Menzil şeyhi Abdulbaki Erol’un ölümünün ardından cemaatten taht kavgası, hatta bölünme haberleri geliyor. Ölen şeyhin, üç mübarek mahdumuna ayrı ayrı tövbe ve zikir yetkisi verdiği ve müritlerin de bu üçünden birine biat etmesi gerektiğini açıklamışlar. Bu tövbe ve zikir yetkisi ne midir? İşin “tarikat adap ve erkânı”ndaki ayrıntılarına girmeyelim tabi ama bu, özetle şeyhin her üç oğlunun da şeyhlik ilan edebileceği anlamına geliyor.
Özellikle Menzil gibi “tövbe ettirme” yani şüpheli bir bağımlılık vs.’den kurtarma karşılığında bağış alarak ya da bedavadan cemaat için müritleri çalıştırarak imparatorluğa dönüşen bir yapı için bu mesele çok önemli. Yani ortada emek ya da para olarak toplanan bir feodal tarikat rantı var. Ama bu toplanan rant, Menzil imparatorluğunun bildiğiniz kapitalist kısmında sermayeye dönüşüyor. Sonra gelsin televizyon kanalları, yayınevleri, gitsin özel hastaneler…
Menzil’deki rant paylaşımı kavgası sürerken sahaya Cübbeli Ahmet olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü de indi ve tavrını Muhammed Saki Erol’dan yana koydu. Cübbeli’nin yaptığı açıklamalara göre Muhammed Saki Erol’un “Semerkand” Yayınları ve televizyonu ile bir ilgisi kalmamış ve “Serhendi” adında bir vakıf ile “Dehlevi” adında bir yayınevi kurmuş.
Okurlarımıza kuruluşların isimleri garip gelebilir. “Serhendi”, Sirhindli demek. Hindistan’ın bir şehri olan Sirhind, Nakşibendîliğin Hint kolunun önde gelen ismi ve Türkiye’deki cümle Şeriatçının pek sevdiği İmam Rabbani’nin gerçek adı olan Ahmed Sirhindi’ye (Sirhindli Ahmed) gönderme yapıyor.
“Dehlevi” de yine aslında Delhili demek. Burada da İmam Rabbani Ahmed Sirhindi’den sonra gelen Hint Nakşîliğinin beşinci şeyhi Abdullah Dehlevi’ye (Delhili Abdullah) atfen Menzilciler tarafından isim olarak seçilmiş.
Abdullah Dehlevi’nin en önemli özelliği ise Kürt Nakşibendîliği olan Halidiliğin kurucusu Şeyh Halid’in hocası olması. Menzil’in daha önce kullandığı “Semerkand” isminde en azından Nakşîliğin Türkistan’daki köklerini hatırlatan bir tını vardı. Görünen o ki, yeni isim açılımıyla verilen mesaj Hint köklerine ve Kürt Nakşîliğine işaret ediyor…
(Bu köşe yazısı kapsamında Nakşibendîlik tarihinin ayrıntılarına girme imkânı yok. Kapsamlı bilgi için “Türk Siyasetinde Kürt-İslamcılar” ile “FETÖ’den Sonra Pusudaki Cemaatler” kitaplarıma bakılabilir.)
Menzil’deki bölünmenin nedeni ile ilgili olarak Cübbeli Ahmet, birilerinin Semerkand TV’ye çıkıp adının başına “hazret”, sonuna “radıyallahu anh” getirdiği Muaviye hakkında olumsuz konuşmasını işaret etmiş. Yani bundan rahatsız olan Muhammed Saki Erol, o nedenle ayrı bir yapılanmaya gidiyormuş filan…
Bizim “laik basın” da hemen bu açıklamanın üzerine atladı ve “Menzil’deki ayrılığın ideolojik temeli” üzerine yazıp çizmeye başladı. Bunlara itibar edilmesini pek tavsiye etmem. Menzil’de Muaviye kavgası değil rantiye kavgası çıkmıştır. Olay bu kadar basit…
Orta Çağ’da Katolik papalarının dağıttığı endüljans afları karşılığında para toplanması gibi bir mekanizma var burada. (Ki bu da buzdağının görünen kısmı.) Şimdi paylaşılmaya çalışılan, kardeşler arası taht kavgası çıkaran bu Menzil İmparatorluğu. Yoksa konunun İslam İmparatorluğu’yla, Emeviler’le vs. bir ilgisi yok. Bin küsur yıl önceki kavgayı bugünkü gerçek kavganın perdesi yapmışlar, bizim olan bitenin arka planından bihaberler de bir şey keşfettik sanmış.
Menzili anlayacaksak (tabi diğer tarikatları da) Muaviye’ye değil rantiyeye bakalım. Gerisi ikinci, üçüncü planda gelir.