İran’da 16 Eylül tarihinde baş örtüsünü kurallara uygun takmadığı için ahlak polisi tarafından öldürülen Mahsa Amini’nin ardından başlayan eylemler birinci ayını doldurdu. İran’da dönem dönem kitlesel eylemler oluyordu. Bu zamana kadar yapılan eylemlerin etkisi, bu kadar geniş olmamıştı. Kadınların başını çektiği protestolar, etkisini arttırarak devam ediyor.
İran’da devam eden protestolar ülkenin tamamına yayıldı. Daha önceki eylemler sınırlı bölgelerde olmuştu. Farklı bölgelerin toptan harekete geçtiği bir hareket, ilk defa ortaya çıktı. Birebir kadınların önderliğinde olan bu eylemleri molla rejimi bastıramıyor.
Özgürlük mücadelesi
Çünkü artık kadınlar ölüm kalım mücadelesi vermeye başladı. Ahlak polisine karşı yapılan protestolar daha önce çok cılız kalıyordu. 2018 eylemlerinde verilen mücadele bir kazanım sağlamıştı. Başını düzgün örtmeyenleri artık direkt gözaltına alamıyorlardı. Bir eğitime tabi tutulma kararı alınmıştı. Bizim gibi laik ülkelerde yaşayanların bunu bir kazanım olarak tanımlaması kolay değil. Ama bu hakkı bile direnerek aldılar.
Kadınlar, sosyal hayata katılmak için çok ciddi bedeller ödüyor. Stadyumlarda kadınların maç izlemesine 2019 yılında izin verildi. Sadece milli maçlarla sınırlı bir izin. Bu hak bir kadının ölümüyle kazanıldı. Maç izlemek için stadyuma girmeye çalışan Seher Hudayri, yargılanarak hapse mahkum edildi. Maça girmeyi engelleyecek bir yasa yok, sadece mollaların fetvası var. Buna tepki gösteren Seher Hudayri kendini yakarak, hayatını kaybetti.
İranlı kadınlar bedel ödemeden özgürlük gelmeyeceğini artık anladılar. 43 yıllık bir mücadele birikimi var. Stadyum örneği çok çarpıcı olduğu ve amacına ulaştığı için anlamlı bir örnek. Amacına ulaşan, ulaşmayan irili ufaklı birçok eylem, günümüzdeki eylemler için yol gösterici oldu, hepsi ayrı birer birikim sağladı.
Eylemlerden portreler
Eylemlerini sosyal medyayla yayınlayan kadınlar, ne kadar kararlı olduklarını tüm dünyaya gösteriyor. Bu eylemlerde öne çıkan bazı fotoğraflar hafızalara kazındı.
Eylemlerde, kadınlar mollaların kendilerine yasakladığı her şeye meydan okuyor. Gece sokaktalar, ateş yakıp türbanlarını bu ateşin içine atıyor, üstelik dans da ediyorlardı.
Eylemlere damga vuran belli kareleri hatırlayarak eylemlerin başarılı sonuç alacağını görebiliriz. Hicabını çıkartıp saçını arkadan toplayarak, savaşa giden bir Amazon’u andıran Hadis Necafi’yi polis öldürdü. Amazon kadınları gibi oku yoktu; onun oku, silahı, saçlarıydı. Henüz 22 yaşındaydı. Kız kardeşi mezarı başında saçlarını keserek mücadelesini devam ettireceğini gösterdi.
Nika Şakarami 16 yaşında molla güçleri tarafından öldürüldü. Eylemlerde söylediği şarkılarla dikkat çekmişti. İran kadınlarının sesini şarkılarıyla duyuruyordu. Ressam olan teyzesiyle birlikte yaşıyordu. Üreten, sanatçı kadınlar molla rejimi için daha büyük tehditti. Eylemlere giden Nika’dan 10 gün haber alınamadı, polis morgunda ortaya çıktı. Teyzesi de tutuklandı. Eylemleri dünyaya Youtube’dan duyuran Sarina İsmailzade de 16 yaşındaydı, copla dövülerek öldürüldü.
Annesinin mezarı başında dimdik duran bir genç kız, donuk ve kararlı bakışlarla kameraya bakıyor. Elinde kestiği saçlarıyla molla rejimine meydan okuyor. 55 yaşında ölen annesi Minou Majidi’nin ardından mücadele etmeye devam edecek bu genç kız. İranlı kadın şair Füruğ Ferruhzad’ın dizelerinin cisimleşmiş halini bu kızda görüyoruz:
“geliyorum, geliyorum, geliyorum.
yeraltı kokularının uzantısı saçlarımla
karanlığın kıvamlı tecrübesi gözlerimle
duvarın öte yanındaki meşeliklerden kopardığım çalılarla
geliyorum, geliyorum, geliyorum
ve ben eşikte,
aşk dolu eşikte duran kızı,
selamlıyor olacağım…”
Molla rejiminin hıncı, hayatlarıyla mücadele eden bu kadınları, genç kızları öldürmekle dinmiyor. Çocuklarını yitiren ailelerin cenaze merasimi düzenlemesine izin vermiyorlar. Bazı aileler naaşlara ulaşamıyor. Yeni bir kadın kahraman çıkarmaktan korkuyorlar. Eylemler her gün yeni bir kahraman yaratmaya devam ediyor.
