Kayseri’de on binlerce gencin hep bir ağızdan İzmir Marşı’nı söylemesini herkes gururla izledi. Bu coşkuyu ODTÜ’de de gördük. Z kuşağı diye adlandırılan nesil, İzmir Marşı’yla kendini ifade ediyordu. Bu marşın gündeme gelmesi yeni bir olgu da değil, yıllardır yüz binler “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” ezgisiyle stadyumları inletiyor, her yerde İzmir Marşı’nı duyabiliyoruz. Coşkunun ve gururun sembolü olan İzmir Marşı, 7’den 70’e herkesin dilinde.
Konserlerin, üniversite şenliklerinin yasaklandığı bu dönemde İzmir Marşı gençliğin özgürlük çığlığı oldu. Bu çığlıktan rahatsız olanlar elbette olacaktı, Zaten 1920’lerde işgal varken bu marşı duymak istemeyenler de vardı.
İzmir Marşı’ndan siyaset çıkarmak
İktidarın ve muhalefet partilerinin Kayseri’deki görüntüler karşısında izlediği tavır, İzmir Marşı’na bakış açılarını da ortaya çıkartıyor.
CHP grup toplantısında Kılıçdaroğlu “Bu marşı söyleyen gençleri tek tek alınlarından öpüyorum,” dedi. Tabanının sesini dile getirdi. Ama partinin diğer isimlerinin aynı duyguyu paylaşmadığını görüyoruz. İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganına karşı olduklarını her fırsatta dillendirdiler. Bu bakış açısı İzmir Marşı için de aynıydı, marşı ve gençlerin sesini duymazdan geldiler.
6’lı masanın diğer parti başkanları bu marşa kulaklarını tıkadılar. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, gençlerle her hafta buluşarak, onların sorunlarını ve taleplerini dinliyor. Ama nedense coşkuyla marş söylemelerini görmezden geliyor. Atatürk ismine tahammül edemeyen diğer partiler de bu marşa eşlik edemediler.
İktidar partisinde de sessizlik vardı. Sadece Özhaseki’nin bir soru üzerine yaptığı açıklamayı duyduk: “Sene sonu gelmiş, imtihanları bitmiş, bunun da keyfini çıkarıyorlar. Kimse buralardan kendine ekmek çıkarmasın.”
“Ekmek çıkarma” sözünü seçmesi bile iktidarın İzmir Marşı’nın önemini fark ettiğinin göstergesidir. Basit bir eğlence için söylenmiyor bu marş. Direniş ve özgürlük talebinin göstergesi olan İzmir Marşı, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlığının da bir simgesidir.
Sol basında İzmir Marşı
İzmir Marşı karşıtlığı iktidarla sınırlı değil. Sol-sosyalist basın bu marşın gündem olmasını fırsat bilip, Cumhuriyet düşmanlıklarını ve Atatürk hazımsızlıklarını gösterdiler. Evrensel ve BirGün gazetelerindeki yazılardan bunu görebiliyoruz.
AKP’yle aynı safa düşmekten çekinmediler. Atatürkçülüğe gösterdikleri tepki, iktidara gösterdikleri tepkinin önüne geçti. Sonuçta Atatürk’ü yok etmeye çalışan Tayyip Erdoğan olsa bile desteklenmeliydi. Kurtuluş Savaşı’nın antiemperyalist niteliğini bile yok saydıklarını biliyoruz. Fırsat buldukça bunu dillendiriyorlar.
Evrensel’de Nuray Sancar, İzmir Marşı’nı söyleyenleri, “devletin kurucu ayarlarına takılıp kalmak”la suçlamış. Bu kuruluşta emekçilere bir gelecek olmadığından bahsediyor. Bu topraklar da özgürlüğün de demokrasinin de Cumhuriyet’le geldiğinin farkında değil sanırım.
BirGün gazetesinden Selçuk Candansayar ise İzmir Marşı’nı söyleyenleri, isyan eden kişiler olarak tanımlıyor. Ama söylenme gerekçesini farklı tanımlıyor. “Mustafa Kemal’e en çok haset eden ve onun yerine geçmek isteyene ‘nanik yapma’, hasetinden çatlatma.” İzmir Marşı’ndaki isyanı göremeyenlerin yorumu ancak bu kadar olur. Daha fazlasını beklememek gerekir.
Liberallerin İzmir Marşı yorumu
Kendilerini İkinci Cumhuriyetçi olarak tanımlayan kesim biraz daha uyanık, İzmir Marşı’nın etkisinin topluma yayılacağının farkındalar. Bunu engellemek için “fikirsel” bir mücadele veriyorlar.
Elçin Aktoprak (Baskın Oran’ın asistanı), 2017 yılında yazdığı yazısında İzmir Marşı’nı söyleyenleri sınırlı muhalefet yapmakla suçluyor. “Mustafa Kemal’in halen devam eden meşruluğu üzerinden muhaliflik gösteriyorlar,” şeklinde tanımlıyor. İzmir Marşı’nın demokratik Türkiye getirmeyeceğini, seküler milliyetçiliğin de tehlikeli olduğunu belirten bu yazı, sol-sosyalist basında çıkan yazılardan farklı değil.
