AKP heyeti HDP’yi ziyaret etti. Türban tartışmalarıyla ilgili Anayasa değişikliği için referanduma gitmek isteyen AKP, yeterli milletvekili sayısı olmadığı için diğer partilerden destek almak istiyor. Cumhur İttifakı’nın diğer partilerinin destekleri de yeterli olmayınca, muhalefet partilerini ziyaret etmeye başladılar.
Türban tartışmasını ilk gündeme getiren Kılıçdaroğlu ve CHP, referandum istemediklerini kesin bir dille belirtti. 6’lı Masanın diğer partileri seçim zamanı yapılması düşünülen referanduma sıcak bakmadıklarını ilan ettiler. Sonra bir anda gözler HDP’ye çevrildi.
AKP ve MHP, her fırsatta HDP’nin kapatılması gerektiğini, PKK’nın siyasi uzantısı olduğunu söylerken bu görüşme nasıl olacaktı?
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın başkanlığındaki AKP heyetini HDP’liler samimi bir şekilde karşıladılar, anayasa değişikliği için önerilerini dinlediler. Değişikliğe ne şekilde destek olacaklarını hep birlikte göreceğiz.
AKP – HDP görüşmesinin tartışmaları iki haftadır devam ediyor. Özellikle muhalefet partileri AKP’yi tükürdüğünü yalamakla, tutarsız ve ikiyüzlü politikalar izlemekle suçluyor. Görüşmenin diğer tarafı HDP’yle ilgili eleştiriler ise oldukça sınırlı kaldı.
AKP ve HDP’nin ikiyüzlülüğü
AKP’nin ikiyüzlü tavrı bizleri ne kadar şaşırtmıyorsa, HDP’ninki de şaşırtmıyor. AKP, Sarayın bekasını sağlamak için her türlü fırsatı kullanmak zorunda. İktidarda kalmak için geçmişte birbirlerine hakaretler eden Tayyip Erdoğan ve Bahçeli’nin ittifak yaptığını gördük, HDP’yle neden ittifak yapmasın? Zaten her dediğini kabul eden, aya dört şeritli yol yapacağına inanan bir kitlesi var.
AKP- HDP görüşmesi sonrası, AKP içinde bir bölünme olur mu, Cumhur İttifakı dağılır mı soruları tartışılmaya başlandı. Ama HDP içinde bölünme olur mu sorusu nedense kimsenin aklına gelmedi.
HDP’li milletvekillerinden bu görüşmeden rahatsız olan bir ses duyamadık. Demek ki AKP’yle masaya oturmaya çoktan razılar.
Belediyelerine kayyum atanmasının, genel başkanları başta olmak üzere belediye başkanlarının, eski milletvekillerinin, parti yöneticilerinin tutuklu olmasının hiçbir önemi yok.
6’lı Masanın adayı için sürekli koşullar ileri süren, belli isimleri veto edeceklerini açıklayan HDP’lilerin derdi muhalefle mi, iktidarla mı?
Her iki ittifakla görüşüp pazarlık yapma derdinde olabilirler. AKP’nin tutarsızlığından bahseden muhalefet, HDP’nin tutarsız olduğunu görmezden geliyor.
AKP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Orhan Miroğlu’nun açıklamaları bütün gerçekliği ortaya koyuyor:
“Fotoğrafa, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyon felsefesi üzerinden de ayrıca bakılabilir. Siyasi diyalogsuzluğa bahane üretmek en kolayı! Cumhuriyetin 100. yılına girerken yeni diyaloglara gerekçe üretmek daha iyi! Yeter ki, HDP karşısına çıkan fırsatları, bu defa da ıskalamasın!”
HDP’nin çözüm sürecini ıskaladığını belirten Miroğlu, pazarlık kapısının açık olduğunu söylüyor. HDP muhalif parti gibi gözükse de iktidarın ele geçirebileceği bir parti. İktidar da bunu iyi bildiği için ihtiyaç duyduğunda gocunmadan tekrar görüşmelere başlıyor. AKP’deki ilkesizliğin aynısı HDP’de de mevcut.
