Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 20. Ulusal Kongresi’nin kapanış oturumunda, Devlet Başkanı ve Genel Sekreter Şi Cinping’in yanında oturan Hu Cintao’nun zorla salon dışına çıkarılmasına dair görüntüler dünya gündemine oturdu.
Görüntülerde şimdiki Devlet Başkanı Şi Cinping’in görevlileri çağırdığı, gelen görevlilerin de eski Başkan Cintao’nun direnmesine rağmen ısrarcı biçimde tutarak yerinden zorla kaldırdıkları görülüyor. Cintao’nun yerinden kalkarken yalvaran gözlerle önce halefine sonra da diğer yanında oturan Meclis Başkanı’na baktığı ancak bu yardım talebinin karşılıksız kaldığı anlaşılıyor.
Çin resmi haber ajansı Xinhua “oturum sırasında kendini iyi hissetmeyen Cintao’ya personelin sağlığı ve dinlenmesi için kendisine toplantı yerinin yanındaki bir odaya kadar eşlik ettiği ve Cintao’nun çok daha iyi olduğu” açıklamasında bulundu.
Görüntünün hızla yayılmasıyla eski devlet başkanının sağlık durumunun iyi olmadığı, kendisinin demans hastası olduğu için sürekli yardıma muhtaç durumda olduğu söyleniyor.
Bu açıklamalar elbette Çin rejiminin dünya açısından iyi bir alternatif olduğunu düşünenlere inandırıcı gelebilir. Bu “keskin inançlı” kesim, Çin’in uluslararası medyanın da bulunduğu bir ortamda böylesine bir intikam hareketi yapacak kadar “salak” olamayacağını söylüyor. Halk TV internet sitesinin yazarı Mustafa Kemal Erdemol aynen bu ifadeyi kullanmış.
“Salaklık” derken kastedilen, hayatın olağan akışına uygun olmama durumu olsa gerek. Peki o zaman Çin’de hayvan pazarlarında satılan bir sürü sürüngenin yenilebilmesi “salaklık” değil mi? Ya da Çin kanalizasyonlarından toplanılan atık yağların yeniden yemeklerde kullanılması “olağan” bir durum mu? Yüzyıllarını dokuz bin kilometrelik Çin Seddi’ni yaparak harcamak ve bu uğurda milyonlarca insanını öldürmek, Kültür Devrimi gerekçesiyle halkına savaş açmak “normal” bir medeniyetin yapacağı iş mi? Hele bir de serçelere karşı açılan savaş var ki “Çin” karakterini çok güzel biçimde ortaya koyuyor. İsteyen araştırsın.
Yani olay “normal” ya da “anormal” üzerinden değerlendirilemez. Çin’in siyasal rejimine ve bu rejimin asıl sebebi olan sosyolojik genetiğe bakmak gerek ki, buraya baktığımızda eski devlet başkanının Meclis’te idam edilmesi bile son derece “olağan” bir durum olurdu.
Ama misal öyle bir olay olsaydı, Çin Devlet Ajansı “eski devlet başkanının rahatsız olduğu için ‘darağacına kafa uzattığını ve artık çok daha huzurlu olduğunu’” açıklayacak, bizim Çinci ve Rusçu aydınlarımız da bu komik açıklamayı hemen tercüme edip iman etmemizi bekleyeceklerdi.
İşin esası Avrasya ya da Çin rejiminin yarım dakikalık bir videoyla gözler önüne serilmesidir. Videoda ayrıca binlerce Meclis üyesinin tek tip kıyafet içinde aynı anda ellerinin kalktığını ve aynı anda ellerinin indiğini de görüyoruz. Kimileri için bu bir “ulus olma” göstergesi olsa da aslında bu insanlığın dışında bir “robot toplum” yaratıldığının göstergesi.
Ortada sanki bir oylama değil, dinsel bir ritüel var. İtiraz yok, kavga yok, muhalefet zaten yok. Eski devlet başkanının zorla yerinden kaldırıldığı bir Meclis’in delegelerinin bundan sonraki hayatlarında herhangi bir “irade” ortaya koyma şansı olamaz.
Böylesi bir “rejime” imrenerek bakanların Batı demokrasisini “ahlaksızlıkla” suçlaması trajik bir durum yaratıyor.
İngiltere’de başbakanın 1,5 ayda istifa etmesiyle dalga geçenler, Çin meclisinde adeta “iple tutturulmuş” ve mekanik bir düzende hareket eden siyasi rejimi önümüze seçenek olarak sunmaya çalışıyor.
İnsanı böylesine zavallılaştıran bir rejimi “anti emperyalist” olarak göstermek ve bunu alkışlamak aslında “Çin kimliksizleşmesinin” buralara da sıçradığının bir göstergesi. Çin laboratuarında üretilmiş bir “ideolojik virüs” var ve bu virüs akın akın tüm dünyaya yayılıyor.
İşlemeyen ya da kötü işleyen bir kabinenin kısa sürede istifası, istifa edilebilecek bir siyasi düzenin ve istifa edebilecek kadar “kişilikli şahsiyetlerin” varlığının bir ispatı. “Ahlaksız” Batı demokrasisinde görevden ayrılıp hesap vermek var, “anti emperyalist” Avrasya rejiminde “kukla misali” el kaldırıp el indirmek var! Hangisi gerçekten daha ahlaklı?