Marks, Amerikan İç Savaşı’nı desteklemişti. İç Savaş sırasında Cumhuriyetçi ve özgürlükçü güçlerin lideri Lincoln’dü. Fakat buna rağmen Marks, bu Amerikan Devrimi ile bu devrimin lideri olan Lincoln’ü bir tutmaz, ona göre Lincoln bu devrimin sıra dışı eylemciliğine karşı sıradan bir eylemsizliğin trajik bir temsilcisidir.
Bugün Türkiye’de olsa benzeri satırları sanırım Kılıçdaroğlu için kaleme alırdı:
“Lincoln’ün temsil ettiği karakter, tarihin akışı içinde sui generis’tir [kendine özgü]. Ortada ne atılganlık, ne ideallere seslenen bir hitabet, ne bir trajik drama, ne de tarihsel anlamı vurgulanmış bir dekor var. [Lincoln] en önemli eylemi, olabilecek en sıradan biçimde sunar. Elâlem bir avuç toprak için pazarlığı bile, bir ‘fikir mücadelesi’ kılığına sokar. Lincoln, fikirlerle uğraşırken bile, bunları ‘bir avuç toprak’ için pazarlığa indirger.
Düşmanın üzerine savurduğu ve sonsuza dek tarihte izi kalacak en dehşetengiz kararnameleri, bir avukatın karşı tarafın avukatına yolladığı sıradan bildirimlere benzer ve tam da böyle olması amaçlanmıştır.
En son bildirgesi –Özgürlük Bildirgesi–, Birlik’in kuruluşundan bu yana Amerikan tarihinin eski Amerikan Anayasası’nı paramparça eden en anlamlı belgesi, aynı sıradanlık görüntüsünü verir.
Lincoln bir halk devriminin çocuğu değildir. Seçim sisteminin sıradan işleyişi, kaderinde onu bekleyen büyük görevlerin farkında olmaksızın onu, iyi niyetli sıradan bir adamı zirveye taşımıştır.”