Hani bazı fotoğraflar vardır; uzun uzun bakarsanız, defalarca bakarsınız bazen…
Bazen ise yüreğiniz kaldıramaz bakmayı da gözlerinizi kaçırırsınız ısrarla.
Bakarsanız sanki nefesinizin kesileceğini hissedersiniz, boğulursunuz oksijen kuyusunun içinde, kalbiniz sığmaz olur göğüs kafesinize sanki. Nabzınız artar, başınız döner, düşer kalırsınız olduğunuz yere…
Bakarsanız eğer, kalbinizin melodisi o acıyla tınlamaya başlar, isyan ettirir sizi…
***
Bir fotoğraf…
Bir fotoğraf neyi ne kadar anlatabilir ki?
Bir fotoğrafla ne anlatılabilir ki?
Çok şey!
Tabi, görmek, duymak isteyene…
Ne anlatılmak isteniyorsa onu anlatır bizlere. Ne anlamak istiyorsak onu görürüz biz o fotoğrafta.
Bazen sayfalar dolusu yazarak anlatırız bizde hissettirdiğini, bazen de sessizliğimiz çığlığı olur duygularımızın.
Bir fotoğraf…
“Çalınmış hayatlar…”
Çizen, çeken, yapan, sebep olan Vladimir Putin; anlatan, aktaran Sasha Anisimova…
***
Hepimiz biliriz, meşhur bir hikâye vardır: Picasso meşhur Guernica tablosu için kendisine “Siz mi yaptınız?” diye soran Nazi subayına “Hayır, siz yaptınız” cevabını verdiği o müthiş olay.
Evet, bu resmi yapan da çizen de Putin’dir.
***
Bir apartman hayal edin önce… Herkesin kendi derdinde, keyfinde olduğu; kendi âleminde yaşadığı bir apartman…
Bombalanmadan birkaç dakika öncesinde o apartmanda nasıl bir hayat vardı kim bilir? Bir an için düşünün n’olur!
Veronika çiçeklerini suluyordu, konuşuyordu onlarla belki. Belki hepsine isim bile koymuştu.
Mariana teyze kocasını iki sene evvel kaybetmişti, kimsesi yoktu kendisine can yoldaşlığı yapan kedisinden başka. Ona derdini anlatıyordu, yaşlılıktan yakınıyordu biraz, dizleri de hiç rahat vermez olmuştu artık.
Sevdiği kızla tartışmıştı az önce, canı biraz sıkkın gibiydi Vitaliy’in; balkona sigara içmeye çıkmıştı. İlk nefeste de yarılamıştı sigarasını. O son çekişin dumanı ciğerinde kaldı belki, savuramadı şöyle havaya dolu dolu, efkârlı efkârlı.
Andriy, dünyadan haberi olmayan on yaşında bir çocuktu daha. Football Manager oynuyordu bilgisayarında, sıkı bir Dinamo Kiev taraftarıydı ve şampiyonluğa gidiyordu oyunda. Ya da Call of Duty oynuyordu belki; birkaç dakika sonra o oyunu yaşayacağından habersiz bir şekilde.
Önümüz yazdı, deniz mevsimiydi… Kristina’nın da fazla kiloları vardı. Egzersiz yapıyordu onlardan kurtulmak için. Belki Türkiye’ye gelecekti Haziran’da. Uçak bileti şimdiden hazırdı. Belki Antalya’da misafir edecektik onu eğer öldürülmeseydi. O koltuk boş kaldı şimdi…
Nataliya’nın en sevdiği dizi başlamıştı televizyonda. Geçen bölüm en heyecanlı yerinde bitmişti de bir hafta beklemişti yeni bölümünü.
Tadilat işi için geldiği o hiç tanımadığı evin, kendi ölümü olacağını bilemezdi ki Yevhen.
Akşam olmak üzereydi ve Yuliva’yı da yemek telaşı sarmıştı.
Serhiy sadece yorulmuştu ve yorgunluk kahvesi içiyordu. Biraz sonra patlayacak olan bombanın sıcaklığı, bardağın sıcaklığını buz gibi yapacaktı, habersizdi.
Hayat böyle akıp gidiyordu o apartmanda…
Ve en sonunda kopan bir gürültü düşünün!
Bir ses ve hemen ardından yıkılan duvarları gözünüzün önüne getirin. Sonra yükselirken harlanan bir alev, boğucu bir duman hayal edin.
Acı duyuyorsunuz değil mi?
Evet, oralardan kilometrelerce uzaktasınız. Soluduğunuz hava bile farklı ama dumanı hissediyorsunuz burnunuzda.
Gözleriniz yaşarıyor o dumandan.
Daha da önemlisi, o dumana maruz kalan yaşamlar gözlerinizi yaşartıyor.
Boğuluyorsunuz!
***
Fotoğraflar çok şey anlatır.
Kuşaktan kuşağa aktarılacak çok şey barındırırlar içlerinde.
Dilleri vardır söylemek için: “Duyun!” der fotoğraflar, “insanların çığlığını duyun!” Kulağınızı kalbinize bağlamışsanız eğer, duyarsınız fotoğrafı.
Elleri vardır göstermek için: “Görün!” der fotoğraflar, “yaşanan dramı görün!” Gönül gözünüz açıksa eğer, fotoğrafı görürsünüz.
Hafızaları vardır fotoğrafların. Her şey orada kayıtlıdır.
Tarihin hafızalarıdır onlar.
Bir film sahnesi değildir yaşananlar ama tarih, hafızasından onları çıkartacak ve gelecek nesillere bu dramı sahneleyecektir elbet.
***
Vladimir Putin; boyası kan olan tabloların sahibi!
Tamamlanmamış hikâyelerin katili!
***
Sasha Anisimova; fotoğrafları konuşturan kadın.
30 yaşına girdiğinde bir evdi, bir arabaydı, dünya turuydu istediği… Son modaya uygun kıyafetler içinde hayal ediyordu kendini. Şimdi ise tek isteği savaşın bitmesi ve savaşın konuşulmadığı Harkov sokaklarında köpeğiyle yürüyebilmek, sokağın en güzel kafesinde kahve içebilmek.
Böyle diyor konuşturduğu bir başka fotoğrafta…
***
Kiev, Mariupol, Harkov, Odessa ve daha niceleri…
Çalınmış hayatlar mezarlığına dönmüş güzel şehirler.
Veronika, Mariana, Vitaliy, Andriy, Kristina, Nataliya, Yevhen, Yuliva ve daha niceleri…
Yarım kalmış yaşamların isimleri…
Enkaz altında kalan umutlar.
Ateşlerin arasında yanmış hayaller.
Yaşanamamış aşklar.
Kaldı işte!
Yaşam mazide kaldı…
Geride kaldı…
Yarıda kaldı…