Seçim yenilgisi ve CHP’de değişim tartışmaları
14 ve 28 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimlerin ardından özellikle CHP’de yoğun bir değişim tartışması yürüyor. Seçimlerin hemen ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başlattığı değişim tartışmaları, yoğunlaşarak devam ediyor.
Türkiye’nin en kritik seçimleri geride kaldı ve CHP’nin başını çektiği muhalefet, AKP ve Erdoğan karşısında bir kez daha kaybetti. Türkiye en ağır ekonomik şartlardan geçerken, Erdoğan ülke içinde ve dış dünyada bugüne kadarki en güçsüz döneminin yaşarken alınan bu seçim yenilgisi, muhalefet içerisinde “nerede hata yaptık?”, “önümüzdeki yerel seçimleri kazanmak için neler yapmak gerekir?” gibi soruların yüksek sesle sorulmasına neden oldu.
Bu soruların sorulması gayet doğaldı. Netice itibariyle muhalif tabanda çok büyük bir beklenti yaratılmıştı ve oluşan hayal kırıklığı ve öfke de o oranda büyüktü. Tüm anketlerde Kılıçdaroğlu, Erdoğan karşısında yüzde 10 farkla seçimi kazanıyordu. Muhalifler güle oynaya gittikleri sandıktan öfke ve hayal kırıklığı ile ayrıldılar.
Hal böyle olunca gerek tabandan, gerekse parti içinden değişim talepleri yükselmeye başladı. Elbette bu taleplerin muhatabı ve hedefi Kılıçdaroğlu’ydu. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı olarak girdiği seçimden mağlubiyetle ayrılmıştı ve CHP içerisinde bir değişim olacaksa, bu en başta Kılıçdaroğlu’nun değişmesi anlamına geliyordu.
An itibariyle Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, Aytuğ Atıcı, İlhan Cihaner, CHP’de değişim için aday olan isimler. Her biri farklı bir anlayışı temsil ediyor ama bu isimlerden herhangi biri CHP’de Türk milletinin arzuladığı değişimi gerçekleştirebilir mi? Türkiye’nin önünde 8 ay sonra yerel seçimler var; AKP ve Erdoğan, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin kazananı olarak başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlere gözünü dikmiş durumda. Yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara gibi simge şehirlerin kaybedilmesi, özellikle muhalif tabanın ümitlerinin tamamen tükenmesine sebep olabilir.
“Önümüzde yerel seçimler var, onu bir atlatalım, değişim işini ondan sonra hallederiz” yaklaşımı, Türkiye’nin geleceğini daha da karartmaktan başka hiçbir şeye yaramayacaktır. Bu nedenle CHP içerisindeki değişim çabalarının öyle ya da böyle bir şekilde neticeye bağlanması, muhalif kitlelerin de önünü görmesi açısından oldukça gereklidir.
CHP’deki değişimin önündeki en büyük engel Kılıçdaroğlu’dur!
CHP’de büyük ve kökten bir değişim olması gerektiği, hemen herkesin ortak fikri olmasına rağmen, mevcut yapı içerisinde bir değişim olamayacağı da yine herkesin ortak fikridir. Ancak seçimden bugüne kadar geçen süre zarfında Kılıçdaroğlu’nun böyle bir değişime önayak olacağına dair bir işaret gelmemiştir.
Kılıçdaroğlu, seçimlerden sonra epey bir süre sessizliğini bozmamıştı. Seçimlerden sonra ilk kez Sözcü TV’de canlı yayına katılan Kılıçdaroğlu, CHP genel başkanlığından ayrılmayacağının ilk işaretlerini vermiş oldu.
Sonrasında katıldığı programlar ve Meclis grup toplantılarında da hep aynı mesajı verdi. Gemiyi limana ulaştıracaktı. Anlaşılan Kılıçdaroğlu en azından yerel seçimlere kadar başta kalmak istiyor. İstanbul ve Ankara’yı da AKP’ye verdikten sonra görevini tamamlayıp huzur içinde ayrılacak.
Bir kere Kılıçdaroğlu, kendisini başarılı buluyor. Genel başkanlıktaki ısrarının temel sebebi de bu. Başarısız değildi ki istifa etsin! Üstelik seçim sürecinde yaptığı hiçbir şeyden de pişman değil. Ancak seçim sonuçları gayet açık bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Erdoğan mı? Erdoğan. Tartışma bitmiştir.
Tepkiler üzerine Kılıçdaroğlu MYK’yı değiştirdi ama örgütleri de tamamen kendisine bağladı. Böylelikle genel başkanlığını garanti etti. Zaten MYK’yı da göstermelik değiştirdi. Vitrin yeniledi ama demirbaşlar hâlâ demirbaş. Örnek, Faik Öztrak, CHP’nin değişmez sözcüsü.
