6’lı masa toplantılarının uzaması, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayını hâlâ açıklamaması, yapılan çapraz görüşmelerin artması ve geçtiğimiz günlerde CHP ve İYİ Parti milletvekilleri arasında yaşanan tartışma, muhalefetin kafasının hala karışık olduğunu gösteriyor. Demek ki hala ortada net bir seçim stratejisi yok ve bu durum da iktidar basını tarafından “Erdoğan 6’lı masayı parçaladı” şeklinde sunulabiliyor.
Meral Akşener ve Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı görüşme gibi çapraz görüşmeler, dedikoduların daha da artmasına sebep oluyor. Geçtiğimiz günlerde Meral Akşener’in yaptığı esnaf ziyaretinde bir esnafın “Kılıçdaroğlu aday olursa oy vermem!” videosu basına servis edilmiş ardından da İyi Partili milletvekillerinin Mansur Yavaş ismi üzerinde ısrarcı olduğu söylenmişti.
Bunlar elbette doğruluğundan emin olamadığımız, bir kısmı bilinçli olarak ortaya atılan haberler. Ancak ne olursa olsun görünen o ki CHP içi bürokrasinin “Kılıçdaroğlu kesin kazanacak” söylemlerinin hiçbir dayanağı yok.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkılmasının sebebi çok basit: Muhalefet, Erdoğan karşısında kazanmış ve kendisini ispat etmiş bir ismin başarılı olma ihtimalini daha fazla görüyor. Yavaş ve İmamoğlu kendilerini ispatlamış isimler. Yapılan itirazlar seçim sonrası Türkiye’ye değil, seçim sonucuna ilişkin endişeler. Kılıçdaroğlu’nun şahsı, kişiliği ve insani özellikleri zaten tartışılmıyor. Endişenin kaynağı “yeni bir başarısızlık ihtimali”.
Bunu anlamak bu kadar zor olmasa gerek. CHP içerisinde bir ekip aslında Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterip muhtemel bir başarısızlık üzerinden “yeni bir CHP” planı yapıyor. Yayınlanan anket sonuçları üzerinden yaratılmak istenen rehavetin başka hiçbir açıklaması olamaz.
Sonuçta bu ülkede yaşayan ortalama bir muhalif, seçimlerin nasıl geçtiğini, hangi sıkıntılarla karşılaşıldığını, iktidarın en zor şartlarda bile yaptığı manipülasyonları gördü ve yaşadı.
“Kılıçdaroğlu’nun kesin kazanacağı” söylemi aslında Kılıçdaroğlu’nu tasfiye etmeyi amaçlayan bir söylem.
İYİ Parti ise bugüne kadar hassas dengelerin bozulmaması adına CHP bürokrasisinin bu tavrına sert bir itirazda bulunmadı. Ancak ötelenecek bir zaman kalmayınca belli şeylerin bundan sonra daha açık konuşulması kaçınılmaz.
Bunun sonucunda ittifakın dağılması ya da iki farklı adayın çıkarılması gibi aslında başa dönmeyi ifade eden olasılıklar da mümkün. Olmaz demenin anlamı yok. Örneğin 6’lı masa iktidarda olan bir koalisyon olsaydı dağılma ihtimali çok yüksekti.
Dedikoduların bitmesi ve geri dönüşü olmayan net bir strateji konulması açısından artık kartların açık oynanması gerek. Daha şimdiden iktidar medyası “Erdoğan masayı dağıttı” propagandası yaparken, olası tartışmalar bunu daha da güçlendirecek.
AKP’nin seçim stratejisi ise netleşmiş durumda. “Biz gidersek devlet çöker” tarzında vatandaşı korkutmayı amaçlayan; muhalefetin tartışmalarını daha da derinleştirecek, özellikle HDP ve mülteci meselesi üzerinden muhalefeti vurmaya çalışacak bir strateji öngörülüyor.
İktidar olmanın tüm avantajlarını kullanacak bir AKP’nin karşısına “bütün anketlerde öndeyiz” rahatlığıyla çıkmak ise sağlıklı bir kafa yapısıyla açıklanamaz. Biz bu filmi çok gördük, Türkiye bir kere daha aynı hezimeti kaldıramaz.