Gazeteci Murat Yetkin dünkü yazısında Kılıçdaroğlu’nun AB büyükelçileri ile önceki gün yaptığı yemekli toplantıya dair bazı kulis bilgileri paylaştı. Özellikle üzerinde durulması gereken bir ayrıntı var.
Yetkin’in aktardığına göre büyükelçiler Millet İttifakı’nın ortak bir ekonomi programı olup olmadığı sormuş. Kılıçdaroğlu’nun cevabı düşündürücü. Ali Babacan’ın DEVA Partisi’nin başlattığı bir taslak çalışma varmış. Millet İttifakı’nın ortak ekonomi programı bu taslak üzerinden şekillenecekmiş.
Şunu en baştan teslim etmek zorundayız. Kim ne derse desin, CHP’nin beş tane sağ parti için bir çıkış yolu sunabilmesi, katılanlar ve henüz katılmamış olanlarla birlikte şu zamana kadar Millet İttifakı’na öncülük etmesi önemli bir başarıdır. Hatta bu başarının akislerini, iktidarın havuz medyasında her gün duymak mümkün. CHP ile birlikte muhalif safta yer alan sağ partilere ve liderlerine bu yüzden vahşice saldırıyorlar.
Söz konusu ittifak, koalisyon veya herhangi bir birliktelik olduğunda elbette karşılıklı tavizler verilir, elbette asgari müşterekler aranır. Millet İttifakı’na resmen dâhil olması durumunda bu DEVA Partisi açısından da geçerli.
Gelgelelim Ali Babacan herhangi bir sağ lider değil. AKP iktidarının birçok günahı, vebali ve suçu tıpkı Davutoğlu gibi Babacan’ın da omuzlarında. Babacan’ın 2015’e kadar AKP hükümetlerinde kesintisiz 13 yıl görevi, 2019’a kadar bir 3 yıl daha devam eden üyeliği söz konusu.
Ali Babacan’ın kendini sunumu, “aslında ilk dönem iyiydi” tadındaki utangaç AKP’li söylemin başkahramanı olma üzerine kurulu. Gerçekte “ilk dönem” neydi derseniz, sınırsız piyasacılık, eldeki kurumları yok pahasına satıp savurma ve bir AK oligarşi yaratma dönemiydi.
Babacan’ın sığındığı söylemin aksine, AKP’nin hiçbir döneminde Türk halkına yansıyan bir refah olmadı. Babacan’ın AKP’li yılları, “nasiplenerek” fanatikleşen bağımlı bir oy deposu kitlenin yaratılmasıyla geçti. Dolayısıyla burada iki boyutlu bir politik yırtık ortaya çıkıyor.
Birincisi, Millet İttifakı’na yön veren sosyal demokrat CHP’nin ekonomi taslağında sağ partinin öncülüğünü tanıması. Bu bir yönüyle yıllardır küflene küflene aldığımız havaya kadar sirayet eden bir safsatanın sonucu. Zaten 70 yıllık sağcı ekonominin bizi getirdiği yerdeyiz. Hâlâ birileri “sağcılar ekonomiden çok iyi anlıyor” efsanesine Ahveş’in keçisi gibi baş sallıyorsa işimiz var! Öbür taraftan, tüm muhalefetin AKP karşısındaki ilk 15 yıllık duruşunu çöpe atan bir tavır bu.
Yırtığın diğer boyutu, DEVA Partisi’nin ta kendisi. Başında da belirttiğim gibi, mesele DEVA Partisi’nin Millet İttifakı’na yakın durması, AKP’ye karşı olması değil. Tamam, diyelim ki, CHP’nin kadrolarına kıran girdi. Türkiye’nin düzgün yetişmiş, zeki, kaliteli iktisatçıları hiç CHP’ye uğramıyor. Memlekette solcu, sosyal demokrat iktisatçı yetişmiyor. Peki, İyi Parti, Saadet, Demokrat Parti dururken ilk taslağı hazırlayacak bir DEVA mı kaldı?
Sentetik anket sonuçlarını saymazsak DEVA Partisi hangi seçimde test edildi? Ağırlığı nedir? 29 Ekim valsine savaş açmakla Sezen Aksu’ya sahip çıkmak arasında gide gele kimlik oturtmaya çalışan bir Babacan’nın diğerleri arasında nasıl bir önceliği olabilir?
Kimse DEVA’yı assın kessin demiyorum. Millet İttifakı’na dâhil mi oluyor, flörtöz mü takılıyor, onu da bilemem. Fakat konu Murat Yetkin’in aktardığı gibiyse, iş siyasi nezaketin ötesine geçmiş, Kayserili tüccarın fıkrasına dönmüş gibi…Tabi, Babacan’ın AB ülkelerini heyecanlandıracak bir isim olduğunu hesaba katmışsa fıkradaki tüccar Kılıçdaroğlu da olabilir.