Milliyetçilik derken bunu da açmak gerekir; karşı çıktıkları her milliyetçilik değil, Türk milliyetçiliğidir. Türk’ün sesi çıkmazsa sorun kalmaz ortada. O zaman marşların da tehlikesi ortadan kalkar.
Bu koroya iki farklı isim daha katıldı. Twitter’da kendini “Kürdistan için çalışan” diye tanımlayan Hollandalı gazeteci Frederike Geerdink, “Kemalizm ve Erdoğancılık, birbirinin aynısı. İkisinde de demokrasi mümkün değil. Kemalizm erkek egemen bir toplum yaratıyor.” şeklinde tweet atma cüretini gösteriyor. Kayseri’de söylenen İzmir Marşı, Hollanda’da bir rahatsızlık yarattıysa memnun olmak gerekir. Atatürk’ü demokrat olmamakla, kadınları ikinci plana atmakla falan suçlamak ayrıca tam bir cahillik. Bu cahillerle aynı safa geçen akademisyenlerin tercihi bilinçlidir.
Kaçak Fetullahçılardan Helene Fatıma Saraylı ise durumu “Norveçli” gözü ile aktarmış: “2022 yılında böyle tapınmalar olduğunu görmek bizim için çok çok acayip.” Size acayip gelebilir, bu ortak duyguyu taşımanızı beklemiyoruz.
İzmir Marşı’nın birleştiriciliği
İzmir Marşı farklı yerlerde gözüken bu siyasi grupları bir araya getirdi. Hep bir ağızdan aynı şeyleri dillendirmeye başladılar. Sözde mücadele ettikleri iktidarla aynı safa gelmekten çekinmiyorlar.
İzmir Marşı’ndaki milli gurura ortak olamamak temel mesele. Türklük, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlıkları bunları birleştiriyor. İzmir Marşı bugün siyasette turnusol kağıdı görevini yapıyor. Atatürk’ün adının geçtiği bu marşı küçük görmek, aslında Atatürk’ü küçük görmektir.
Karşısında ise her fırsatta bu marşı gururla söyleyen çok geniş bir kesim var. Düğünlerde, maçlarda, şenliklerde sevinçler hep bu marş söyleniliyor. Vapurda, arabada, metroda her yerde bir anda İzmir Marşı söyleyen bir grupla karşılaşabiliriz.
İzmir Marşı sadece buna karşı olanları değil, marşa sahip çıkanları da birleştiriyor. Bu marşın gücü de buradan geliyor zaten. Peki bu marş dedikleri gibi apolitik bir marş mı? Bu marşı kimlerin yasakladığını bilirsek, ne kadar siyasi bir marş olduğunu göreceğiz.
İzmir Marşı apolitik mi?
İngiliz İşgal Kuvvet Komutanlığı bildirilerle işgal ettikleri Anadolu topraklarında hakimiyet kurmaya çalışıyorlardı. 11 Şubat 1921 tarihli bildirinin maddeleri şöyleydi:
“1- Devam eden olayları sona erdirmek ve karışıklar doğuracak olaylara mani olmak için sokaklarda veya herhangi genel mahallerde siyasi içerikli şarkılar söylemek kesinlikle yasaktır.
2- Siyasi duyguları harekete geçirmeye yönelik bulunan mücadeleler; karışıklıklar, kargaşalıklar doğuracak olan törenler ve genel gösteri düzenlenmesi kesinlikle yasaktır.
3- Yukarıda adı geçen hükmü bozan her hareket ciddi bir suç sayılacak ve bu gibi aykırı hareketlerde bulunanlar şiddetli bir cezaya mahkûm edilecektir.”(Serap Yeşiltuna, İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar, İleri Yayınları, 2019)
Burada yasaklanan siyasi içerikli şarkı İzmir Marşı’ydı. Mustafa Kemal’in isminin geçtiği bu marş, işgal güçleri için büyük bir tehlikeydi. Halka umut veriyordu. Bunu yasakla durdurabileceklerini sandılar ve yanıldılar.
İzmir Marşı’nı söyleyenleri sınırlı muhalefet yapmakla suçlayanlara cevap İngiliz İşgal kuvvetlerinden geliyor. İşgal günlerinde olduğu gibi hâlâ siyasi içerikli hala umut vermeye devam ediyor.
“Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa”
Marşlar ve sloganlar muhalif kesimleri ayakta tutar. Taban, slogan ve marşla motive olur ve mücadele eder. Gezi’den aklımızda kalan slogan “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganıdır.
Zor anlarda marşlar kurtarıcı oluyor. Marştan gelen coşkuyla, umut dolarız. Marşları ve sloganları olmayan hareketler yok olmaya mahkûmdur. Bu yüzden ona karşı olanlara inat İzmir Marşı’na sonuna kadar sahip çıkmalıyız. Yüksek sesle, her yerde, hep birlikte “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” demeliyiz.