Yargıtay 3. Dairesi’nin Canan Kaftancıoğlu hakkındaki beş ayrı suçlamadan üçünü onamasıyla, Kaftancıoğlu’nun 4 yıl 11 ay 20 günlük hapis cezası kesinleşmişti. Sadece hapis cezası değil, aynı zamanda Kaftancıoğlu’na uygulanacak “siyasi yasak” maddesi de vardı.
Bu kararın verildiği 12 Mayıs gününden beri çokça tartışılan bir konu vardı: “Canan Kaftancıoğlu’na ‘siyasi yasak’ ne anlam ifade ediyor?”
Çokça yazıldı, çizildi, farklı yorumlar geldi bu konu hakkında fakat sonrası hiç sorulmadı: “Siyasi yasaklı bir Canan Kaftancıoğlu sonrasında bizi neler bekliyor olabilir? CHP’de neler olabilir?”
Ve dün İnfaz Savcılığı’ndaki işlemlerin ardından Silivri Cezaevi’ne gönderilen Kaftancıoğlu, “denetimli serbestlik” kapsamında serbest bırakıldı. Siyasi yasaklı olarak…
Evet, İstanbul’u kazandıran kadın, 4 yıl 11 ay boyunca siyasi yasaklıdır artık.
“Siyasi yasak ne anlama geliyor?” sorusunun cevabı, bir önceki cümlede mevcut: “İstanbul’u kazandıran kadın.”
“İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” denir ve AKP, ciddi bir operasyona girmiş durumda. Hem 2019 seçimlerinin intikamı hem de önümüzdeki seçimlere hazırlıktır bu.
Her ne kadar CHP yönetiminde, Kaftancıoğlu’nun il başkanlığına “fiilen” devam edeceği yönünde eğilim olsa da sıkıntılı bir sürecin eşiğindeyiz.
Öncelikle, Yargıtay CHP’ye “Kaftancıoğlu’nu üyelikten çıkarın” diyebilir. CHP bunu uygulamaz ise, Yargıtay’ın Kaftancıoğlu’nu üyelikten düşürme yetkisi vardır ve bu uygulanabilir.
İşin Yargıtay kısmını bir tarafa bırakalım ve resmi olarak Canan Kaftancıoğlu’nun il başkanı sıfatının olmadığını düşünelim.
Böyle bir durumda CHP, ya İstanbul’da kongreye gidecek ya da genel merkez tarafından İstanbul’a bir il başkanı atanacak.
Gerçekten de CHP’de hakim olan “görevine ‘fiilen’ devam edecek” düşüncesi gerçek olabilir mi? Yani imza yetkisi olmasa bile, imzayı atanın sırtını yasladığı dağ olabilir mi Kaftancıoğlu?
Bilindiği gibi, CHP homojen değil heterojen bir yapıya sahip. Bünyesinde ulusalcıyı da barındırıyor solcuyu da. Kürtçü vekilleri de var, muhafazakarlarla içli dışlı olanı da. Nereden baksanız sekiz on farklı kesimin bileşeni olmuş bir parti var karşımızda. Hal böyle olunca, “hangi grubun adamı, Kaftancıoğlu’nun yansıması olacak?” sorusu geliyor insanın aklına. Ya da o gruplar “senin adayın/benim adayım” kavgasına tutuşurlar mı kendi aralarında? “Yok!” diyorsanız, 2018 yılında Kaftancıoğlu il başkanı olduğu dönemde çıkan tartışmaları hatırlayın. İstanbul’dan bahsediyoruz. Türkiye’yi almanın yolunun geçtiği yerden bahsediyoruz. Koltuk sevdasının neler yaptırabileceğini biliyoruz.
Sorulması gereken çok soru var.
Diyelim ki, bir başkan seçildi/atandı. Bu yeni başkan, Kaftancıoğlu’nun emrinde onun gölgesi olarak çalışmayı kabul edecek mi, yoksa “İstanbul benim, ben ne dersem o olur” mu diyecek? İlk seçeneğin gerçekleşeceği düşüncesi hakim olsa da, ikinci seçeneğin gerçekleşme ihtimali hiç de düşük değil. Türkiye’de bir koltuk veya makam/mevki sahibi olanın, sonrasında nasıl değiştiğini bilmiyor muyuz?
Bir başka soru: CHP İstanbul İl Teşkilatı, yeni başkanı tanıyacak mı, yoksa “istemezük” deyip kazan mı kaldıracak? Mevzu bahis olan Payitaht çünkü. Bu senaryoyu 2014 seçimlerinde başkentte yaşadığımızı unutmayalım. Mevcut başkan Mansur Yavaş’ın, 2014 seçimlerinde nasıl da istenmeyen adam ilan edildiği, parti tarafından nasıl da yalnız bırakıldığı hafızalarımızdan silinmedi.
Diyelim ki, buraya kadar tamam, her şey yolunda… Seçime bir yıl var ve bu yeni başkan bir yılı nasıl götürecek? Sandıkları doğru bir şekilde örgütleyebilecek mi? Canan Kaftancıoğlu, gidişata dışarıdan ne derece müdahil olabilecek?
Bu tür zamanlar, bu tür olaylar parti içi karışıklığın yaşanılabileceği dönemlerdir ve karışıklıktan istifade edebilecekler olabilir.
AKP’nin, CHP içine sızma yapma ihtimali yok mudur peki? Bir bakmışsınız çantadan sürpriz bir isim çıkmış ve hoopp, il başkanı, “AKP’nin CHP İstanbul Teşkilatı valisi” oluvermiş.
Bir ihtimal daha var ki, o da, seçilen veya atanan yeni başkanın -2018 seçimlerinde Muharrem İnce’nin adaylığı sürecinde de görülen/dillendirilen- “bir şekilde” iktidarla anlaşma yoluna gitme olasılığıdır. (“Bir şekilde”nin altını siz doldurun. Türkiye’de siyaset çok temiz değil maalesef).
Karanlık bir döneme giriyoruz, hem de çok karanlık…
İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. Türkiye’yi kaybetmek üzere olan AKP, geri dönüş için işe İstanbul’dan başladı.
Canan Kaftancıoğlu meselesi, CHP’yi karıştırma operasyonudur. Karışıklık yaratıp Kaftancıoğlu’nun başardığı seçim güvenliğini yok etmedir.
Kılıçdaroğlu’na uyarıdır: CHP Genel Merkezi’ne sahip çıksın. Seçim güvenliği SADAT’a giderek, kamuoyunun dikkatini oraya çekerek sağlanamaz.