Dün CHP’nin Afyon mitinginde çok garip bir olay oldu. CHP’nin Afyon Belediye Başkanı Adayı Burcu Köksal, epey milliyetçi bir çıkış yaptı: “Seçildiğimde belediye kapıları DEM Parti hariç her partiye açık olacak. AKP’nin adayı bunu söyleyemez onlar ancak yaygara koparıp kapalı kapılar ardında pazarlık yaparlar.”
Yanında da Özgür Özel var. Özgür Özel orada susuyor. Sonra Uşak’a gidiyor. Orada aklına geliyor, düzeltme yapıyor: “Burcu başkandan selam getirdim. Bu sırada Afyon’da konuşurken ‘belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız’ diye söylerken orada küçük bir sürçülisan oldu. Aman başkanım sen düzelt dedi. Afyon Belediyesi’nin de Uşak Belediyesi’nin de seçildikten sonra kapıları ardına kadar tüm siyasi partilere, Uşaklılara, Afyonlulara açıktır.”
Bugün ise Burcu Köksal açıkça Özgür Özel’i yalancı çıkardı. Konu ile ilgili duruşunda ısrarcı oldu: “Bir dil sürçmesi sonucu değil, verdiğim söz üzerine konuştum. Ben bu sözü ilk günden beri verdim. Bu sözümün de arkasındayım.”
Ekrem İmamoğlu’da tartışmaya sert girdi: “Öyle ‘Ben belediye başkanı olursam şu partilileri belediyeye almam, şu partiler hariç şunlarla görüşürüm’ diyen ya kendine başka bir iş bulacak ya da başka parti bulacak.”
Köksal’ın oy kazanmak için Afyon’da söylediğine, İmamoğlu İstanbul’da oy kaybettirecek diye itiraz ediyor. Köksal’ı partiden def etmekten bahsediyor. İmamoğlu’nun oy toplamak için söyledikleri de, Afyon’da oy kaybettirecek diye Köksal’ı hiddetlendiriyor. Sonra vatandaş itiraz edince, “sen karışma, CHP’ye oy ver köşene çekil” diye hepsi birden azarlıyor. İyi oy versinler de hangi CHP’ye?
Özgür Özel’in açıkça yalan söylemesi mi, Köksal’ın genel başkanını hiç gocunmadan yalancı çıkarması mı, İmamoğlu’nun Köksal’ı partiden kovmaya kalkması mı, yoksa CHP’nin bir ilde milliyetçi bir ilde “uzlaşıcı” takılması mı daha vahim?
Yine en sağduyulu tavrı, Kürtçülüğe yakınlığıyla bilinen Sezgin Tanrıkulu almış: “Sevgili dostlarım, zor zamanlardan geçiyoruz; sizlerden ricam sadece sakin olmamız.”
AKP’nin 22 yıllık iktidarı boyunca Türkiye’ye dayattığı siyasi ahlaksızlık ve yozlaşma kültürünün vahim sonuçları gittikçe her gün daha çok ortaya çıkıyor. Toplumsal çürümenin etkileri nihayet muhalefete ve ana muhalefet partisine kadar ulaştı. Bugün CHP’li siyasetçilere baktığımızda, tıpkı AKP lideri gibi, bir dediği öbürünü tutmayan bir tiplemenin egemen olduğunu görüyoruz.
Bir gün savunduğunun tam tersini ertesi gün savunabilen, hiç gocunmaksızın halka yalan söyleyebilen, tüm bu ahlaksızlıkları eleştirildiğinde de tıpkı AKP lideri gibi anında ya “hain” ya da “beşli çetenin ajanı” gibi söylemlerle etrafa hakaretler saçan…
Karşımızdaki kim? AKP’li bir zübük mü? Yoksa yeni tip CHP’li bir siyaset esnafı mı? Anlayabilmek imkânsız. Tek yolu şu. Bin bir tane hakaret, demagoji ve yalandan sonra hâlâ “bak sen yine de bize oy ver yoksa Kudüs düşer” diye oy dileniyorsa AKP’lidir, yok “eğer bize oy vermezsen şeriat gelecek, bu en önemli seçim” diyorsa CHP’lidir. Hem hakaret, tehdit edip hem de oy istemek açısından bile aynılar.
CHP’nin ideolojik olarak nereye savrulduğu önemli değildir. Kesinlikle ve açık bir şekilde söylüyorum. Eğer CHP liberal, dinci veya Kürtçü bir çizgiye savrulacaksa ancak yine de açıkça bunu ilan edecekse, bu saygı duyulacak bir tavırdır. Tartışılır, mücadele edilir. Ancak CHP bunu yapmıyor. DEM ile uzlaşı yapıyor. Yapmadım diyor. Ümit Özdağ ile protokol yapıyor. Yapmadım diyor. Bir gün Demirtaş’a selam söylüyor, öbür gün Kandil’i yerle bir ediyor.
CHP’nin oynaklığı, sözünde durmaması, ilkesizliği ve ısrarla her konuda halka yalan söylemesi, bütün ideolojik sapmalardan bin kat daha zararlıdır. En çok da CHP’ye.
