Geçen cuma günü İran “teknik arıza” gerekçesiyle doğalgaz akışını kesti ve kesintinin 10 gün devam edeceğini ilan etti ama 24 saat dolmadan akış tekrar verildi. Bu 24 saat içerisinde önce BOTAŞ doğrudan alıcılara “gizli” bir kapasite kesinti talimatı gönderdi.
Hemen ardından TEİAŞ’ın da sanayi kuruluşlarına elektrik kesintisi uygulayacağı gündeme geldi. Zira elektrik üretiminin kabaca 3’te 1’i doğalgaz çevriminden karşılanıyor.
Kesinti bahanesiyle BOTAŞ, sene başında yaptığı zammın üstüne bir zam tarifesi daha ekledi. Yapılan bu gizli zamla sanayideki yıllık doğalgaz zammı yüzde 435’i buldu. Dün itibarıyla gıda ve ilaç sanayi üzerindeki kullanım kısıtlaması kalkmış olsa da diğer tüm sanayi kolları üzerinde yıkıcı maliyet artış yükü oluştu.
O halde 1 günde üstesinden gelinen “10 günlük teknik arıza” hikâyesinin farklı bir anlamı var. Bunu öncelikle Türkiye’nin İsrail ile buzları eritme süreci hakkında Molla rejiminin duygu ve düşüncelerini iletme tarzı olarak okumak mümkün. Reza’nın yürüttüğü “ekonomik cihad”a ülkece verdiğimiz katkı ve altına yattığımız uluslararası ceza tehdidinin hatırına İranlı mollaların gösterdiği “vefâ” bu kadar oluyor!
Ukrayna krizinin tırmanışı ile birlikte dünya enerji piyasasında yaşanan fiyat yükselişlerini de değerlendirince görülüyor ki, aslında tüm dünyayı elindeki doğalgazla tehdit eden Rusya ve İran ikilisi ile karşı karşıyayız. Unutulmamalı ki, bu kesinti Erdoğan’ın Arnavutluk dönüşü sarf ettiği “Kırım’a çöktüler” demecinin hemen ardından geldi. Yani İran’ın kesintisi sadece İran’ın kesintisi değil. Salt “Acem işi” diye kestirip atamayız.
Türkiye doğalgaz ihtiyacının kabaca 3’te 2’sini Rusya’dan karşılıyor. Kalan 3’te 1 ise, İran ve Azerbaycan’dan temin ediliyor. Aslında Türkiye’de kurulu doğalgaz sıvılaştırma ve depolama tesisleri, 10 günlük İran kesintisini rahatlıkla kaldıracak durumda. Ama İran gazı 24 saat içinde geri gelse de BOTAŞ’ın ve TEİAŞ’ın verdiği süratli tepki bu durumda düşündürücü. İktidarın gizli tuttuğu bir Rusya kesintisi veya kesinti tehdidi olup olmadığı da bu durumda önemli bir soru. Arka planda neler döndüğünü bilmiyoruz.
Son olarak işin bir de “Avrasya” mavrası boyutu var. İran-Rusya ikilisi doğalgaz kesintisini ayırt etmeden herkese karşı bir silah olarak kullanıyor. Pazar günü Türk Solu’ndaki yazısıyla Ali Özsoy jeostratejik açıdan benzer bir sorgulamaya girişmişti.
Sorsanız Türkiye Batı’yı karşısına almak ve NATO’da bir Truva atı olmak pahasına yüzünü muhayyel Avrasya’ya dönmüştür. Ama gördüğümüz dostane (!) muamele sonucu sırf üç günde sanayinin zararı milyar dolarlar seviyesinde. Bu bize yoksulluk ve enflasyon olarak dönecek.
Ben diyeyim Çin modeli, siz deyin yüksek döviz kurlu üretim devrimi… Bu nasıl bir Avrasya bloğudur ki, Çin’iyle, İran’ıyla, Rusya’sıyla ilk fırsatta akrep gibi sokuyor, en yabani yöntemlerle hizaya getirmeye, terbiye etmeye çalışıyor?
Emperyalizme karşı Türkiye’yi kazanmaya çalışan bir “yükselen Asya”nın tam tersi bir yaklaşım sergilemesi, sözümona üretim devriminde Türkiye’ye önayak olması gerekmez miydi? Ama gerçekte ne böyle bir yükseliş var, ne de bu yönde bir çaba, vizyon, içerik var… Dünyadan soyutlanmak pahasına Türkiye’nin sürüklendiği sözümona blok, işte böyle ilk fırsatta yanındakini sokan akreplerle dolu bir çukur.