Gezi’yi savunuyoruz çünkü hepimiz Gezi’deydik
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en geniş katılımlı toplumsal hareketi olan Gezi, 8. yılını bitirip 9. yılına girerken, geçtiğimiz hafta Gezi Davası’nda Osman Kavala ve 7 kişiye verilen cezalarla yine gündemin ilk sırasına yerleşti.
Verilen cezalardan sonra tüm Türkiye’de karara karşı tepkiler yükseldi, Gezi’yi sahiplenenler yeniden sokaklara çıktı, kararı protesto etti. Yükselen tepkileri iki cümleyle özetleyebiliriz:
“Geziyi savunuyoruz.”
“Hepimiz Gezi’deydik!”
Bu tepkiler, Gezi eylemleri kadar tarihi ve Türkiye’nin geleceği açısından da bir o kadar önemlidir. Çünkü Türk milletinin Gezi’de ortaya koyduğu iradenin devam ettiği bu tepkilerle ortaya kondu.
Gezi, AKP’nin 20 yıllık iktidarı döneminde AKP’yi en çok sarsan toplumsal muhalefet hareketi olarak ortaya çıktı.
Gezi’nin başladığı günlerden bugünlere kadar AKP’nin her fırsatta Gezi düşmanlığı yapması, Gezi’nin AKP’nin korkulu rüyası olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. AKP Gezi’den neden bu kadar korkuyor sorusunun cevabını ise Gezi’nin ifade ettiklerinde aramak gerekiyor.
Gezi, isyandır!
Türk milleti, AKP’ye biat etmeyeceğini Gezi’de sokağa dökülerek gösterdi.
Gezi, özgürlüktür!
Türk milleti, AKP istibdadında en özgür olduğu günleri Gezi eylemlerinde yaşadı. Gezi eylemleri, üzerine ölü toprağı örtülmüş gibi tepkisizleşen Türk milletinin eyleme geçerek özgürleşmesiydi.
Gezi, milli iradedir!
Türk milleti, sürekli milli irade, yerli ve millilik söylemlerini kullanan AKP’ye, Türkiye’nin her yerinde, “Tayyip istifa”, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganlarıyla gerçek milli iradenin ne olduğunu Gezi’de gösterdi.
Gezi, demokrasidir!
Gezi, halk muhalefetinin en güzel örneklerinden biri olarak hem Türk tarihine hem de dünya tarihine geçmiş az sayıdaki eylemlerden biridir. Toplumun tüm kesimlerinden insanlar Gezi’de bir araya gelmiş, toplumsal birlikteliğin en güzel örneğini vermişti.
Gezi, dayanışmadır!
Yine toplumsal dayanışmanın en güzel örnekleri Gezi’de verilmiştir. Gezi’de Türk milletinin gösterdiği dayanışma, tüm dünyada takdirle izlenmiş ve dünya çapında destek görmüştü.
Gezi, sokaktır!
Muhalefetin olmazsa olmazı sokaktır. Gezi, sokak muhalefetinin gücünü ve önemini göstermesi bakımından önemlidir. Zaten AKP’nin Gezi’yi bu kadar sert cezalandırmasının başlıca sebebi, muhalif insanların sokağa çıkmasına engel olmaktır.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı bugün bizler korkmadan, büyük bir gururla “Gezi’yi savunuyoruz”, “Hepimiz Gezi’deydik” diyoruz.
“Müebbet”, Osman Kavala’ya değil toplumsal muhalefete verildi
Tam da yukarıda sıraladığımız sebeplerden dolayı AKP “yargı”sının Gezi Davası’nda verdiği karar, günlerdir pek çok yönden tartışılıyor ve uzun bir süre de tartışılacağa benzer. Çünkü verilen bu karar, Türkiye’nin geçmişiyle ilgili değil, geleceği ile ilgilidir.
Gezi Davası’nda Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer sanıklardan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldı.
AKP’nin ve Erdoğan’ın Osman Kavala’ya olan kini malum. AKP çizgisine yakın durmadığı için Osman Kavala hedef alınmıştı ve bir şekilde cezalandırılması gerekiyordu. Gezi Davası, AKP için hem Kavala’yı hem de Gezi’de sokağa dökülen milyonları cezalandırmak adına bulunmaz bir fırsattı. Ve AKP, bu fırsatı hukuku çiğnemek pahasına değerlendirdi.