CHP hiçbir siyasi ittifakını halka açıklamıyor, açıklayamıyor. Çünkü ittifak bile yapmıyor. Kulis yapıyor, lobi yapıyor, gizli ve geçici uzlaşılar gerçekleştiriyor. Hem de her ilde başka, her ilçede başka bir kulis… Ortada bir parti değil, kulisler koalisyonu var. Bunun da adına “seçim kazanacak strateji” diyorlar.
Böyle böyle CHP bir parti olmaktan çıkıyor. CHP yönetimi de parti liderliği olmaktan. CHP bir ürüne dönüştü. CHP liderliği ise ürünü satmaya çalışan reklam ajansına…
Ürün öyle bir ürün ki; Balıkesir’de, Tekirdağ’da Özgür Özel “Türkiye İttifakı için oy istiyoruz, katiyen DEM MEM yok, İyi insanlar ve milliyetçilerden oy istiyoruz” diyor.
Aynı adam İstanbul’a geliyor “kent uzlaşısı” diyor. Esenyurt’ta başka müzik çalıyor seçim arabasından, Beşiktaş’ta başka. Akdeniz ilçesinde başka, Silifke’de başka…
Herkes şaşkına döndü. Özgür Özel’in seçim otobüsünde yaptığı konuşmaya göre, o mıntıkada ne tür bir CHP var tahmin etmeye çalışıyoruz.
Kadıköy standına gittim CHP’nin. “Kadıköy’de Kent Uzlaşısı var mı? Belediye Meclisi üyeleri arasında DEM’li var mı?” diye sordum. Yanıt veremediler. Sonra biri geldi. Yemin etti. Kadıköy’de DEM’li parti meclisi üyesi yokmuş. “Peki ya Üsküdar?” dedim. “Onu bilemiyorum. Oradaki standa sorsanız…”
En azından dürüst davrandı. Özgür Özel’e sorsam aynı soruyu, bin tane birbiriyle çelişen tutarsız cümle kurar.
Bu bir parti değil. Hakikaten kampanyaya çıkmış bir kozmetik ürünü adeta. Mersin’de başka… Afyon’da başka… Kadıköy’den 15 dakika ileride Üsküdar’da bile başka bir ürün ile karşı karşıyasınız…
Bir ilçede “İyi insanlardan, milliyetçilerden” oy isteniyor. Ürün ona dönüşüyor. Sloganımız: “Kandil yerle bir edilecek.”
Öbür ilçede DEM ile uzlaşı yapılmış, DEM seçmeninden oy isteniyor. Sorun değil, bu pazar payı için yeni ürünümüz var. Sloganımız: “Demirtaş’a selam!”
Elle tutulur hiçbir ideolojik veya siyasi tavır yok. Tek bir kişi bile bunun için çabalamıyor. Bir “kazanacak strateji” diye tutturmuşlar, başka bir şey bilmiyorlar.
Şu Afyon’daki DEM tartışması bile ibret verici. Kılıçdaroğlu taraftarları şu anda Özel ve İmamoğlu’nu adeta boykot ediyorlar. Hatta bir kısmı partiden ayrıldı ve DEM’i destekleyeceklerini açıkladı. “CHP’den Alevi ve Kürtlerin atılması, Kürt düşmanı bir çizginin hâkim olması” şeklinde gerekçe sunuyorlar. Ancak partideki en sıkı Kılıçdaroğlu yanlılarından Burcu Köksal ise Özgür Özel’e DEM ile uzlaşı yapması üzerinden saldırıyor. Hatta Özel’i yalancı çıkarıyor.
Peki, Burcu Köksal için “ulusalcı” veya “milliyetçi” diyebilir miyiz? Yo, onu da diyemeyiz. Afyon’dan aday olmasa başka bir tavır alacaktı. Ama yine Özgür Özel’e çatacaktı. Nitekim Tunç Soyer de hızlı Kılıçdaroğlu kulisçisiydi. İzmir’de Özel tarafından tasfiye edildi. Ancak İzmir DEM adayı Akın Birdal ise “Tunç Soyer aday olsaydı desteklerdik” diyebiliyor.
CHP’nin başına bela olmuş reklamcı tayfanın en çok sevdiği ifadelerden biri: “siyasi iletişim dili.” Arkadaş çok kişilikli bir hezeyanın nasıl bir dili olabilir, nasıl bir iletişimi olabilir ki?
Herkes “siyasi iletişim uzmanı” olmuş. CHP’yi şaklabana çevirdiler. Ne bir çizgi kaldı, ne bir ideoloji… Bir yerde “şeriat geliyor aman dikkat bize oy ver”, öbür yerde “türbanlı bacımdan, Dersimli amcamdan Cumhuriyet adına özür diliyorum”…
Ben de kendimce bir siyaset uzmanlığı yapayım o zaman. CHP’yi çok çok sevenler. Dikkate alın. Ben CHP’yi sizden daha çok düşünüyorum.
Böyle bir CHP laikten de, dindardan da, milliyetçiden de, Kürtçüden de, solcudan da sağcıdan da oy alamaz. Bu seçim CHP için büyük bir başarısızlık olacak.
İstanbul’u kazanırlar mı bilemiyorum ama tüm Türkiye’de oy tabanını kaybetmeye doğru emin adımlarla ilerliyorlar. Bizden söylemesi…