Korkusuz liseli kızlar
1979’da molla rejimin iktidara gelmesinden 43 yıl sonra, ilk defa lise öğrencileri de eylemlere katıldı. Liseli kızlar hem meydanlarda, hem okullarda bu mücadelede yer alacaklarını gösterdiler.
Ders boykotları en yaygın yapılan eylemlerden biri. Diğeri ise hicaplarını çıkarıp açık saçlarıyla fotoğraf, video yayınlamak. Liselilere gözdağı vermek isteyen polislerden korkmadan slogan atarak mollaları istemediklerini belirtiyorlar. Ülkenin her yerinde eylemler olduğu için molla polisleri, Besiç görevlileri yetersiz kalıyor. Lise önlerinde bekleyen molla kuvvetlerini liseliler sloganlarla kovarak uzaklaştırıyor.
Bir sınıfta türbanlarını çıkararak, Hamaney’e hareket çeken liseli kızların fotoğrafı molla rejiminin geleceğinin olmadığının göstergesidir. 43 yıldır iktidarda olan rejim iki kuşak yetiştirdi. Şu an lisede çocukları olan anne babalar da bu rejimin dayatmalarıyla büyüdüler. Özgürlük nedir bilmeden bunu çocuklarına aşılamış olamazlar. 16 yaşında öldürülen Nika Şakarami’nin annesi iki nesil arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koymuş: “Nika gibi ben de çocukluğumdan beri zorunlu başörtüsüne karşıyım. Ama benim kuşağım eylem yapacak kadar cesur değildi. Benim yaşımdakiler yıllarca baskıyı ve aşağılanmayı kabullendi ama kızım bunu protesto etti.”
İran devleti verdiği eğitimle kendi tabanını yaratamıyor. Dünyanın gerçeklerini gören bir gençlik var artık. Dünya gerçekliği teokrasiyle açıklanamıyor. Molla rejiminin dinle bir ilgisi olmadığını da fark ediyorlar. En önemlisi rejimden hiçbir beklentileri ve umutları yok, bu da onlara cesaret veriyor. İran’da bir genç kız mesela hâkim olma hayali kuramaz, çünkü kadınlar hiçbir üst düzey göreve gelemiyor. “Bu yıl rejim değişecek” sloganı beklentilerinin ne olduğunu en iyi anlatan sloganlardan biri; “İslam Cumhuriyeti değil, İran Cumhuriyeti istiyoruz” sloganı, dini de sorguladıklarını gösteriyor. Eski İran Cumhurbaşkanı Rafsancani’nin kızı ve torunu eylemlerde görüntülendi. Bırakın topluma dini yönetimi dayatmayı kendi ailelerinde bile bunu başaramamışlar.
Bu durum Türkiye için çok tanıdık. “Kindar ve dindar nesil yetiştireceğiz” diyerek her yere imam hatip liseleri açan AKP iktidarı da kendi neslini yaratmadı. İmam hatiplerde deizm yükseliyor, kendileri bunu itiraf ederek çözümler üretmeye çalışıyorlar. Ebeveynleri AKP’ye destek verirken çocuklar muhalif yetişiyor. AKP iktidarının da molla rejimi gibi bir geleceği yok.
Sosyal medya, internet çağında hâlâ dini referans alarak yönetmenin mümkün olmadığını bu iki ülke gösteriyor. Gençliğe ulaşamayan, ona gelecek vaat edemeyen iktidarlar yıkılmaya mahkumdur. İki iktidarın da rant düzeniyle ilerlemesini, kendi gruplarını yaratmasını da gençler sorguluyor. Kayırma, adam seçmenin ayyuka çıktığı, liyakatın olmadığı rejimlerde, gençler kendi geleceklerine sahip çıkmak için düzeni tamamen değiştirmeye çalışıyor. Kurmak istedikleri düzenin de teokrasiyle yönetilemeyeceğinin farkındalar. Bunun için de korkusuzlar.
Korku duvarının aşılması
İran’da bir ayda yaklaşık 300 kadının öldüğü tahmin ediliyor. Çoğu otuz yaşın altında olan genç kızlar öldürülüyor. Kesin rakamlara ulaşmak mümkün değil. Kapalı rejimlerde hiçbir konuda şeffaflık olmadığı için ölü ve tutuklu sayısını tam olarak bilemiyoruz.
