İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Ankara ziyareti, dışarıdan Ukrayna savaşının tazyikiyle zorlanmış bir buluşma gibi algılanıyor. Oysa geçtiğimiz 2021 yılı boyunca ilişkileri eski haline getirmeye yönelik ciddi çabalar olduğu görülüyordu.
ABD’nin Orta Doğu’da bir takım düzenlemelere giriştiği ve Arap ülkelerini İsrail ile dostane ilişkiler kurmaya ikna ettiği son dönemde Türkiye de bu kampanyaya dâhil olmuştu. Önce Mısır, ardından Birleşik Arap Emirlikleri ile sıkı bir normalleşme rejimine girildi.
Değişim Erdoğan’ın davranışlarına kadar yansıyordu. “Rabia” işaretini en son ne zaman yaptığını hatırlayan var mı?
Sonra sıra İsrail’e geldi. İktidarın kararlılığı o kadar görünür haldeydi ki, daha geçen ay MİT-MOSSAD ortak operasyonuyla İran casusluk şebekeleri bile çökertildi. İran’ın doğalgazı kesmesi tüm bunlara Acemce verilmiş bir tepkiydi.
Bir görüşe göre İsrail ile yeni bir sayfa açma iradesi ta 2016’ya, ilk defa bir uluslararası hukuk metni ile (Mavi Marmara anlaşması) Kudüs’ü başkent kabul etmeye kadar götürülebilir. Yani Trump’ın Kudüs kararından bile öncesine.
Erdoğan ile Herzog’un ana gündem maddesi enerji. En çok da doğalgaz. GKRY, İsrail ve Yunanistan üçlüsü Mısır’ı da yanlarına alıp Türkiye’nin “değerli yalnızlığı”ndan istifade ederek EastMed projesini başlatmıştı. Doğu Akdeniz’den çıkardıkları İsrail gazını GKYR ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştıracaklardı.
Rusya’ya güneyden rakip çıkan bu proje maliyet yönünden avantajlı değildi. Ukrayna’daki gerginlik hızla savaşa doğru tırmanırken ABD daha uygulanabilir bir ihtimalin lehine EastMed’den desteğini çekti. İşte o ihtimal, 2016’dan beri “normalleşme” dersine çalışan AKP Türkiye’si.
(Bu arada muhalif cephe partisiyle, medyasıyla, “gelmekte olanı” analiz etmeye çalışmak yerine Mısır-BAE-İsrail yakınlaşmalarını alaya alarak gününü geçiriyor, tüm tahkimatını da artan döviz kurlarına yığıyordu. Bir de Sedat Peker’den gelecek mesajlara… Ders aldılar mı bilinmez.)
Herzog’un ziyaret sebebi bir süredir ticari doğalgaz üretimine başlamış olan Leviathan ve Tamar doğalgaz sahasını Avrupa pazarına ulaştırmak için Türkiye ile “işbirliği.” Aynen Esenboğa’ya inen uçağın üzerinde yazdığı gibi.
İsrail doğalgazı, Avrupa’nın Rusya’dan cesaretle kopabilmesi için güçlü bir başlangıç. Ukrayna’yı işgal girişimi ile birlikte İran’ın da ABD ile masada her türlü kıvama gelmeye hazır olduğunu belirtmekte fayda var.
İşte, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacak bir boru hattı rotası dünyanın en kötü ekonomik karnesini veren AKP’ye böylesi bir dört ayak üstüne düşme fırsatı veriyor. Üstelik güzergâh muhtemelen KKTC’den geçecek!
İşin petrol ayağında da Venezüella var. Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip olan Venezüella’nın üretim hacmi 2015’te başlayan ABD yaptırımlarından beri yerlerde. Ekonomisi de. Maduro, dün bir iyi niyet göstergesi olarak iki Amerikalıyı serbest bıraktı bile. ABD kendi ihtiyacını tamamen Venezüella’dan karşılar, Orta Doğu’daki fazlayı Avrupa’ya yönlendirirse Rusya’nın boğulması mukadder hale gelir.
Görünen o ki, savaşın başından beri Ukrayna’nın “yalnız bırakıldığı”nı tekrar edip duran bir takım sol etiketliler ve Avrasyacılar Maduro ve Mollaların Putin’i yalnız bırakışını acı ile izleyecekler.
Benzer şekilde, Rusya’nın kanatları altında İslamcılık yapmaya razı olanların şimdi “antisemitizmi lanetleyen” bir Erdoğan’la ne yapacaklarını merak ediyorum.
Perinçek’in ise, günlerdir “Donbas ve KKTC birbirini tanısın” diye diretirken, Herzog’un ziyaretini yerden yere vururken ne yapmaya çalıştığı ortada. Donbas bir yana, düşmekte olan bir Rusya tarafından tanınmak zaten tecrit haldeki KKTC’yi büsbütün bir “şer odağı” hedefi haline getirir. Oysa İsrail’in KKTC’yi tanımasının söylentisi bile AKP’ye puan kazandırır.
Yalnızca Herzog’un değil, yıllardır kimsenin suratına bakmaya tenezzül etmediği Erdoğan’ın kendini bir anda böyle avantajlı bir konumda bulmasının başka sonuçları da olabilir. Rahatlama, iç siyasette çeşitli tasfiyeleri de gündeme getirebilir.