İstifa çağrıları sonrası bambaşka bir Kılıçdaroğlu ile karşılaştık. Sanırsın Kılıçdaroğlu’nun içine Erdoğan kaçmış. “İstifa edecek misiniz?” diye soran gazeteciye çalıştığı kanalı sormalar, kendisini eleştiren ve istifaya davet eden gazetecileri “kalemini satmış olmakla” itham etmeler…
Kılıçdaroğlu’nun en son yaptığı kahvehane ziyaretini hayretler içinde izledim. “Kazanamadık ama bu dünyanın sonu değil. Yapılan ilk seçim de değil, son seçim de değil” dedi. Madem dünyanın sonu değildi neden öyleymiş gibi propaganda yaptın? Utanmazlıkta her geçen gün kendisini aşıyor.
Sonra vatandaşı suçlamalar. Zamlara karşı vatandaş ses çıkarsınmış. Sen ana muhalefet partisi olarak sokağa çıkmayacaksın, sokağa çıkanları provokatör ilan edeceksin, konforunu bozup Meclisten çıkmayacaksın, sonra da vatandaşı suçlayacaksın niye sesin çıkmıyor diye. Sokağa çıkıp vatandaşa önderlik etmesi gereken muhalefet partisi, vatandaştan sokağa çıkıp kendisine önderlik etmesini bekler oldu. Ne günlere kaldık.
Her an erken seçim olabilirmiş. Kılıçdaroğlu’nun son bombası bu. Demek istiyor ki, yerel seçimlere az bir zaman kalmışken, hele de bir erken seçimin eli kulağındayken parti içi kavgaları bir kenara bırakalım, Kılıçdaroğlu’na dokunmayalım ve işimize bakalım.
Velhasıl, seçimden başarıyla ayrıldığına inanan Kılıçdaroğlu, kaybettiği onca seçime rağmen koltuğu bırakmayı düşünmemektedir ve CHP’deki değişimin önündeki en büyük engel de bizzat kendisidir.
İmamoğlu’nun neyi nasıl değiştirecek?
Ara başlıktaki sorunun cevabını bilen var mı? Ben bilmiyorum da. Ekrem İmamoğlu, neredeyse seçim sonuçları kesinleşir kesinleşmez değişim çıkışları yapmaya başlamıştı. Sanki seçimin böyle biteceğini biliyormuş gibi hazırdı.
2019’da İstanbul’u kazanarak muhalif tabanda büyük bir umut yaratan İmamoğlu, CHP içindeki değişim taraftarları arasında muhakkak ki en güçlü olandır. Ancak İmamoğlu’nun söylemlerinde büyük bir belirsizlik söz konusudur.
Herkes biliyor ki, İmamoğlu CHP içerisinde meydana gelecek bir liderlik mücadelesinin en güçlü adayıdır. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde İmamoğlu’nun önünü kesmek için oldukça yoğun bir çaba sarf etti. Halen daha İmamoğlu’nun CHP içerisinde bir adaylık yarışına girmesini engellemeye çalışmaktadır. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu kendisine en büyük rakip olarak görmektedir.
İmamoğlu, herkes öyle algılasa da, çıkıp açık açık “ben değişime liderlik etmeye adayım” diyememektedir. Adaylığını açıkça ilan etmediği gibi, bu değişimi nasıl gerçekleştireceğini de açıklamamaktadır. İmamoğlu’nun epeydir merakla beklenen manifestosu geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Aslında manifesto için dağ fare bile doğurmadı demek yanlış olmaz. Manifesto dediğimiz, bir internet sitesi tanıtımı ve uzunca bir değerlendirmeden ibaret. Ama değerlendirmenin içeriği de oldukça yetersiz.
İmamoğlu’nun iktidar için değişim çağrısının yer aldığı internet sitesinde (iktidaricindegisim.org), İmamoğlu’nun ne ismi var ne de cismi. Bir değişimden bahsediliyor ama bu değişimi kim gerçekleştirecek? Manifestonun yayınlandığı sayfada bir görsel var; çayırlık bir arazi, uzak planda ağaçlar, gündoğumu… Sanırsınız cennetten melekler gelip değişimi gerçekleştirecek.
Bu görsel bana biraz da Kılıçdaroğlu’nun seçim sırasında kullandığı dallı budaklı “bahar gelecek” temalı görsellerini hatırlattı. Aynı ajansla mı çalışıyorlar acaba? Öyleyse İmamoğlu çok da fazla umutlanmasın. Bu ne dediği belli olmayan içi boş kampanya Kılıçdaroğlu’na kaybettirmişti.
Bana kalırsa bu benzerlik sadece reklam ajanslarıyla sınırlı değil. Zihniyetler de benzeşiyor. İmamoğlu’nun eleştiri noktası ne bilmiyoruz. Ama manifestodan anladığımız kadarıyla Millet İttifakı’na kaybettiren “herkesle ittifak” anlayışından bir şikâyetleri yok. “Toplumun farklı kesimlerine ulaşmayı ve her siyasi kökenden yurttaşı demokrasi vizyonuyla buluşturmayı” hedefliyorlar. Herkese göz kırpan İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Siyasal İslamcılarla ittifak politikasını genişleterek geliştirme niyetinde.