Kadınlar ölmekten korkmuyorlar, ölüm korkusunun özgürlüklerinin önüne geçmesine engel oluyorlar. Bir kere bile olsa türbanlarını çıkararak meydanlarda, sokaklarda olmak onlar için yeterli.
Molla faşizminin sert müdahaleleri karşısında geri adım atmıyorlar. Yalnız olmadıklarını da görüyorlar. Meydanları dolduranlar birbirlerinden güç alıyor. Meydana çıkan herkes öldürülebileceğinin farkında. Bundan korkmuyorlar, öldürülen her kadın boşluğunun doldurulacağını biliyor, özgür yarınlar bırakmak istiyorlar.
Korku duvarının aşıldığını gösteren en güzel video İran’ın milli sporcusu Elnaz Rekabi’inki. Tırmanış sporcusu Elnaz, örümcek kız olarak tanınıyor. Seul’de yapılan Asya Tırmanma Yarışmaları’na katılan Elnaz, bu sefer duvara değil, özgürlüğe tırmandı.
Finalde başörtüsüz, atkuyruğu şeklinde toplanmış saçlarıyla spor salonuna giren, tırmanışını türbansız yapan Elnaz’ın bu tavrı çok cesurdu. Dünyaya ve molla faşizmine İran kadının kararlılığını gösterdi. Bu adım, cesur bir tırmanıştan öte bir başkaldırıdır.
Seul’da bir süre İran Konsolosluğu’nda tutulan Elnaz Rekibi’nin Tahran’a geri döneceği açıklandı. Havaalanında gözaltına alınma ihtimali var, sonrası ne olur bilemiyoruz. Elnaz, İran’da kendisini nelerin beklediğini bilerek bu eylemi yaptı.
İki yıl önce İranlı satranç hakemi Shohreh Bayat, Şanghay’daki Dünya kadınlar Satranç Şampiyonası’ndaki saçı açık fotoğraflarının paylaşılmasının ardından ölüm tehditleri almaya başladığını açıkladı. İran’a döndüğünde gözaltına alınacağını bildiği için İngiltere’ye sığındı. Elnaz Rekabi’nin başına neler geleceğini hep birlikte göreceğiz. Tahran’a dönen milli sporcuyu büyük bir kalabalık karşıladı. Karşılama bir anda eyleme dönüştü.
Molla rejimi kaybediyor
Bir aydır eylem yapan kadınlar İran’da yasal olarak olmasa da fiili olarak türbanı kaldırdılar. Son bir haftadır yeni bir eylem başladı. Sokaklarda güvenlik güçlerinin, Besiç polisinin yanında çekilen selfiler, fotoğraflar sosyal medyada yaygınlaştı. O fotoğraflarda gururu ve kararlılığı da görüyoruz. Bu kararlılık devam ettiği sürece molla faşizmi yıkılacak.
Şu anda korkan artık İran devletinin kendisi. Polislerin korkusu eylem videolarına yansıyor. Kaçan polis görüntüleri bir aydır önümüze düşüyor. Kadınlar meydanları korkusuzca doldururken, devlet ortadan kayboluyor. Geçen hafta hapishanede siyasi tutukluların olduğu kısımda çıkan yangını, yönetimin kendisi bizzat çıkarmış olabilir. Eylemlere öncülük edecek herkesi yok etmeye çalışıyorlar.
“Hamaney’e ölüm!” eylemlerin temel sloganı. Kadınlar biz ölüyorsak, onlar da ölmeli mantığıyla hareket ediyor. Hamaney’in heykelleri, resimleri parçalanıyor. Besiç kuvvetlerinin toplanma alanı camiler yakılıyor. Devlet eylemcileri dış güçlerinin kuklası ya da PJAK (PKK’nın İran kolu) militanı olarak tanımlıyor. Cumhurbaşkanı Reisi potestocuları “pisliğe konan sinek” olarak tanımladı. Öğrencilerin buna karşı attıkları slogan “pislik sineği sensin, özgür kadın benim.” Özgürlüğün tadını bir kere tadan kadınlar, artık geri adım atmayacak. Daha ötesi de yok. Çünkü toplu katliamlar, tutuklamalar yapan yönetimin elinde başka koz kalmadı. Güvenlik güçleri yetersiz. Müdahale edemedikleri birçok eylem var.
İran molla rejiminin yıkılması bütün teokratik devletlerin yıkımını da getirecek. Domino etkisi yapacak bu yıkım, bütün İslam devletlerinde bir uyanışın başlamasına neden olacak, olmaya başladı bile.
Orta Doğu ve Orta Asya’nın geleceği de İran kadınlarının direnişine bağlı. Bütün kadınlar özgür olana dek mücadeleye devam.