Rusya’dan hâlâ kullanılamayan ve asla kullanılamayacak olan ve neyin bedeli olarak satın alındığı da bilinmeyen S-400’lerin, Türkiye’nin ABD’nin F-35 programından çıkarılmasına neden olduğundan beri herkesin kafasında aynı soru var: Türkiye kendisini neyle savunacak?
Bir zaman, savunmadaki bu açığın Rus savaş uçaklarıyla doldurulacağı iddia edildi. Böyle bir şeyin olmayacağı ve gelinen aşamada olamayacağı da apaçık ortada. Bir süre de Türkiye’nin SİHA’larının savaş uçaklarını gerektirmeyecek kadar önemli bir stratejik ve taktik üstünlük sağlayacağı söylentileri yayıldı ama adı üstünde, bu da sadece bir söylentiden ibaretti.
Türkiye, F-35 projesinden çıkarılırken Yunanistan’dan sipariş kabul edilmesi ve gelecekte bunların teslim edilecek olması, Ege hava sahasında da Türk üstünlüğünün bitmesi anlamına gelecekti ve bu noktada mızrak artık çuvala sığmaz oldu. Türkiye’nin F-35’lere ihtiyacı var ve ABD’nin bu yaptırımı, Türkiye’yi gerçekten zora soktu. Daha doğrusu ABD’ye bu kozu verecek adımları atarak AKP iktidarı Türkiye’yi zor duruma düşürdü.
ABD’nin F-35 yaptırımı konusunda geri adım atmaya hiç niyeti olmadığının ortaya çıkmasıyla beraber de AKP politikası bu defa “bari F-16 verin”e dönüştü. Ki bu duruma bile ancak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından AKP’nin Kuzey Atlantik sularına dümeni kırmasıyla, bulunduğu konum dolayısıyla itibar restorasyonuna gitmesiyle ve stratejik anlamda önem kazanmasıyla oluşan nispeten “olumlu” ortama rağmen gelinebildi.
Dün (7 Nisan) itibariyle ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kongre’ye Türkiye’ye 40 adet F-16 verilmesine ve 80 uçakta güncelleştirme yapılmasına yeşil ışık yakan bir mektup gönderdiği öğrenilmiş bulunuyor. Her ne kadar AKP’liler bunu bir zafer olarak sunsalar da sırf mektubun içeriğindeki “F-35 programından çıkarmak Türkiye için yeterli bedel oldu,” ifadesi bile ABD’nin yaklaşımının ne kadar tepeden ve intikamcı olduğunun kanıtı.
Demek ki 4 Nisan’da kurulduğu açıklanan Türkiye ile ABD arasındaki “Strateji Mekanizması” cezalandırmaya devam ama ABD’nin çıkarları kadar yeşil ışık ve gevşetme dışında bir anlama gelmiyormuş.
İşin daha da önemli boyutu, Türkiye’nin F-16’ya değil gerçekten de F-35’e ihtiyacının olması. İlk etapta Türkiye, 100 adet F-35 sipariş ederken bunu hiç de boş yere yapmamıştı elbette. Ve S-400 olayının ertesinde ABD de Türkiye’yi laf olsun diye projeden çıkarmamıştı.
Yani F-35 projesinden çıkarmak gerçek bir yaptırımken, bunu F-16 ile ikame etmeyi başarı ilan etmek kesinlikle dört başı mamur bir kandırmaca. Madem F-16’lar yetecekti, neden 100 adet F-35 sipariş edilmişti ki?
F-16’lar TSK envanterine ilk kez 1987’de girmiş ve artık aldığı güncelleştirmelere rağmen öyle ya da böyle bir önceki kuşak askerî teknoloji kuşağının araçları. Ve TSK envanterine son 10 yılda girmiş herhangi başka bir savaş uçağı da yok.
Elimizdeki diğer savaş uçağı modeli ise F-4E’ler. Bunlar tüm dünyada ilk defa Vietnam Savaşı zamanında, yani 70’lerde tanınmış bir uçak jenerasyonu. Ve Türkiye, AKP’nin zoruyla F-35 Projesi’nden çıkartılmasaydı artık bu yaşı kemale ermiş F-4E’ler emekli edilecekti ama şimdi edilemiyor çünkü onlara da muhtaç durumdayız.
Şimdi işte 40 adet yeni F-16 ile yetinilecek…
Ama acaba Türkiye’nin bölgesindeki ya da son yıllarda çok iddialı olduğumuz Doğu Akdeniz’deki rakipleri ne durumda? İsrail’in zaten F-35’leri var. Ayrıca Yunanistan da F-35 siparişlerini elbette teslim alacak. Şimdi AKP’li “strateji uzmanları”, “öncelik savaşla beraber Almanya ve Finlandiya’ya geçti, Yunanistan hemen alamaz,” diye bir sevinç havası yaymaya çalışsalar da bu Yunanistan’ın gecikmeli de olsa F-35 edineceği ama var olan koşullarda Türkiye’nin böyle bir ihtimali dahi olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.
Yani herkesin makineli tüfeği varken, Türkiye’nin sadece eski model av tüfeğiyle ayakta kalmaya çalışması gibi bir durum var ortada…
Üstüne üstlük, Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO’nun tüm sistemi de artık F-35’lere göre kuruluyor. Bu sistemde eski model F-16’larla yapabileceğiniz pek bir şey kalmıyor. Diyelim ki Rusya ile burada bir çatışma çıktı ve AKP’nin “çılgın” projeleri dâhilinde “garantörlük” de böyle bir çatışma da çok uzak ihtimaller değil, Türkiye eldeki F-16 ve emeklilikte AKP’ye takılmış F-4E’lerle mi Rusya’ya karşı savaşacak?
Böyle bir küçük kıyamet senaryosunda AKP’nin tek yapabileceği, NATO’nun F-35’lerle gelip Türkiye’yi kurtarmasını beklemek olabilir. ABD ve NATO da canları istediği zaman ve kim bilir hangi ağır koşullar ve tavizler karşılığında (KKTC’den vazgeçilmesi ya da Kürdistan’ın kabulü?) bunu kabul eder?
Kısacası F-35’leri F-16’larla ikame etme hayali, zafer ya da başarı değil tam anlamıyla bir kolunu kaptırma durumdur.
Ve işin en acı tarafı bu duruma düşmemizin tek sebebinin otoriter liderlik hevesleri, “değerli yalnızlık” histerileri ve “dünya beşten büyüktür” hamasetleridir.
İşte neticede, “dünya beşten büyüktür” söyleminin mağrur sahipleri, “F-35, F-16’dan üstündür” katı gerçekliğine çarpıp itibar tamir etmeye çalışırken, irtifa kaybetmiş duruma düşmüştür.