Osman Kavala üzerinden değerlendirilecek olursa, beraat ettiği bir davadan tekrar yargılanmak ve müebbet cezasına mahkûm olmak, AKP hukuku dışında hiçbir kitapta yazmayan bir garabetti. Ancak AKP’nin amacı sadece Osman Kavala’yı cezalandırmak değildi.
Eğer öyle olsaydı, hukukun emrine amade olduğu AKP iktidarı, Osman Kavala’yı yargılandığı diğer davalarda mahkûm edebilirdi.
Ancak Osman Kavala’ya ve Gezi’yle simgeleşmiş diğer isimlere verilen bu orantısız cezalar, AKP’nin hesabının 8 kişiyle değil, Gezi’ye katılan, “Hükümet istifa” sloganı atan milyonlarca muhalif kişiyle olduğunu ortaya koyuyor.
Gezi kararı: AKP’nin seçime kadar toplumsal muhalefeti dizginleme çabası
Gezi Davası ve verilen ceza, AKP’nin Türk milletine karşı açtığı savaşta önemli bir eşiği aştığının göstergesidir. AKP’nin halk düşmanı karakteri, iktidara geldiği ilk günden beri kendini göstermişti. Ancak son yıllardaki tavırları, AKP’nin artık halk düşmanlığını gizlemeye bile gerek duymadığını gösteriyor.
En küçük bir eleştiriye bile tahammülü olmayan Erdoğan iktidarı, açtığı davalar ve AKP “yargı”sının verdiği kararlarla en küçük bir muhalefet kırıntısını bile cezalandırmaktan imtina etmiyor.
Türkiye’nin seçim sath-ı mailine girdiği şu günlerde AKP “yargı”sının verdiği bu karar, tüm toplumsal muhalefete yönelik bir gözdağı olarak değerlendirilmeli. Gezi, Türkiye’de toplumsal muhalefetin ete kemiğe bürünerek sokağa inmesidir. Bu anlamda 8 kişiye verilen cezaları Türkiye’deki tüm muhalif kesimlere verilmiş olarak değerlendirmek gerekir.
Bu kararla AKP’nin verdiği mesaj şu; Bana muhalefet eder, üstüne üstlük bir de sokağa çıkarsanız, 18 yıldan müebbete kadar cezalandırırım.
Ancak tam da burada AKP’nin çıkmazı ortaya çıkıyor. Gezi dediğimiz olay, Türkiye’nin 80 ilinde, milyonlarca insanın katıldığı bir toplu muhalefet hareketi. Bu hareketi cezalandırmak ya da Gezi’ye katılanları cezalandırmak, AKP için bile gerçekleştirilmesi imkansız bir şey. Ama bu karar üzerinden korku düzeni kurmak, insanları muhalefet yapamayacak, sokağa çıkamayacak hale getirmek, tam da AKP’nin yapacağı bir şey.
En azından seçime kadar hem muhalefet partilerini hem de muhalif insanları sokaktan uzak tutmak, özellikle de ekonomideki kötü gidişatın etkisiyle yükselen toplumsal muhalefeti dizginlemek, AKP için iktidarda kalmanın olmazsa olmazı. Bunu başarır da seçimde yeniden iktidara gelirse, kimsenin muhalefet ettiği için cezaevine girmesine gerek kalmayacak. Çünkü Türkiye toptan bir cezaevi olacak.
Kimse AKP’den yumuşama beklemesin, hele hele demokrasi hiç beklemesin!
AKP’nin son zamanlarda özellikle dış politikada kavgalı olduğu ülkelerle barışması, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte “barış” için arabulucu olması gibi gelişmeler, belli kesimler tarafından AKP’nin ülke içinde de yumuşayacağı yönünde umutlanmasına sebep olmuştu.
Bu kesimlere göre AKP, seçimler yaklaştıkça yine o çevrelerin çok özlediği 2008 öncesine dönüş yapacaktı. Ancak AKP’nin Gezi Davası’nda verdirdiği karar, AKP’nin yumuşayacağını, geri adım atacağını düşünen kesimlerin umutlarının ne kadar yersiz olduğunu ortaya koydu.
