Seçimi ne kazandırır? Coşku! Tek kelime.
Halkın ve gençliğin siyasetin içinde olduğu yerde coşku vardır. Coşkunun olduğu yerde ise zafer vardır.
Kılıçdaroğlu ekibi ise çok ama çok yanlış bir karar verdi. Muhalefetin en büyük kozu olan gençliği, coşkuyu dışlayan bir stratejiyi benimsediler. Kılıçdaroğlu’nun miting yapmayacağını ancak halk toplantıları yaparak seçim kampanyası yürüteceğini açıkladılar.
Seçime sadece bir ay beş gün kaldı. Ancak sokaklar bomboş. Ne Cumhur İttifakı ne Millet İttifakı standına rastlanabiliyor. Afiş yok, billboard yok, bildiri yok ve tabii en önemlisi seçim mitingi yok.
Saraycı iktidar bloğu açısından bu anlaşılabilir bir stratejidir. Sarayın seçim stratejisi halkı ikna etmek zaten değil. Ulufe dağıtmak, kamu kaynaklarını seçmen satın almak için kullanmak, insanları şiddet eylemleri ile korkutmak, muhalifleri sindirmek ve oy hırsızlığı için örgütlenmekten ibaret bir kampanyaları var.
Böyle bir durumda muhalefetin başarılı olmasını sağlayacak tek strateji bir halk cephesi kurmak, halkı seferber etmektir. Milyonlarca insanın katılacağı bir çalışmayla bir sokak üstünlüğü sağlamaktır. Muhalefet moral üstünlüğü kazanmadan, değil seçim çalışması yürütmek, asgari düzeyde sandık güvenliğini bile sağlayamaz.
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kazanıldığı seçimlerde, o zamanlar sadece CHP ve İyi Parti’den ibaret olan Millet İttifakı, tam olarak böyle bir çalışma yürütmüştü. Her meydanda değil, adeta her mahalle ve sokakta çok coşkulu stantlar açılmıştı. Kadın ve genç çalışanların sayısı göze çarpıyordu. Sokak üstünlüğünün muhalefette olduğu kesindi.
AKP stantlarının ise hem sayısı çok düşüktü hem de gündelik ile çalışan, ruhsuz, durgun ve bitse de gitsek kafasındaki elemanların yüzünden düşen bin parçaydı. Üsküdar’da röportaj yerine “kürtaj yapan” ünlü yobaz dedenin AKP standında yarattığı ilginç sirk ortamı haricinde, AKP’nin coşkusuzluğu her yerde barizdi. Hatta coşkusuzluktan öte, halka yabancı, halktan dışlanmış, melankolik bir görüntüsü vardı AKP’lilerin.
Muhalefetin geçen seçimdeki en büyük kozu sokağı ve halkı yanına almasıyken bu sefer bu kozu gönüllü olarak terk ediyorlar. Kürtçü Diken gazetesine açıklama yapan ve ismini belirtmeyen CHP’li kampanya yetkilisinin miting yapmama gerekçesini aktarıyorum:
“Mitingler yapacağız, ancak bunun sayısı düşük olacak. Çünkü mitinglere zaten bizim seçmenimiz geliyor, ancak biz daha fazla insana ulaşmalıyız. Bu nedenle seçmenimizle az sayıdaki mitingle buluşurken rakibe yakın seçmenle doğrudan diyalog şansı yaratacak buluşmalar yapmaya devam edeceğiz. Kaldı ki deprem bölgesinde ihtiyaçlar varken, paraların buralara gitmesini genel başkanımız istemiyor.”
Bir de isim bulmuşlar: “Renksiz ama etkili seçim kampanyası.”
Öncelikle renksiz değil, tekrar edelim doğrusunu, coşkusuz!
Coşku dediğin şey içinde öfke ve hatta yas duygusunu dahi barındırabilir. Deprem coşkusuzluğun ve çalışmamanın bahanesi değildir. Coşkunun belirleyici olan özelliği umut ve sınırsız bir enerji içermesidir.