Peki, İmamoğlu’nun değişim dediği ne? Ne yazık ki, internet sitesinde bu konu ile ilgili bilgi bulmak mümkün değil. Çünkü İmamoğlu’nun manifestosunda değişimin nasıl yapılacağı, hangi ilkeler üzerinden gerçekleştirileceğine dair bir bilgi yok. Ortada bir değişim var ama bu değişimin kim tarafından ve nasıl yapılacağı belli değil. İnsanlardan form doldurarak fikir alınıyor. İyi de İmamoğlu’nun kendi fikri yoksa insanlar niye onun peşinden gitsin ki?
İçinde Atatürk olmayan, Cumhuriyet olmayan, laiklik, milliyetçilik, Türklük olmayan bir manifestodan söz ediyoruz. E bunlar zaten Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinde de yok ki! Madem her şey aynı kalacak, bir tek Kılıçdaroğlu değişecek, hiç zahmet etmeyin. İnsanların değişim istemelerinin sebebi de bu değil mi zaten. AKP eskileriyle ittifak yerine Atatürk’e, laikliğe, Atatürkçü asıl tabana sahip çıkılsın istiyorlar.
Tanju Özcan’ı yok sayarak değişim gerçekleştirilemez
İmamoğlu’ndan en güçlü aday diye söz ettik ama en cesur adımı atan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan oldu. Geçtiğimiz yıl, geçici olarak 1 yıl süreyle partiden uzaklaştırılan Tanju Özcan, seçimlerden sonra Kılıçdaroğlu’na yaptığı eleştiriler ve değişim talebi sonrasında kesin ihraç talebiyle parti disiplinine sevk edildi. Ancak değişim talebinde ve Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesi isteğinde kararlı olan Özcan, Bolu’dan Ankara’daki CHP Genel Merkezi’ne “adalet ve değişim yürüyüşü” başlattı.
CHP Genel Merkezi’nin sırf Tanju Özcan meselesinde takındığı tavır bile CHP’de beklenen değişimin yakın zamanda olmayacağını gösteriyor. Tanju Özcan’ın yürüyüşe başlamasının ardından basına açıklamalar yapan Faik Öztrak, Demirel’den alıntı yaparak “yollar yürümekle aşınmaz” ve Tayyipvari bir edayla “ateş olsa cürmü kadar yer yakar” dedi.
CHP yönetimi şimdilik Tanju Özcan’ı görmezden gelmekle yetiniyor ama bu yazı yazıldıktan bir gün sonra (12 Temmuz) Tanju Özcan CHP Genel Merkezi’nde olacak. Bakalım Kılıçdaroğlu ve etrafındaki tayfa o zaman ne yapacak? Tanju Özcan’ı görmezden gelmek sadece CHP Genel Merkezi’nin değil CHP medyasının da tavrı. Muhalif medya demeye dilimin varmadığı basın yayın kuruluşları Tanju Özcan’ın başlattığı yürüyüşün haberini ya hiç vermediler ya da kibrit kutusu kadar küçük haberlerle geçiştirdiler.
CHP medyası da tıpkı CHP gibi Stalin kafasıyla yönetiliyor. Tanju Özcan’ın sesi, CHP medyası sansürünü aşıp halka ulaşamıyor. Tanju Özcan’ın değişim talebi, CHP politbürosunu aşıp parti organlarında demokratik bir şekilde tartışılmıyor. Tartışılsa bile Tanju Özcan’ın bence çok bir şansı yok ama yine de ona bu fırsat verilmeli.
CHP’de tarikatçılardan bölücülere kadar herkese söz hakkı veriliyor ama bir belediye başkanı sesini kimseye duyuramıyor. Türkiye’nin en medyatik siyasetçilerinden biri, aykırı fikirleri ve uygulamaları ile sürekli gündemde olan bir belediye başkanı partisine isyan edince bir anda buhar oluyor. Kendisinden haber alınamıyor desem yeridir.
Değişimi üç beş kadro değişiminden ibaret sanan koltuğa yapışmış bir genel başkan ve ortaya atılmaktan başka şansı olmadığı halde mücadeleye atılmaktan çekinen, neyi nasıl yapacağını bilmeyen bir genel başkan adayıyla CHP’de değişimi gerçekleştirmek mümkün değildir. Değişim dediysek de öyle genel başkan değişsin, şu gitsin, bu gelsinle CHP değişmez. CHP’nin her şeyde önce zihniyet olarak değişmesi, sonrasında ideolojik bir dönüşüm geçirmesi ve en nihayetinde siyaset yapması gerekiyor.