HDP Cumhuriyet düşmanlığında AKP’yle yan yana gelir
Orhan Miroğlu’nun “Türkiye Yüzyılı” vurgusu yapması boşuna değil. HDP’ye, Cumhuriyetin 100. yılında küskünlükler bitsin, niçin siyaset yaptığımızı unutmayalım diyor. İki partinin de temel sorunu Cumhuriyetle ve Atatürk’le olduğu için teferruatlara takılmıyorlar.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, grup konuşmasında Cumhuriyet’in 99. yılının geride bırakıldığını anımsatarak, “Kuruluşundaki ademimerkeziyetçilik ve demokrasi fikrinin terk edilerek, yerine Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere tüm farklılıkların ret ve inkarına dayalı tekçilik sisteminin devreye sokulmasıyla yaşanan yüzyıllık bir yıkım sürecinden söz ediyoruz,” şeklinde konuştu. Cumhuriyeti “yıkım süreci” olarak tanımladı.
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Cumhuriyeti hedef alan sözleri sonrası gelen tepkiler üzerine görevinden affını talep ederek, istifa etti. Tepki çeken konuşmasında Mahir Ünal, “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşüncemizi yok etmiştir” ifadelerini kullandı.
İki farklı partinin açıklamasının birbirine ne kadar benzer olduğunu görüyoruz. Cumhuriyet’e duyulan öfke ve düşmanlık tonları aynı. Siyasal İslamcıların ve Kürtçülerin ortak hedefi Cumhuriyet’i yıkmaktır. Bu açıklamalar bunun en net örneği.
Yüzyıllık bir nefretle hareket ediyorlar. O yüzden eninde sonunda bir araya geleceklerinin farkındalar. Cumhuriyet’i kuran Atatürk olduğu için, Atatürk düşmanlığı da bunları birleştiriyor. Tarihsel birlikteliklerini korumaya devam ediyorlar.
Türban hakkında yapılacak Anayasa değişikliği görüşmelerinde yan yana gelmeleri bile bunun göstergesidir. Türban tartışmalarıyla hedef alınan Cumhuriyettir. Bunu Cumhuriyet düşmanı iki parti de net bir şeklide görmektedir. Bu fırsatı da sonuna kadar değerlendireceklerdir.
Yeni çözüm süreci
HDP bu görüşmeyle neyin pazarlığını yapacak bilemeyiz. “Çözüm Süreci”nde nelerin konuşulduğunu da iki taraftan net olarak öğrenemedik. Oslo’da yapılan görüşmelerin kayıtlarını da göremedik. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla karşı karşıyayız. Ortada bir devlet olmadığı için bu kayıtlara henüz ulaşamıyoruz.
Görüşme sonrası gözler Cumhur İttifakı’nın “milliyetçi lideri” Bahçeli’ye çevrildi. Onun yapacağı açıklama, “Çözüm Süreci yeniden başlayacak mı?” sorusunun da cevabı olabilirdi. Bahçeli grup toplantısında görüşmeyi “doğal bulduğunu ve olması gerektiğini” söyledi.
Bahçeli’nin bu açıklamasıyla birlikte son günleri değerlendirdiğimizde, yeni bir “Çözüm Süreci”nin hazırlıklarının başladığını görüyoruz. Bahçeli bu konuşmasıyla sadece AKP’ye değil, HDP’ye de rahat bir nefes aldırmıştır. HDP, AKP’yle pazarlıklarının devam edeceğinin sinyalini Bahçeli’nin konuşmasıyla aldı.
HDP’nin farklı siyasi kanadı yoktur
Muhalefetin HDP’ye bakış açısında her zaman bir tutarsızlık var. HDP içinde farklı kanatlar varmış gibi gösteriliyor. PKK’nın sözcülüğünü yapan şahinler Kandil etrafında toplanmış; Demirtaş’ı destekleyen, demokrasi isteyen güvercinler ise başka bir kanadı oluşturuyor algısı yaratılmak isteniyor.
AKP-HDP görüşmesi sonrası yapılan tartışmalarda ise hangi kanadın ikna edileceği konuşuluyor: Apo’ya ev hapsi için mi, yoksa Demirtaş’ın tutukluğunun bitmesi için mi?