Miting yapılmayınca depremzedelere para mı gidecek CHP Genel Merkezi’nden? Veya yapılırsa, depremzedelere yardım gitmemiş mi olacak? AKP tarzı bir mantık çarpıtması bu… Kimse böyle aptalca bir yalanı yutmaz.
Kaldı ki “renksiz ama etkili” denen mitingsiz seçim kampanyasının hiç de etkili olmadığını, daha önce yaşadık ve gördük. Ekmeleddin İhsanoğlu da sıfır miting ile bir seçim kampanyası yürütmüştü. Başarısız olduğu ortada değil mi?
“Deprem var bu yüzden miting yapılmasın” demagojisi ve dayatması AKP-MHP bloğunundur. CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun bu dayatmayı gönüllü kabullenmesinin hiçbir gerekçesi olamaz. Kaldı ki Tayyip’in kendisi bile “miting yapılmasın” kararına uymuyor.
CHP Genel Merkezinin yanlış kararını savunanlar diyor ki; “AKP’nin güçlü olduğu illerde miting yaparsak, oradaki AKP seçmenini iteriz. Bunun yerine esnafla, halkla samimi toplantılar yapacağız.”
Siyasetten bir gram anlayan insan bunun ne denli büyük bir palavra olduğunu tespit eder. Halk ve özellikle esnaf kalabalıktan çok ama çok etkilenir.
Siyaset, iktidarı yani gücü elde etme mücadelesidir. Bir siyasi harekette güç gören herkes bu hareketten etkilenir. Asla güçten dolayı “itilmez”, tersine güce çekilir kitleler. Kitle kitleyi çeker.
Örneğin Konya’da Tayyip’in mitinginden daha kalabalılık bir Kılıçdaroğlu mitingi, özellikle güce tapan sağ seçmende büyük bir etki yaratacaktır. Hem böylelikle Ahmet Davutoğlu’nun da gücünü görmüş oluruz. Ki bunu Davutoğlu’nu eleştirmek için de demiyorum. Davutoğlu’nun Konya’da bence de gücü var. Konya’da miting yapmamak ona da haksızlık.
Madem bir strateji belirlediniz, bari en etkili şekilde uygulasanıza. “Muhafazakâr illerde miting yapılırsa muhafazakârlar ürker” diyorsunuz ama pek çok muhafazakâr ve eski AKP’li isim Millet İttifakı’nda. Bunları “kimseyi ürkütmeden” mi öne çıkaracaksınız?
Örneğin Kılçdaroğlu Kayseri’de miting yapsa ve seçimden birkaç saat önce, sabahleyin bir açıklama ile tüm şehir kamuoyu alt üst edilse; “mitinge Ali Babacan ve Abdullah Gül de katılacak”…
500 bin kişi meydana gelse. Gör bakalım benim Kayserili muhafazakâr, ferasetli, basiretli ve aşırı öngörülü esnaf kardeşlerim nasıl kokusunu alıyor değişimin? Veriyorlar mı vermiyorlar mı oy?
Denizli, Bursa gibi aslında hiç de muhafazakâr olmayan ama ekonomik lobilerin etkili olduğu şehirlerde, sen yap bakalım 500 bin kişilik mitingleri. Gör bakalım mütedeyyin esnaf ve eşraf nasıl hiç ürkmeden Millet İttifakı’na yanaşıyor?
Yok, muhalefete katılan muhafazakâr isimler bir etki yaratamıyorlarsa, o zaman Davutoğlu veya Gül’ün sorunudur bu. Güvenmiyor musunuz bu isimlerin etkisine? Diyelim ki kararsızsınız, ama o zaman CHP’nin veya genel olarak muhalif tabanın, on milyonların coşkusunu ve moralini neden dağıtıyorsunuz ki “mitingsizlik” kararıyla!
