Türkiye’yi ayağa kaldıran kadın cinayetlerinden biri olan Pınar Gültekin’in vahşice katledilmesiyle ilgili davada dün karar verildi.
Bir kez daha tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran, isyan ettiren, vicdanları yaralayan karara göre Pınar Gültekin’i boğduktan sonra varile koyarak yakan, üstüne beton döken katil Cemal Metin Avcı’ya, ağırlaştırılmış müebbetten “haksız tahrik” indirimiyle 23 yıl hapis cezası verildi.
Delilleri karartma gerekçesiyle yargılanan tutuksuz sanık kardeşi Mertcan Avcı, annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı eşi Eda Karagün ve ortağı Şükrü Gökhan Orhan’ın ise beraatine karar verildi.
Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin, 16 Temmuz 2020 günü kaybolmuştu. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan eski sevgili Cemal Metin Avcı, Pınar Gültekin’i boğarak öldürdüğünü, cesedi varile koyup yaktığını, üzerine de beton döktüğünü itiraf etmişti.
Yapılan incelemelerde katilin kardeşi Mertcan Avcı’nın da olay zamanında ağabeyinin yanında olduğu tespit edilmişti. Ancak bütün açık delillere rağmen katilin kardeşi ve suçu örtmeye çalışan diğer kişiler beraat ettirildi.
Pınar Gültekin davası, hem iktidarın hem de iktidara bağlı yargının kadın cinayetlerine bakışı üzerine tipik bir örnek olarak tarihe geçti. İktidardaki zihniyet, kadının gülüşünü bile öldürülmesi için gerekçe gören bir zihniyet ve özellikle kadın cinayetleri davalarında verilen adaletsiz kararlar da kadın katillerini cesaretlendiriyor.
Pınar Gültekin cinayeti Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı dedik ya, Tayyip Erdoğan da cinayetten sonra sosyal medya hesabından davanın takipçisi olacağını, katilin hak ettiği cezayı alması gerektiğini ifade etmişti. “Kadına şiddetin son bulması için Türkiye Cumhuriyeti olarak ne gerekiyorsa yapacağız.” demişti. Şu ana kadar herhangi bir tepki vermediğine göre katilin hak ettiği cezayı aldığını düşünüyor. Kadına şiddeti önlemek için hiçbir şey yapmadıklarını söylemeye gerek bile yok sanırım.
Çiçeği burnunda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da göreve gelir gelmez “İyi hal indirimi, kravattan, elbiseden, bıyıktan, saçtan, sakaldan değil, suçun failinin gerçek pişmanlığı üzerinden uygulanan bir ceza indirim nedenidir. Eğer yasa gerektiriyorsa yasayı değiştirerek, eğitim gerekiyorsa eğitim yaparak bu konunun önüne geçme konusunda kararlıyım.” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklamanın da öylesine yapılmış, kitlelerin öfkesini dindirmek için yapılmış bir açıklamadan ibaret olduğunu hem bu davada hem de bugüne kadarki diğer kadın cinayetleri davasında verilen kararlarla ve yasal hiçbir adım atılmamasıyla görmüş olduk.
AKP zihniyeti, Türkiye’de kadına şiddeti, kadın cinayetlerini teşvik eden, kadın katillerini cesaretlendiren bir zihniyettir. O kadar ki, AKP Türkiye’si, kadın katillerinin cezalarını çekmek istedikleri bir yer haline gelmiştir.
Belçika’da dört kadını öldürüp müebbet hapis cezası alan ve cezasının geri kalanını çekmesi için Türkiye iade edildikten sonra serbest bırakılan Osman Çallı isimli bir vatandaş vardı. Osman Çallı olayının ayrıntılarını, Erkan Karaarslan’ın “Osman Çallı’nın serbest bırakılması olayında kim suçlu?” başlıklı yazısında bulabilirsiniz.
Pınar Gültekin davasında verilen ağırlaştırılmış müebbet cezası “haksız tahrik” indirimiyle 23 yıla düşürüldü. Katilin hapis yattığı süre de düşürülecek ve bir kadını boğarak öldürmeye çalışan (Adli tıp, Pınar Gültekin’in yakıldığı sırada hâlâ canlı olduğunu tespit etmiş), diri diri yakan, üstüne beton döken bir canavar, 14 yıl yatıp çıkacak.
Bu dava, Türkiye’de AKP adaletinin ne kadar çarpık işlediğini ortaya koyması açısından da önemlidir.
Gezi’de eyleme katılırsan müebbete çarptırılırsın, en iyi ihtimalle 18 yıl hapis cezası alırsın. Üstüne bir de Cumhurbaşkanından en ağır hakaretleri işitirsin. Ama kadın öldürürsen tahrik indirimiyle daha az ceza alabilirsin.
Bu ülkede, Bekir Bozdağ’ın söylediğinin aksine, twit atmanın bile cezası vardır ama kadın cinayetlerinin gerçek anlamda cezası yoktur.
AKP, toplumda infial yaratan bu tür olaylar veya kararlar karşısında genellikle düşündüğünün tersini yapar. Şamil Tayyar gibi isimler şimdiden karara itiraz etmeye başladılar. Erdoğan da bugün olmasa bile yarınki grup konuşmasında karara itirazını dile getirir. Dava istinafa giderken, AKP de yargıya müdahale ederek kararı veren mahkeme heyetini görevden alır. Böylece hem yargıya müdahale eder hem de toplumda karardan dolayı oluşan öfkeyi bastırır.
Dün HSK kararnamesi yayınlanmıştı. Örneğin Gezi davasında muhalefet şerhi koyan hakim Tokat’a sürüldü. Birisi bunu “yargıya müdahale” olarak eleştirdiğinde AKP “Pınar Gültekin davasında da hatalı karar veren heyete müdahale ettik” diyebilir ve böylelikle yargıya müdahaleyi meşrulaştırabilir. Pınar Gültekin davasında verilen karar, AKP’nin işine bile yarayabilir.
Bunlar benim tahminlerim tabi, AKP’nin ne yapacağını bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var; o da Pınar Gültekin cinayeti davasında adil bir karar çıkmadığı ve bunun sebebinin de AKP iktidarının hukuk düzeni olduğu.