Bizim muhalif basın bunları konuşurken Demirtaş’ın görüşmeyle ilgili açıklamaları geldi: “HDP’nin olduğu masada biz olmayız diyerek HDP ile görüşmeyi kendine zul sayıp anti demokratik tutumunda ısrar eden muhalefetin gönlü hoş olsun diye HDP’liler siyasetin kapılarına kilit mi vursaydılar? Muhalefet, bu görüşmelerden kendine pay çıkarıp meşru siyasetin temsilcisi HDP ile hızlı bir görüşme trafiği başlatacağına, bunu AKP’yi yıpratma ve üstü kapalı şekilde yine HDP’yi kriminalize etme furyasına dönüştürmeyi tercih etti.”
Beş yıllık tutukluluğunda çektiği eziyetten dem vuran Demirtaş, bir anda özel jetle hasta babasına ziyarete götürüldü.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bu, Adalet Bakanlığı’nın sınırlarını aşan bir karardır” açıklamasıyla, bu kararın en tepeden verilebileceğini belirtti.
Ölüm falan da değil hasta ziyareti için verildi bu izin. Demek ki, Demirtaş’ın yaptığı açıklama AKP’de karşılık buldu.
Demirtaş’ın bu açıklamasında hedef alınan 6’lı Masa. Masayı AKP’ye muhalefet etmekle suçluyor. Seçimlere giden bir ülkede muhalefet, başta iktidarı eleştirecek. Gayet doğal olan bu durumda bile Demirtaş, muhalefeti HDP’ye sırt çevirmekle suçluyor.
Kürt oyları vazgeçilmez mi?
HDP ve Kürt oylarının hem iktidar hem muhalefet için vazgeçilmez olduğu algısı yıllardır Türkiye siyasetinde hâkim. Kürtleri kim ikna ederse iktidara o gelir düşüncesi sürekli işleniyor. Acaba gerçekten öyle mi?
AKP’nin oy kaybının en fazla olduğu, iktidarı kuramadığı 2015 seçimlerine bakalım. AKP’nin, Kürt oylarını almak için HDP’ye, PKK’ya tavizler verdiği bir dönemin sonunda gerçekleşen bu seçimlerle AKP oy kaybetti.
Aynı şey muhalefet için de geçerli. Mesela CHP, Kürtleri ve İslamcıları ikna etmek için harcadığı mesaiyi Atatürkçü tabanı ikna etmek için harcasa, oylarını daha çok arttırabilir.
HDP’yi değiştirmek, dönüştürmek için böyle bir hamle yapıldığını söyleyen tezlerle de karşılaşıyoruz. HDP’yi, Kürt tabanını değiştirmek mümkün değildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi tarihsel bir Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı varken bu gerçekleşemez. Muhalefet HDP’yi değil, HDP muhalefeti değiştiriyor.
Türk Solu’nun kararlılığı ve tutarlılığı
Türk Solu çıktığı günden beri Türk siyasetinde Cumhuriyet düşmanı iki akıma karşı mücadele ediyor. Kürt-İslam faşizmi tanımının vücut bulmuş hali olan AKP-HDP ittifakının her dönem karşısında yer alan tek güç, Türk Solu oldu.
Atatürk, Cumhuriyet kurulurken, hatta Kurtuluş Savaşı verilirken iki iç muhalefetle mücadele etti: Birincisi Padişahlık ve hilafet yanlısı Şeriatçılar, diğeri ise Kürtçüler. İki hareket de İngilizlerle işbirliği içindeydi. Sözde Kürt ileri gelenlerinin hepsi Şeriatçı, hilafetçilerinin de hepsi Kürt’tü.
Türk Solu, bu tarihsel ittifaka karşı mücadele ederken hiç savrulmadı. Bu yüzden hem PKK’nın hem AKP’nin hedefi haline geldi. AKP-HDP görüşmeleri bizler için şaşırtıcı değil, aynılar aynı yere ayrılır. AKP’nin demokrasi söylemleri de, HDP’nin özgürlük beyanları da bizler için palavradır.
HDP’nin sol olduğunu hâlâ düşünen bazı muhalif kesimler çekingen bir şekilde HDP’yi eleştiriyor, AKP’yle görüşmesine anlam vermeye çalışıyor.
HDP hiçbir zaman sol-sosyalist mücadele içinde yer almadı, Demirtaş da hiçbir zaman özgürlük savaşçısı olmadı. Bunu baştan beri dile getirdiğimiz için HDP eleştirilerini korkusuzca yazmaya devam ediyoruz.