Geçtiğimiz Cuma akşamı Sözcü TV‘ye çıkan Kılıçdaroğlu, CHP’den köy de kasaba da olmayacağını bir kez daha, üstelik genel başkanlık düzeyinde, ispatlamış oldu.
Kılıçdaroğlu programda özetle kendisini çok başarılı bulduğunu, adaylık ve seçim sürecinden dolayı herhangi bir pişmanlığı olmadığını söyledi. Ha bir de halkı suçladı. Bu tavrıyla aklımızla alay ettiğini ve bizleri aptal yerine koymaya çalıştığını da söylemeden geçmeyelim.
Başarı konusunda Kılıçdaroğlu ile aynı düşünmüyorum maalesef. Kendisinin de adaylık sürecinde altını çizdiği gibi bu seçim “Türkiye için en hayati seçim”di ve Kılıçdaroğlu bu seçimi kaybetti. Bu yarışta ikinci olana bir teselli ödülü de yok ne yazık ki.
Seçimler neticesinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğunda kim oturuyor? Kılıçdaroğlu açısından tek başarı ölçütü, o koltukta kendisinin oturuyor olmasıydı. Kılıçdaroğlu sadece Cumhurbaşkanlığını kaybetmedi, genel seçimlerde de aldığı oy ve çıkardığı milletvekili sayısıyla “başarı” denebilecek bir sonuca ulaşamadı.
Kılıçdaroğlu, kurultayda aday olup olmayacağı sorulduğunda da “Ben adayım demem” dedi. Biz bu filmi Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinden biliyoruz zaten. O zaman da Kılıçdaroğlu “Ben adayım demem” demişti ve Altılı Masa’yı işaret etmişti. Sonrasını hepimiz biliyoruz: Toplam oyu, en iyi tahminle, yüzde 2,5 olmayan 4 partiye 36 vekil verildi ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, bu dört partinin desteğiyle dayatıldı.
Kılıçdaroğlu şimdi de aynı oyunu CHP kurultayı için oynamaya hazırlanıyor. Zaten bütün örgütleri kendine bağlayarak, MYK’yı baştan dizayn ederek belli adımları attı. Geriye birilerinin çıkıp “Bizim adayımız Kılıçdaroğlu’dur” demesi kaldı. O da yakındır.
Hafta sonu herkes Kılıçdaroğlu’na odaklanmışken, dün akşam saatlerinde Özgür Özel’in sürpriz “değişim” çıkışı geldi. Ekrem İmamoğlu’nun çıkışının ardından CHP’de ikinci kez “değişim” diyen bir lider adayı daha çıkmış oldu. Lider adayı diyoruz, çünkü Özel, açıkça söylememiş olsa da, “sorumluluk almaktan kaçınmayacağını” ifade etti. CHP’nin sıkıntısı da bu zaten. Kimse çıkıp da bir şeye talip olmuyor.
Neyse, benim en çok merak ettiğim, daha bir hafta önce Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesi gerektiğini söyleyenleri AKP’li olmakla suçlayan Özgür Özel, bir hafta sonra neden “değişim” korosuna katıldı?
İhtimaller âlemi geniş. Öncelikle şunu belirtmeliyim: Özgür Özel de CHP’nin değişmezlerinden. Bu dönemle birlikte 5 dönemdir TBMM’de ve CHP Grup Başkanı sıfatını taşıyor. Yani değişim talebinde bulunan bir değişmez. CHP’nin değişmesi için kurtulması gerekenlerden biri aslında. O nedenle Özel’in “değişim” talebi bana çok da samimi gelmiyor.
İkincisi, Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun has adamlarından biri. Dolayısıyla Özel’in önderlik edeceği bir “değişim”in sadece görünürden ibaret bir “değişim” olacağı kuşkusuz. Hatta Özgür Özel’e “Kılıçdaroğlu’nun emanetçisi” gözüyle bakanlar da az değil. Kılıçdaroğlu’nun, Özgür Özel’i, Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmekle görevlendirdiği ihtimalini de es geçmemek gerek.
Üçüncüsü, Özgür Özel’in değişim talebiyle bir anda öne çıkması, üstelik HDP ile ittifaktan tutun Altılı Masa’daki diğer partilere verilen vekillikleri eleştirerek bunu yapması, iddialı bir çıkış gibi görünüyor. Ancak şunu hatırlatmak gerekir ki, seçimden hemen sonra HDP ile ittifakı eleştirenlere cevap yetiştiren de yine Özgür Özel’di. Şimdi çıkıp “HDP kendi adayını çıkarsaydı daha iyi olurdu” diye hayıflanmanın kimseye faydası yok. “Muhalefetin tek adayı ben olacağım” diye kendinizi dayatmadan önce düşünecektiniz bunları.
CHP’nin değişim sorunu, Türkiye’nin en önemli ve en köklü sorunlarından biridir. Her seçim sonucunda aynı şeyler tartışılır. Dönem dönem farklı isimler ve farklı olduğunu düşündüğümüz anlayışlar göreve gelir ancak CHP’de hiç bir şey değişmez. Her gelen yeni isim, anlayış, bir süre sonra eskisine dönüşür.
Türkiye’nin en büyük muhalefet partisinin rantı da o kadar büyüktür ve parti içinde farklı gruplar olsa da hepsinin tek amacı o rantı kimseye bırakmamaktır. Bunun dışındaki konular, yani vatandaşın sorunları, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği, Atatürkçülük vs kimsenin umurunda değil.
Kılıçdaroğlu’nun Sözcü TV’deki açıklamalarından anlıyoruz ki, CHP seçimi kaybetmekten dolayı rahatsız değil. Yıllardır yaptıkları gibi muhalefetçilik oynayabilecekleri kadar oy almışlar, o da yetmiş onlara. AKP tarafından işlevsizleştirilmiş TBMM’de tiyatrolarına devam edebilirler. Ne de olsa bir dahaki seçimlere kadar zamanları var. O zaman geldiğinde, muhalif tabana kendilerini dayatacak bir şey bulurlar nasıl olsa.
CHP yönetimi, Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, böyle düşünüyor olabilir ama bundan sonrası için bu o kadar da kolay olmayacaktır. Türk insanı, özellikle de muhalif taban, AKP’li tabanın aksine partisini cezalandırmaya daha yatkındır. Bunu elbette yerel seçimlerde daha iyi göreceğiz. Umarız ki, yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara kaybedilmesin. CHP kendini düzeltmez ve özellikle İstanbul kaybedilirse, belki de CHP, AKP’den önce siyaset sahnesinden silinecektir.