AKP, yargısına aldırdığı bu kararla, muhalif kesimlerle hiçbir şekilde uzlaşmayacağını, tam tersine bundan sonraki süreçte baskının ve cezaların daha da artarak devam edeceğini gösteriyor. Hoş AKP’nin seçime kadar muhalif kesime karşı giderek sertleşen bir tavır alacağı belliydi ama 20 yıllık AKP iktidarından ders alamayan ve hâlâ Polyannacılık oynamaya devam eden “liberaller” yine AKP ile kol kola gireceklerinden çok emindiler. AKP’li “yargı”nın Gezi kararı, en çok onların hayallerini yıktı.
AKP önümüzdeki seçimi de kazanırsa, artık Türkiye’de demokrasinin esamisinin bile okunmayacağını herkesin anlaması gerekiyor. Liberaller bunu ne kadar anlar? Muhtemelen AKP’nin yumuşayacağına inanacakları yeni bir gelişmeye kadar. Ancak özellikle muhalif partilerin artık böyle bir beklentisinin olmaması ve buna göre bir muhalefet anlayışı geliştirmesi gerekiyor.
AKP, Gezi kararıyla esas olarak muhalif kesimlerin sokaktan çekilmesini sağlamaya çalışıyor. Başta CHP olmak üzere muhalefete düşen ise Gezi’ye ve sokağa sahip çıkmaktır. Muhalefet partileri sokağa ve Gezi’ye sahip çıkarsa, Gezi’de sokağa inen toplumsal muhalefeti de arkasında bulacaktır.
AKP açısından ise Gezi kararı ile sokaktan çekmeye çalıştığı toplumsal muhalefet çok daha güçlü bir şekilde yeniden ortaya çıkabilir ve belki de bu kez AKP’yi yıkacak bir harekete dönüşebilir.
Ulusalcılar Osman Kavala’yı niçin desteklemeli?
Osman Kavala, ideolojik ve siyasi olarak karşı çıktığım biridir. Ancak yine de böyle bir durumda Osman Kavala’yı yalnız bırakmamak gerekiyor.
Çünkü Osman Kavala ve diğer ceza alan isimler özelinde cezalandırılan, bu ülkenin Ulusalcılarının da bizzat katıldığı bir özgürlük eylemidir. Osman Kavala’yı yalnız bırakmak, Gezi’yi, Gezi’ye katılan milyonları da yalnız bırakmaktır.
Osman Kavala özelinde cezalandırılan, Türk milletinin gerçek milli iradesidir ve o milli irade, Gezi’de AKP’yi istemediğini haykırmak için meydanlara dökülmüştü.
Osman Kavala özelinde cezalandırılan, Türk milletinin muhalefet etme özgürlüğüdür. AKP iktidarı bu kararla, artık kendisine muhalefet edenlerin 18 yıldan ağırlaştırılmış müebbete kadar cezalandırılacağı mesajını vermiştir.
Osman Kavala özelinde cezalandırılan, Türk milletinin sokağa çıkma, eylem yapma özgürlüğüdür. AKP yargısının verdiği bu karar, sokağın, eylemin, örgütlenmenin cezalandırılmasıdır.
Şimdi klasik cümleyi kurayım: Ben de Gezi’deydim ve Mücella Yapıcı’larla yan yanaydım. Şimdi aramızda ideolojik, siyasi farklar var diye AKP yargısı tarafından hukuksuz bir şekilde cezalandırılmasına sessiz mi kalacağım?
Bu ülkenin Ulusalcıları, katıldıkları Gezi yargılanırken, hukuk katledilirken, AKP’ye muhalefet etmek cezalandırılırken sessiz kalamaz!
Osman Kavala’yı sevmeyebiliriz, ideolojik farklarımız olabilir, siyaseten farklı taraflarda olabiliriz ama böyle bir hukuksuzluk karşısında desteklemek gerekir.
Bugün Osman Kavala için verilecek her destek, Türkiye’nin özgürleşmesi için atılacak bir adımdır. Ancak bu adım atılmazsa, yarın hiç kimse sokağa çıkıp itiraz hakkını kullanamayacak. Bunu da böyle bilelim.