İstanbul’da, Ümraniye’de ve Diyarbakır’da Filistin’i destek bahanesiyle yapılan gösterilerde taşınan pankartlarda ve atılan sloganlarda açıkça hilafet ve Arapçılık propagandasını TV’lerde seyrederken; tüylerim diken diken oldu; biraz önce bitirdiğim Demokrat Atatürk kitabını, yanı başımdaki Anayasa’yı ve devrim kanunlarını düşündüm.
Dehşet içinde kalarak izlediğim yandaş televizonların “büyük kalabalık” dediği bir avuç güruhun (tarafsız kamu araştırmasında Türkiye’de Şeriat isteyenler ancak %9, Atatürkçülerin oranı ise %89’dur.) Türkiye’yi götürmek istedikleri yönün Afganistan, Suudi Arabistan ve İran olduğu kesindir. Buna bazı imamların, yazarların beyanları ve özellikle millî eğitim bakanının bilinen kurum ve vakıflarla anlaşma yapıp, millî eğitim öğretmeni yanına sorumsuz dinî eğitimcileri sokması daha vahimdir ve anayasa ihlalidir. Düşünce, fikir ve gösteri özgürlüğü ile de demokrasi ile de bunları bağdaştırmak mümkün değildir.
İşte Özgür Erdem, Demokrat Atatürk eseriyle bunu anlatmaktadır. Yazar daha ilk paragrafta “Atatürk Cumhuriyeti demokrasinin tam kendisidir” demektedir. Hemen altındaki paragrafta dış destekli Abant Platformu’nun Fethullah Gülen’le birlikte demokrasiyi kullanarak nasıl Atatürk düşmanlığı yaptığı anlatılmaktadır. Peki demokrasi nedir, demokrat kimdir, bu kitapta bunun cevabını bulmaktayız.
Yazar 1. bölümde Atatürk’ün demokrasi üzerine görüşlerini ele alıp, Ulu Önder’in sözleriyle ve onun Afet İnan’a yazdırdığı Medeni Bilgiler kitabından alıntılar yapıyor, Bu eser, Cumhuriyet’in ilk yıllarında okullarda okutulur ve öğrenciye yurttaşlık bilgisi verilirdi. Ağabeylerimin 1935-1955 yıllarında okuduğu bu kitabı ben de okudum. Daha sonra da öğretmen olarak ders ve kitap adı aynı olan öğrencilerime Yurtaşlık Bilgisi okuttum, öğrettim. O zamanlar Millî Eğitim Atatürkçüydü. Bugünkü gibi tarikatların imamını körpe öğrencilerimizim bulunduğu sınıflara sokup saydığı, sevdiği tek öğretmeninin yanına onu rencide edecek şekilde ikinci bir ortak sokmak millî eğitimle de, eğitim psikolojisiyle de, pedagoji ilmiyle de bağdaşmaz.
Öğrenci olarak da, öğretmen olarak da mutlu olduğum o yıllarda andı okuyorduk ve “Ne Mutlu Türk’üm” diye övünüyorduk. Yurttaşlık dersi herşeyden önce Türk’ü öne alıyordu.
Atatürk, “Türk çoçuğu tarihini öğrendikçe daha büyük işler başaracaktır” diyordu. Yurttaşlık dersi de Türklük şuuru, millî bilinç verip iyi yurttaş, iyi insan olmanın ilke ve yollarını öğretiyordu. Onun için adı medeni bilgilerdi. Çünkü çağdaş yaşamayı da öğretiyordu.
Ö. Erdem’in kitabı demokrasiyi ve demokratlığı yanlış anlayanları uyarmak için yazılmış. Demokrasi, millet özgürlüğü demekti. Bunu da devlet sağlamak yükümlülüğündeydi. Atatürk’ün bu fikrini yazar şöyle aktarıyor: “Bir milleti teşkil eden fertlerin o millet içinde, her nevi hürriyeti; yaşamak hürriyeti, çalışmak hürriyeti, fikir ve vicdan hürriyeti emniyet altında bulunmak lazımdır.Keza bir milletin tamamının her nevi hürriyeti, yani kendi topraklarında, yabacı güçlerin hiçbir müdahale ve sınırlaması olmaksızın hür ve bağımsız yaşaması ve çalışması lazımdır.İşte devlet, gerek fertlerin hürriyetlerini temin için millet üzerinde bir nüfuza ve gerek millet ve memlekletin istiklalini muhafaza edebilmek için kendine has bir nüfuz ve kuvvete sahip olmlıdır.”(s.17) Ö. Erdem bunu açıklıyor ve gerçek demokrasinin tek adamlığa, sultanlığa ve monarşiye karşı olduğunu belirtiyor: “Oligarşiye karşı devrim olacak ama Milli tarih bilinci ülkü süzgecinden geçmiş demokrasi; bu da halkçılıktır ve bu da halkın her dediği olur paradoksuna düşmeden yaşanılmalıdır.” (s.21)
Anayasa hürriyerti “Başkasına zarar vermeyecek her türlü yetkiyi kullanmaktır” der. Ama yurttaş veya baştaki tek adam bunu kötüye kullanırsa ne olacak. Burada devlet aklı ve devlet adamı niteliği, (yazar “sanatı” diyor,) çıkar.
