Tayyip Erdoğan, dün yaptığı konuşmada “Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasının önündeki en büyük engelin, darbe ürünü mevcut anayasa olduğunu” belirterek, “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını darbe anayasasıyla karşılamış olmayı, açıkçası içimize sindiremiyoruz. Yargı alanında 2002’den beri yürüttüğümüz zorlu mücadeleyi sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasayla taçlandırmak istiyoruz. Önceliklerimizin başında, Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak vardır.” açıklamasında bulundu.
Ülkeyi yöneten İslamcıların bitmek bilmeyen mağduriyetlerinden en önemlisi “darbe anayasası”. Bu tartışma dönem dönem “hortluyor”, bir süre sonra rafa kaldırıyor, ardından da unutuluyor. Ta ki Erdoğan “darbe anayasası”ndan bahsederek, anayasa döngüsünü yeniden gündem yapana kadar…
Ama bu kez döngünün sorumlularından biri de ana muhalefetti. Kılıçdaroğlu’nun “türban”ı tartışmaya açması ve “yasal güvence” zırvalıkları, Erdoğan’ın işini kolaylaştırdı. Kılıçdaroğlu’nun amacı – kendisine göre – İslamcıların “silah”ını AKP’nin elinden almaktı, ancak silah CHP’nin elinde patladı.
Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısında bunun da bir payı var.
Diğer taraftan temcit pilavının dolaptan çıkarılmasının arkasındaki asıl neden yerel seçimler öncesinde ekonomideki büyük sıkıntılar ve AKP’nin bu alandaki çıkışsızlığı siyasi bir tartışma başlatarak aşmak istemesi.
2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Erdoğan, kısa bir süre sonra İstanbul’u ve Ankara’yı kaybetmiş; sevinci kursağında kalmıştı.
Muhalefet için artık “çok da önemli olmayan” böylesi bir zafer, iktidar açısından hala “kabul edilemez” bir durum olarak görülüyor. Erdoğan’ın neredeyse tüm konuşmalarında bahsettiği “hükümet-yerel yönetim uyumu”nun altında yatan şey de bu.
Her ne kadar Türkiye’nin gündemi “CHP içi muhalefet” olsa da, CHP Genel Başkanının değişmesi siyasetteki dengeleri değiştirebilir ve farklı bir sürecin önünü açabilir.
Bu durumun aslında “muhalefet”le ilgisi yok. Asıl mesele AKP’nin bu seçimlerde siyasi tarihinin en düşük oyunu alması ve seçmenlerinden büyük bir tepki görmesi. Erdoğan’ı tedirgin eden şey ise iktidar bloğunu oluşturan alternatif siyasi partilerin de bu “zaafın” farkında olmaları ve yerel seçimlerde ellerini yüksekten açmaları.
Yeniden Refah Partisi Başkanvekili Doğan Aydal’ın yaptığı açıklamalar önemli: “Sayın Cumhurbaşkanımızın bir tavrı var; bütün açılışlara Sayın Genel Başkanımızı davet ediyor, eller havada, topluma bir imaj vermeye çalışıyor: ‘Biz hala seçime girdiğimiz ittifakla beraberiz.’ Öyle bir durum yok. Dolayısıyla yapılan işlemlerde de bizim dahlimiz yok. Toplumdaki bu algıyı biz yıkmak mecburiyetindeyiz. Partinin geleceği buna bağlı.”
MHP ve YRP, AKP’yle birlikte hareket etmenin ve iktidarın bir unsuru gibi görünmenin “olumsuz” bir durum yarattığının farkındalar. MHP ve YRP genel seçimlerde AKP’ye tepkili iktidar seçmeni üzerinde önemli bir etki yarattı. MHP’nin “emeklilere zam” çıkışının, YRP’nin “MTV artışına” yönelik tepkisinin altında yatan neden bu iki partinin iktidar bloğunda olsalar bile “bağımsız” olduklarını gösterebilmek.
Bu bir seçim yatırımı. Aydal’ın da belirttiği gibi “partilerinin geleceği”, AKP’ye muhalefet etmelerine bağlı.
Böylesi bir fotoğrafa bakıldığında sadece muhalefetin değil, iktidarın da büyük bir sıkıntı yaşayacağı görülüyor. Hatta AKP açısından durum daha da riskli. Azdan az, çoktan çok gidecek!
Anayasa tartışmalarıyla başlatılacak siyasi propagandanın kan kaybını durdurabileceği ve AKP’li seçmene “laik azgınların yönettiği eski Türkiye’yi hatırlatabileceği” düşünülüyor. “Türban” bu düzeyde bir propaganda için vazgeçilemez bir mağduriyet kaynağı. Bu zemine dökülecek bir seçim kampanyasından medet umuluyor.
Kaldı ki Erdoğan’ın “darbe anayasası” dediği anayasa 2007, 2010 ve 2017’de yapılan 3 referandum sonucu ortaya çıktı. Mevcut anayasa 12 Eylül askeri yönetiminin değil, “sivil” AKP’nindir. Daha da ötesi Türkiye artık Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, anayasayla değil kararnamelerle yönetilen bir ülke konumunda.
Erdoğan gibi liderler açısından anayasa sadece bir vitrinden ibaret. Erdoğan’ın 3. kez aday olarak, kendi hazırlattığı bir anayasayı bile nasıl ayaklar altına aldığını çok yakın bir zamanda gördük.