AKP, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırısını, sıfırın altına inmiş olan itibarını tadilat ve tamirata tâbi tutmak için en baştan itibaren önemli bir fırsat olarak gördü. Ve doğrusunu söylemek gerekirse iyi de değerlendirdi. Önce Antalya’da Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarını görüştüren AKP, dün de (29 Mart) yine savaşan tarafların müzakere heyetlerini İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya getirdi.
Dün, Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla sabah saatlerinde başlayan görüşmeler, öğleden sonraya kadar sürdü. Ardından da ikinci etabın bugün gerçekleşeceği açıklanarak ara verildi.
Görünen o ki bu görüşme, savaşın başladığından beri iki tarafın da uzlaşmaya en çok yaklaşıldığını belli eden mesajlar vermesiyle öncekilerden ayrışıyor. Rus heyeti adına konuşan Vladimir Medinsky görüşmeler için “yapıcı” tabirini kullandı. Bunun yanında, “Ukrayna’nın tekliflerini aldık ve Putin’e ileteceğiz,” şeklinde kısa bir açıklama yaptı. Bundan daha da önemlisi; Kiev ve Çernihiv’deki askerî etkinliklerini sürece katkı sunması için en aza indireceklerini de belirtti.
Rusya’nın işgal girişimine (evet, artık girişimdir) başlamasının üzerinden bir ayı aşkın bir zaman geçmiş bulunuyor. Buna rağmen Rusya’nın, “üç günde” alınacağı iddia edilen Kiev’e bir türlü girememesi başta olmak üzere, diğer tüm askerî hedeflerine ulaşmada da hezimete uğradığı artık tüm dünyanın bildiği bir gerçek. Dolayısıyla Kiev ve Ukrayna’nın en kuzeyindeki Çernihiv’de durmalarını bir iyi niyet gösterisi olarak sunmaya çalışsalar da bunu, askerî iflasın örtülü bir ilanı olarak okumak doğru olacaktır.
Zaten birkaç gündür Rus kaynaklarından dünya basınına yansıyan bilgiler de artık “Kiev’i bırakıp Donbas’a yoğunlaşacakları” yönündeydi. Bu, “büyük hedeflerimiz vardı ama beceremedik, o yüzden hedef küçültüyoruz,” demenin bir başka yöntemi. İşin siyasî boyutunda da, İngiliz Financial Times’ın, Rusya’nın “Ukrayna’nın Nazilerden arındırılması ve silahsızlandırılması” gibi taleplerinden vazgeçeceği iddiası da az çok doğrulanmış oldu. Bunlar gündeme dahi gelmedi…
Ukrayna heyeti ise Kırım konusunu yarın (bugün) görüşeceklerini, Donbas meselesinin ise cumhurbaşkanları düzeyinde yapılacak görüşmede halledilebileceğini açıkladı. Diğer yandan, NATO üyeliği konusunda ise Ukrayna’nın bir geri adıma yakın olduğu anlaşılıyor. Özellikle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz ülkenin garantörlüğü üzerinde ısrar etmeleri, kendileri için farklı bir güvenlik formülü bulma çabası.
Uluslararası hukuk açısından “garantörlük” tanımlamasının Türkiye’yi olası yeni bir Rus saldırısı durumunda iktisadî, siyasî ve askerî düzeylerde müdahaleye mecbur bırakacağını ve bunun adı geçen muhtemel Batılı devletlerin aksine Türkiye’yi kendi topraklarımızda geçecek bir savaşa taraf yapabileceğini daha önceki yazılarımızda da belirtmiştik. Bu nedenlerle Türkiye’nin garantörlüğünün, alınmaması gereken çok büyük bir risk olduğunun altını çizmiştik. Hatta bırakalım “garantörlüğü”, “arabuluculuk” tanımının bile Türkiye’yi ve dolayısıyla hepimizi riske sokacak bir konum olduğunu söylemiştik.
Tayyip Erdoğan’ın bugünkü konuşmasında da arabuluculuk tanımından uzak durarak “kolaylaştırıcılık” üzerinde durması şimdilik bu riskten AKP’nin de belli miktarda kaçındığını gösteriyor. Fakat böyle devam etmeyebileceğini de görmeliyiz.
İstanbul görüşmesinin bu ilk gününün sonunda çıkan tablodan, Rusya’nın ilk başlardaki emperyalist kibrinden epey bir şey yitirdiği, buna karşılık epey şey kazanan Ukrayna’nın da ister istemez tavizler vermek zorunda kalacağı anlaşılıyor.
Peki, bu ilk günün tam kazananı kimdi diye sorarsanız, bu sorunun cevabının öyle ya da böyle AKP iktidarı olduğunu söylememiz gerekir. Sözde “değerli yalnızlıktan” belki de dünyanın birinci gündem maddesini oluşturan bir savaşın bitmesini sağlayan aracı olma noktasına ulaşmak epey bir şeydir. Ve açıkçası bugünkü görüşmelerden seçmenin aklında kalacak olan esas resim de Rusya ve Ukrayna heyetlerinin konuşmasını bitirdikten sonra Erdoğan’ı ayakta alkışladıkları an olacaktır. Bu resimle simgelenebilecek olan itibar tadilatı, sadece dış cephede değil, iç politikada da etkisi olacak bir hamle…
Muhalefet bu durumu ne kadar görür, ne derece anlar ve nasıl tedbirler alır? Açıkçası bu noktada pek bir beklentim yok.
Bizimse asıl sormamız gereken tek bir soru kalıyor geriye:
Yıllardır iktidar sarhoşluğu ile eleştirilen AKP ve lideri, bu kez de bir anda hiç ummadıkları halde ulaştıkları bir itibarın sarhoşluğuna kapılıp, Türkiye’yi ve Türk halkını, Ukrayna’da garantörlük gibi bir ateşe atar mı? Ya da yeniden “dost oldukları” Batılılar bunu onlardan ister mi? Hem de hayır diyemeyecekleri teklifler ve tehditler eşliğinde…
Göreceğiz…