“Demokrasinin sınırları konusunda, Atatürk son derece dengeli bir bakış açısına sahiptir. Medeni Bilgiler kitabının 1931’de basıldığını hatırlatalım. Yani 1920’li yılların dünyasında yaşanan tartışmalara da yanıtlar içermektedir bu kitap. Hitler henüz iktidara gelmemiştir.Ancak Almanya’da yaşanan büyük ekonomik bunalımın da körüklediği güçlü demokrasi karşıtı akımlar bulunmaktadır. Benzer şekilde İtalya’da Mussollini faşizmi ve SSCB’deki Stalin önderliğindeki komünizm ‘demokrasi’yi kategorik olarak kabul etmiyordu. Ve tam da Atatürk’ün ‘oligarşik’ devlet devlet yapılarını anlattığı şekilde ‘her şeyi devletin (veya partinin) daha iyi bildiği, ilerlemek veya kalkınmak için özgürlüklerden ödün verilmesi gerektiği’ gibi düşünülüyordu. Dönemin tüm otokratik sistemlerinin ve henüz iktidara gelememiş yandaşlarının ortak noktasıydı bu. Atatürk ise bu konuda dengeli bir tutum izlemektedir. Oligarşik yapılar gibi ‘kökten demokrasi karşıtı’ düşüncelere hiçbir zaman sahip olmamış, böyle bir iddiada da bulunmamıştır. Aksine özgürlükler ve demokrasi Atatürk’ün Türk milletinin karekterine en çok yakıştırdığı yönetim biçimidir…” (s.23)
“Şöyle der Atatürk: Türk milleti en eski tarihlerinde meşhur kurultayları ve bu kurultaylarda devlet liderlerini seçme geleneği ile demokrasi düşüncesine ne kadar bağlı olduklarını göstermiştir.Ancak son dönemlerde, Türklerin oluşturduğu devletlerde tahta geçen padişahlar, bu geleneği terk ederek müstebit olmuşlardır.”
Yazar demokrasinin karşıtı olan güçlerden söz ediyor. Açıkça bu demokrasi düşmanlarıdır: Faşizm, Nazizm, komünizm, dogmatizm, dinci halifelik ve papalık rejimleri… Sonuçları tek adamda düğümlenir. Özgürlüğü, hoş görüyü, insan onurunu ve toplum güvenini ortadan kaldıran bu demokrasi düşmanlığına karşı ne yapmalıdır. Yazar bu konuyu “Demokrasiyi korumak için yapılan her hareket aslında demokratiktir” başlığı altında anlatıyor ve Atatürk devrindeki Takrir-i Sükun Kanunu örneğindeki uygulamayla gösteriyor. “Şeyh Sait İsyanı bastırılmasaydı, Türkiye nasıl bir ülke olurdu? Doğusu İslamcı bir Kürt devletine dönüşmüş ve parçalanmış bir ülke, ya da ülke Padişahçı ve gerici güçlerin işbirliğinde yeniden kurulmuş bir Osmanlı hanedanı ve Meşrutiyetçi rejim… Ve emin olun Şeyh Sait İsyanı ya da herhangi bir Cumhuriyet karşıtı gerici isyan başarılı olsa, Türkiye bugünün Taliban yönetimindeki Afganistan’ına benzer bir ülke haline gelirdi.”(s.25)
Son Filistin nümayişlerindeki hava ve taşınan bayrak ve sloganlar ortadadır. Atatürk zamanında bu tehlike özel bir kanunla bertaraf edilip ülke korunmuştur. Şimdi ise Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürkçü düzen daha sağlamdır; çünkü Anayasası, Devrim kanunları apaçık bu gerici tehlikeyi önleyecek güçtedir. Tabii iki senedir Diyarbakır’daki PKK’nın kazdığı tünel ve mağaralarda başlayan kalkışmaya yataklık eden HDP davasının kapatamayan Anayasa Mahkemesi’nin anlaşılmaz bu tutkluğu giderilebilirse..
Türkiyedeki bu “beka” denen “Varlık sebebi” ele alındıktan sonra tekrar Medeni Bilgilere dönelim. Demokrasi siyasi niteliktir.Ama aynı zamanda fikirdir ve ferdidir ve şahsa uygulanınca adı demokratlık olur. Demokrasinin ve demokratlığın özü ise eşitliktir. Bunu sağlayan da gizli oy, açık tasnif ve güvenli seçim ortamıdır.Bunu sağlayacak da adaletin bir kolu olan seçim kanunları ve Yüksek Seçim Kurulu’dur. Ne yazıktır ki on senedir bu konular şüphe ve endişelerle tartışma konusu olmaktadır.