Veya gidin Diyarbakır’da, Mardin’de, Van’da miting yapın. O kadar strateji kurmuşsunuz kendinize göre. Oradaki vatandaşa da güven vermeniz gerekmiyor mu? Hem biz de görelim yansımasını meydanlarda. Sandığa da yansısın. Bir işe yarasın. Yaramıyorsa da ona göre tavır alınsın.
Halksız demokrasi mi olur? Olursa sahte demokrasi olur. İşte tam olarak onun adı saray rejimidir.
Böyle bir yazı yazdığıma, birilerini miting yapmaya ikna etmeye çalıştığıma inanamıyorum bile. Yahu gerekçeye gerek yok! Mitingsiz seçim mi olur? Hangi aptal ya da kötü niyetli önerdi size bu taktiği?
Türkiye tarihinin gördüğü en büyük ekonomik krizi 2022 sonbaharında yaşadık. CHP bir adet miting Mersin’de yaptı, İyi Parti de Denizli’de açılış yaptı. Yüz binlerce insan toplandı. Beklenmiyordu bu coşku, bu kabarma.
Sonra hemen kestiler mitingleri. Gerekçe? “Efendim seneye zaten seçim var, gündem sapmasın.” Eeee, seçim geldi yine miting yok! Neden? “Yani deprem oldu, hem muhafazakâr insanlar ürkmesin…”
Şuna siz kısaca “halkı sokakta istemiyoruz” desenize. Ekonomik kriz olur “seçimi bekleyin”. Seçim olur “bu sefer değişik bir şey deneyeceğiz yine çıkmayın sokağa.”
Tam da sarayın istediği gibi… Halksız “demokrasi”, halksız “seçim kampanyası”… Kelimenin tam anlamıyla göstermelik kampanyalar. Herhalde oy sayımı da göstermelik olacak!
Diğer yandan sizin ciddiye alıp, “mitingsizlik” dayatmasını kabul ettiğiniz adam her gün her ilde, devletin olanaklarını sonuna kadar kullanarak açılış adı altında miting yapıyor.
Tayyip’e miting serbest, muhalefete yasak! Siz düşünün bakalım seçmen buradan nasıl bir sonuç çıkarır. Kimse “depremden dolayı ne güzel karar vermiş Kılıçdaroğlu” demez.
Sokakta, meydanda muhalefeti göremeyen, muhalefetin iktidara geleceğine nasıl güvensin? Güvensizlik sandığa asla oy olarak yansımaz.
Kılıçdaroğlu’nun seçim çalışmasını takip etmek için CHP’nin sitesine bakıyorum. Start olarak Konya Ereğli’de halkla buluşmuş. Duyurusu “adeta mitinge dönüştü.” Sonra Trabzon’da çadır açacaklarmış, valilik izin vermeyince, spontane toplantı olmuş. Başlık yine aynı. “Adeta mitinge dönüştü, hiç de önceden çalışılmamıştı.”
Yahu deli etmeyin adamı. Madem bir toplantının “adeta mitinge” dönmesi iyi bir şey, demek ki miting iyi bir şey! Miting yapın, miting! “Adeta”sından değil, esasından yapın.
Ayrıca “önceden çalışmadık” falan da demeyin. Adam gibi çalışın, 50 bin kişi değil, 500 bin kişi toplayın Trabzon’a. İmamoğlu gelmiş. Kendi 100 bin kişilik kitlesi var adamın orada!
Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı derhal “miting yapmama” kararını değiştirmelidir. Kılıçdaroğlu bir yanına Mansur Yavaş’ı, diğer yanına Ekrem İmamoğlu’nu alarak her şehirde yüz binin altına düşmeyen mitingler yapmalıdır. Az kaldı seçime… Yetişemediği illerde Akşener ve diğer liderler de miting yapabilir.
Seçimden halkı ve coşkuyu dışlayan Saray’a hizmet ediyor demektir. Bu saçma kampanya stratejisinden dolayı seçim kaybedilirse buna gaflet denmez, ihanet denir.
Sayın Kılıçdaroğlu, tarihe Ekmeleddin gibi geçmeyin! Çalışın, miting yapın ve bu seçimi kazanın.