Cumhuriyet’ten Murat Ağırel’in ortaya çıkardığı Kızılay rezaleti, deprem sonrası sorulan “devlet nerede?” sorusunun cevabı niteliğinde.
Habere göre Kızılay, elindeki bulunan 2050 adet çadırı deprem bölgesine dağıtmak yerine AHBAP’a satmış.
Satış işlemi depremin 3. günü gerçekleşiyor. Demek ki milyonlarca depremzede soğukta beklerken, Kızılay elindeki çadırları bir an önce bölgeye göndermek yerine satmaya çalışıyormuş. Afet bölgesine ulaşamayan devletin pazarlık masasında olduğunu öğrenmiş olduk.
Kızılay’ın elinde daha fazla çadır bulunduğu düşünülürse, AHBAP dışında başka kimlere çadır satıldı? Örneğin deprem bölgesinde faaliyet gösteren tarikatlar kurdukları çadırları Kızılay’dan almış olabilirler mi?
“Deprem bölgesine yapılan yardımları ben dağıtacağım” diyerek yardım kuruluşlarına engel olmaya çalışan iktidar, neden elindeki çadırları dağıtmak yerine satmayı tercih eder?
Kızılay’a soruyoruz! Kaç tane çadırı beklettiniz ve sonrasında kimlere, kaç adet çadır sattınız?
Kimse Kızılay’ın özel bir kuruluş olduğunu ve hükümetten bağımsız çalıştığını söylemesin!
Kızılay yönetiminde bulunanların özgeçmişine bakmak, bu kurumun AKP’nin arka bahçesi haline geldiğini anlamak için yeterli. Böylesi bir tüccarlığın sorumlusu tek başına Kızılay yönetimi olamaz.
Yaşanan olay sadece 150 yıllık bir kurum olan Kızılay’ın sefaleti değildir; bir devletin nasıl yok edildiğinin basit bir örneğidir.
“Kızılay nerede?” diye soranları “ahlaksız, namussuz ve adi” olmakla suçlayan iktidar, Kızılay’ın yaptığı çadır pazarlığının da koruyucusu ve kollayıcısıdır.
Göz boyamak için sembolik bir özür açıklaması ya da bir istifa yetmez. Böylesi bir ticarete izin veren, göz yuman “siyasi ayak” da hesap vermelidir!