Yazar, Atatürk’ün söz ve devrimlerini açıklayarak demokrasinin dört düşmanına dikkatimizi çekiyor:
1- Monarşik yapı,
2- Emperyalizm,
3- Laiklik karşıtlığı,
4- Oligarşik yapılar.
Demokrasi hoşgörü rejimidir ama meydanlarda, caddelerde, mahkeme koridorlarında hilafet çağrısı yapanlar ve millî eğitim kadrolarına, körpe öğrencilerin sınıflarına tekke ve zaviye fikirli din adamlarını yerleştirme zihniyetindekiler için değil.
Özgür Erdem bazı kötü niyetlilerin “Demokrasi niçin altı ok içinde yok” ukalalığına da cevap veriyor. Çünkü Cumhuriyetçilik doğrudan demokrasiyi ifade eder. “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Naslar ve şeriat ona şart getirir ve Cumhuriyetin (demokrasinin) düşmanı olur.”
“Demokrasi” sözcüğü millet ve devlet için, “demokrat” sözcüğü fertler için kullanılır. Yazar Atatürk’ün demokrat olduğunu büyük kurtarıcının hayat hikayesi ve sözleriyle anlatıyor.
Biz burada Atatürk’ün başlangıçta İttihatçı olduğunu,daha sonra bazı ittihatçıların yabancılarla işbirliği yaptıkları ve totaliter fikirler taşıdığı, askerin siyasetle uğraşması gerektiği saplantıları sebebiyle onlardan uzaklaştığını belirtmeliyiz.
Mustafa Kemal o zaman İttihat Terakki’nin başında bulunanların Rum ve Yahudilerin etkisinde kalmış olmalarından da endişe duyuyordu. Bu konu yeni çıkan Tayyareci Mehmet Ali Kurçer’in Hikayesi kitabında şöyle açıklanmaktadır: “Amcamın yabancı konsoloslarla yaptığı sohbetlere gittim. Burada İttihat ve Terakki Cephesi’nden bir çok şeyi ilk kez işittim. Emmanuel Efendi, Selanik’in hatırı sayılır avukatlarından, Yahudi ve İttihat Terakki’nin beyni olduğu söylentilerini duymuştum. Mehmet Esat, ‘örgütü Serez’de kurup yanıma geldiğinde İttihat ve Terakki’yi arka planda örgütleyen biri var, Talat Bey, ‘işte onu Emanuel (Karasu) yetiştirdi’ demişti.” (s.97)
Toptan bütün İttihatçıların kötü ve zararlı olduğu fikrine karşıyız. Celal Bayar bile 1960 askerî darbesine kafa tutarken “Ben İttihatçıyım” diyerek İttihatçıların başlangıçta özgürlükçü ve cesur saltanat düşmanları olduğunu belirtiyordu. Bazı kurumlar ve şahıslar zamanlarındaki duruma göre değerlendirilmelidir.Doğru olan ordunun siyasete karışmamasıdır. Atatürk’e 1909’da Selanik’te yapılmak istenen suikastı İTC toplantısında sert şekilde karşı çıkarak önleyen Talat Paşa’dır; hatalarına rağmen büyük bir vatanseverdir.
İttihatçılar meşruluk=kanunilik yolunda değildi. Atatürk ise her şeyi meşru, olağan yolla halletmek fikri ile onlardan ayrılıyordu… Yani, yazarın ifadesiyle İttihatçı; komitacı ve cuntacı, Atatürk ise meşrucu, halka dayanan Kuvayı Milliyecidir. Bu fikirler “Atatürk’ün İttihatçı cuntacılığa karşı savunduğu ‘sivil’ siyaset anlayışı” bölümünde yer alır. (s.61-72)
Atatürk, Millî Kuvvetin “Hakimiyeti Milliye” olduğunu Erzurum, Sivas Kongrelerinde milletine müjdelemiş;1920 de TBMM’yi açmış, 1923’te de Atatürkçü hareketi, Cumhuriyet’le taçlandırmıştır. Bu noktada Ö. Erdem bazı Dersim kompleksçilerine de cevap vermektedir. Çünkü Cumhuriyet bizzat ve kendisi Demokrasidir. Eski CHP başkanı bu eseri okumalıdır. Demokrat Atatürk kitabı, Cumhuriyetin 100. yılını Atatürk’ün her yönünü beş ayrı yazar ve beş ayrı konuda açıklamak için hazırlanmış İleri Yayınevi’nin diğer kitaplarıyla birlikte her ulusalcı ve devrimci gence salık veririz.
Yararlanılan kitaplar:
Demokrat Atatürk, Özgür Erdem, İleri Yayınları, 2023, İstanbul.
Tayyareci Mehmet Ali Kurçer, Sirozi Hanedanlığının Kısa Hikayesi, Tufan Uğur Kurçer, KDY Kitap Yurdu, 2022, İstanbul.