Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra izlediği politikalar, ülkenin modernleşme sürecinde önemli bir dönüşüm yaşamasını sağlamıştır. Bu süreçte en dikkat çekici ve tartışmalı konulardan biri de Türkleşme politikası olmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren benimsenen Türkleşme politikası, temelde ülkenin ulusal kimliğini güçlendirmeyi, toplumsal birliği sağlamayı ve modern bir devlet yapısı oluşturmayı hedeflemiştir.
Türkleşme politikasının temel amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çok etnikli yapısından doğan sorunları çözmek ve ulusal bir kimlik oluşturmaktı. Bu doğrultuda dil, kültür, eğitim ve hukuk alanlarında reformlar yapılarak Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşları atılmıştır. Özellikle dil konusunda Türkçe’nin benimsenmesi ve yaygınlaştırılması, Türkleşme politikasının önemli bir unsuru olmuştur. Latin alfabesine geçiş ve dilde sadeleşme hareketleri bu sürecin bir parçası olarak değerlendirilmiştir.
Eğitim alanında ise Cumhuriyet’in ilk yıllarında köklü reformlar gerçekleştirilmiş ve milli eğitim sistemi yeniden yapılandırılmıştır. Yabancı okulların kapatılması, yeni okulların açılması ve müfredatın Türk ulusal değerleri doğrultusunda yeniden düzenlenmesi Türkleşme politikasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu süreçte eğitim yoluyla genç nesillerin Türk kimliğiyle bütünleşmesi hedeflenmiştir.
Ancak Türkleşme politikaları asla bir asimilasyon değil, Türk kimliğinin değişmez değerlerini ulus genelinde devlet sisteminin bir parçası haline gelmesinden ibarettir. Çünkü ulus-devlet olabilmenin vazgeçilmez kuralı etnik kökenlerin can damarı olan kültürün toplumun sathına yayılmasıyla anlam kazanmaktadır.
Bu süreçte ise; Mustafa Kemal Atatürk yapmış olduğu devrim ve reformları bu bilinçle Türk toplum yapısını göz önünde bulundurarak ve yine sadece devlet ve milletin çıkarlarını esas alarak gerçekleştirmiştir. Diğer bir açıdan Atatürk; sadece devlet politikaları olarak değil; kendisinin de şahsi olarak yapmış olduğu Türk-etnik araştırmaları ile Türkleşme politikalarını tarih-bilim ekseni üzerine oturtmuştur.
Bugün Türkiye’de, Türkleşme politikasının izleri hala hissedilmektedir. Ancak zaman içinde bu politikaların nasıl bir denge içinde uygulandığı ve etkilerinin nasıl olduğu sürekli olarak tartışma konusu olmuştur. Özellikle 21. yüzyılda küreselleşme ve çok kültürlülük gibi kavramların ön plana çıkmasıyla birlikte, Türkiye’nin ulusal kimlik arayışı ve çok kültürlü toplum yapısına nasıl uyum sağlayacağı soruları da ayrıca gündeme gelmektedir.
Günümüzde ise; malum düzensiz göç ile günden güne artan kültür erozyonuna ancak tekrar uygulanacak reformist Türkleşme hamleleri ile engel olunabilir. Cumhuriyet döneminde atılan temellerin, rehber olacağı uygulamalar sadece ulusal bazda değil, uluslararası düzeyde de etkisini gösterecektir. Çünkü bir toplumun milli değerleri ancak o toplumun etnik kökeninden aldığı güç ile hayatta kalacak ve dünya siyasetinde varlığını koruyacaktır.
Bu bağlamda, Cumhuriyet Dönemi Türkleşme politikası, Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir adım olarak değerlendirilmekte ancak uygulama biçimi ve etkileri üzerine yapılan tartışmalar devam etmektedir. Gelecekte de Türkiye’nin ulusal kimlik oluşturma sürecinde nasıl bir yol izleyeceği ve bu süreçte hangi politikaları benimseyeceği, toplumsal ve siyasi tartışmaların odağında olmaya devam edecektir.