalarında bir numaralı icracısı ve sorumlusuydu. Ve gerçekleştirdikleri de özelleştirme falan değil güpegündüz, adıyla sanıyla, büyük harflerle yazıyoruz “TAYYİPLEŞTİRME”ydi.
Kim kimi kandırıyor? Sanki bazı sektörlerde iyi özelleştirme olmuş, bazılarında hata olmuş, tekelleşmeye yol açmış. Güya teknik bir konu, konuya da Ali Bey açıklık getiriyor.
Ali Babacan da, Türkiye’deki 80 milyon insan biliyor ki; özelleştirme adı altında yapılan bütün “ihale”lerde Tayyip ve yakın çevresinin paravan şirketlerine peşkeş çekildi her şey. Ne veriminden ne rekabetinden bahsediyorsunuz? Lübnan, Katar vesaire hepsi palavra. Haraç mezat satılan her şey ama her şey AKP’nin oligarklarının ve baş oligarkın eline geçti.
Kılıçdaroğlu beşli çetenin varlıkları kamulaştırılacak, alınan fahiş krediler de ödenmeyecek dediğinde AKP lideri panik yapıp “Uluslararası Tahkim var ya nasıl ödemezsin?” diye boşuna çıkışmadı.
Sayın Babacan, buyurun bir özeleştiri yapacaksanız buradan başlayın. Verimsiz özelleştirmeler de oldu diyerek bu tarihsel sorumluluktan kaçamazsınız. Bal gibi oligarklaşma, Tayyipleşmedir o sürecin adı. Siz sürecin neresindeydiniz? Sadece “başarısı”nda mı?