Depremden 3 gün sonra deprem bölgesine gittiğimizde bölgedeki yıkımdan bile daha çırpıcı ve korkutucu gerçekle karşılaştım: Bölge boşalmış, halk evini barkını terk etmiş, geriye hayalet kentler kalmıştı.
Yıkımdan daha ağır ve kalıcı olan da buydu: “Kalım”…
Depremle birlikte Türkiye’nin gündemine Suriyeliler meselesi yeniden taşındı. Deprem bölgesindeki Suriyeli nüfusun yoğunluğu bunun en büyük sebebiydi elbette. Fakat depremle birlikte Türkler de adeta Suriyelileşti.
İç savaş çıkınca Suriyelilerin evleri başlarına yıkılmıştı ve can havliyle Türkiye’ye doğru kaçmış, buraya sığınmışlardı. Depremle birlikte Türkler de benzeri şekilde davrandı, evleri yıkılanlar kadar yıkılmayanlar bile o korku ve tedirginlikle Türkiye’nin daha Batıdaki illerine doğru göç ettiler.
Bölgede kalanlar açısından ise tam bir Suriyelilik söz konusu: Artık çadır kentlerde, devlet yardımına muhtaç şekilde yaşamak zorundalar.
Bu deprem, ülkemize göç eden Suriyelilerle empati kurmamız için bir vesile olabilir. Deprem gibi hallerde de, ondan çok daha ağır olan iç savaş gibi durumlarda da, insanlar evlerini, köylerini, şehirlerini terk etmek zorunda kalabilir, hatta ülkelerini bile.
Ama her empatinin bir sınırının olması gerekir, o sınır ise demografidir.
2011 yılından itibaren yaklaşık 5 milyon Suriyeli Türkiye’ye göç etti. Bu göçmenlerin büyük çoğunluğu şu an deprem olan bölgemize yerleşti. Deprem bölgemizdeki hangi ilimizde ne kadar Suriyeli nüfus olduğuna bakalım…
Antep’te 460 bin, Hatay’da 354 bin, Urfa’da 368 bin, Kilis’te 87 bin, Maraş’ta 91 bin, Adıyaman 21 bin, Osmaniye’de 38 bin. Bu 7 ilde toplam 1.4 milyon Suriyeli yaşıyor.
Ama asıl tehlikeyi detaylara baktığımızda görürüz.
Hatay’ın toplam nüfusu 2 milyon ve bunun %17’si Suriyeliydi depremden önce. Şu anda Hatay’ın neredeyse yarısının evinin kalmadığını düşüneceksek, geriye 1 milyon nüfus kalır ve bu nüfusun da artık %35’i Suriyelidir.
Antep’in nüfusu 2 milyon 500 bindi ve Suriyeli oranı yine %17 idi. Eğer 500 bin kişi Antep’ten ayrılırsa il nüfusu 2 milyona düşer, Suriyelilerin oranı ise %25’e yükselir.
Şanlıurfa’nın durumu da Antep’le rakamsal olarak hemen hemen aynı. Burada da %25’lik bir Suriyeli nüfus olacak depremden sonra.
Antep’te Suriyeli oranı depremden önce %7 idi. Depremden sonra bu en az iki katına çıkacaktır.
Deprem bölgesinin tümünde durum hemen hemen aynı. Her ilde göç eden Türkler çoğaldıkça geride kalan Suriyelilerin bölgedeki nüfus ağırlığı ve yoğunluğu artacak.
Herkesin Hatay’a dikkat çekmesi ise özellikle önemli çünkü bu ilimiz tarihsel olarak da, stratejik olarak da, son derece kritik önemde. Hatay, 1939’da topraklarımıza katılmıştı şimdi ise topraklarımızın içinde Suriyeli nüfusun çoğunlukta olma tehlikesi çıktı. Suriye devletinin Hatay’ın Suriye’ye katılmasını talep ettiğini hiç ama hiç aklımızdan çıkartmayalım.
Depremi yaşayan Suriyeliler de bölgeden göç edebilir diye düşünebiliriz elbette ama bu da yine başka illerimizde Suriyeli nüfusunun artması anlamına gelecektir. Nüfus yoğunluğu olarak değişen çok şey olmayacaktır.
Fakat Suriyelilerin özellikle Hatay gibi, Kilis gibi, Antep gibi sınır illerimizde, özellikle de bu illerimizin sınır ilçelerinde çoğunluk olma ihtimali, Türk devleti için de Türk milleti için de büyük bir tehlike ve tehdittir. 40 senedir Kürt bölücülüğü ile uğraşırken başımıza bir de Arap bölücülüğü sarılabilir.
Ülkemize bunca Suriyeliyi getiren AKP’nin niyeti zaten Türkiye’de Türk nüfusunun oran olarak azalması, Arap nüfusunun arttırılması idi. Depremle birlikte izlenen politikalar, sanki depremi fırsata dönüştürmek, Türkleri şehirlerinden kaçırtmak, onların yerine de Suriyelileri yerleştirmekmiş gibi gözüküyor.
Deprem anında devletin halkın yanına gitmemesinin altında böylesi bir etnik niyetin olduğunu düşünmek için yeterince sağlam gerekçemiz var. Hele hele bölgeye çadır kentlerin bile kurulmamış olması, altyapının, özellikle su ve elektriğin verilmemiş olması, bölgedeki Türkleri zor duruma düşürerek göç etmelerini teşvik etmek gibi kuşkulara yol açıyor bizde.
Bir taraftan Türkleri kendi ülkelerinde göçmen konumuna düşürmek, diğer yandan göçmen Suriyelileri Türk şehirlerinin sahibi yapmak.
Durum gerçekten son derece ciddidir, vahimdir.
Türk milleti bugüne kadar bu tür demografik, etnik meseleleri pek önemsemedi. Bunu gündeme getirenler genellikle ırkçılıkla suçlandı. Ama görüyoruz ki demografi hepimizin sorunu imiş. Bu nedenle artık devletin demografik bir strateji izlemesi de acil ihtiyaç haline gelmiştir.
Bölgeden göçün engellenmesi, bunun için bölgede kalmanın teşvik edilmesi ve madden desteklenmesi, bölgede kalanlar için acil barınma sorununun çözülmesi, bölgede kalanlara iş imkânının sağlanması, işsizlere devlet desteği verilmesi, hatta bölgeden ayrılmayan her aileye özel maddi desteklerin verilmesi şarttır.
Şunu aklımızdan çıkartmayalım; göçler genellikle tek yönlü olur, göç edenin bir daha geri göç etmesi çok zordur. Bölgeden ayrılan Türk nüfus bir defa Batı illerine yerleşirse, 3-5 yıl sonra tekrar bölgeye dönmesini bekleyemeyiz. Bugüne kadar İstanbul’a göç eden hangi Rizeli, Sivaslı kendi kentine geri döndü ki? Ama bu tür iç göçler demografik yapıyı hiç değiştirmedi çünkü o göçlerden sonra bölgede onların yerini alacak hazır Suriyeliler yoktu. Hatay’ın Rize’den, Sivas’tan farkı budur.
Kaldı ki önümüzdeki dönemde Suriye devletinin de ülkemizdeki Suriyeliler üzerinden bizi zayıflatacak politikalar uygulamaya başlamasını beklemeliyiz. Esad’ın bu durumu fırsata çevirmesini beklemeliyiz. Tıpkı Tayyip Erdoğan gibi…
Sonuçta “iki kardeş” de Türkiye’nin bölünmesi için, Türklerin azalması için, Anadolu’nun Araplaşması için çalışmıyor mu?