Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı Devleti, fiilen sona ermiş bir halde. Anadolu’nun farklı bölgeleri İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiş, İstanbul hükümeti ise bu işgale karşı pasif kalmayı tercih etmiş durumda. Bu süreçte, milli direnişi başlatan Mustafa Kemal, İstanbul’daki Saray ve İngilizler tarafından tehlikeli bir unsur olarak görülmeye başlanıyor.
Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’yi başlatıp Anadolu’da “büyük uyanışı” planlamakta. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri gibi adımlarla halkın desteğini kazanarak bağımsızlık hareketini örgütlüyor. Ancak bu süreç, tabii ki de Osmanlı yönetimi tarafından hoş karşılanmıyor ve İstanbul hükümeti, özellikle Damat Ferit Paşa’nın sadrazamlığının etkisi ile Mustafa Kemal ve arkadaşları hain olarak ilan ediliyor…
Osmanlı yönetimi, İngilizlerin de baskısıyla 1920 yılında Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında gıyaben idam kararı çıkardı. Bu karar, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin fetvasıyla dini bir kılıfa sokularak yani halkı “din ile aldatarak” yayımlandı. Fetvada, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının isyan ettiği, halifeye karşı geldiği ve İslam’a zarar verdiği ileri sürülüyordu. İstanbul hükümeti, bu fetvayı Anadolu’daki halkı Mustafa Kemal’den uzaklaştırmak için propaganda amacıyla kullandı.
Fakat bu idam fermanı, Anadolu’da tam tersi bir etki yarattı. Halk, İstanbul hükümetinin işgalcilerle iş birliği yaptığını görerek daha fazla ve koşulsuzca Mustafa Kemal’in etrafında toplandı. Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, 11 Nisan 1920’de İstanbul’un resmi olarak işgal edilmesini gerekçe göstererek, İstanbul hükümetini tanımadığını ilan etti. İstanbul’un çıkardığı fetvalara karşılık olarak Ankara müftüsü Rıfat Börekçi ve Anadolu’daki pek çok din adamı, Mustafa Kemal’in mücadelesinin haklı olduğunu belirten karşı fetvalar yayımladı.
Mustafa Kemal’in idam fermanı, onu durdurmak bir yana, Milli Mücadele’ye olan desteği daha da artırdı. 1922’de Osmanlı Saltanatı resmen kaldırıldı, 1923’te ise Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. İdam kararı verenler tarihin tozlu sayfalarında kaybolurken, Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin bağımsızlık yolundaki önderi olarak tarihe geçti.
Mustafa Kemal hakkında verilen idam fermanı, Osmanlı’nın son döneminde işgal güçlerinin etkisi altında alınmış bir karardı. Ancak bu karar, halkın gözünde Mustafa Kemal’i bir kahraman haline getirdi ve Milli Mücadele’yi hızlandırdı. Tarihin akışı içinde, işgal güçlerine ve teslimiyetçi yönetimlere karşı direnen bir lider olarak Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin kaderini değiştiren isim oldu.
Günümüzde ise; tarihten ders alınmadığına bir kez daha üzülerek şahit oluyoruz. Antidemokratik uygulamalar ile halkın iradesine, halkın yönetimine ambargo koymak isteyenler; Damat Ferit sendromu yaşamaktadır. Mustafa Kemal’in Türk Gençliğine Hitabeti’nde de dediği gibi “dahili ve harici düşmanların olacaktır…” sözü bu günlerde üzerine hassasiyet ile düşünülmesi gereken noktalardan biridir. Bu topraklarda olduğu gibi son sözü yine halk söyleyecektir. Heybemizde turp değil; yüreğimizde ölüm fermanı verilmiş birinin zafere olan inancını taşıyoruz. Çünkü Mustafa Kemal’in askeri olmak; en umutsuz anda bile yeniden doğuşun kudretini damarlarındaki asil kanda hissetmekten ibarettir.