Ne diyordu Nâzım?
“Amerikan emperyalizmin yarı sömürgesiyiz” dedi Hikmet.
Türkiye’de sayısı her geçen gün artan Amerikan emperyalizmin markaları; zincir mağaza ve dükkanları, NATO maskeli üsleri; nükleer silah depoları; bilişim sistemleri ve dahası hali hazırda bilfiil toplumun bütün kılcal damarlarına nüfuz etmişken; “Sen hainsin Hikmet!” diyebilir miyiz? “Sen yanlışsın Hikmet” diyebilir miyiz!?
Ne diyordu Nâzım?
“Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.”
2023 yılında ABD’nin ülkemize “yardım” adı altında aktardığı fon 50 milyon doların üzerinde. Siz hiç emperyalist bir devletin karşılıksız; insani bir refleks ile başka bir devlete “yardımda” bulunduğuna şahit oldunuz mu!? Perdenin arkasındaki çıkar anlaşmalarını tahmin etmek için, komplo teorisyeni ya da kahin olmaya gerek yok.
Ne diyordu Nâzım?
“Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan…”
Dönemin Ticaret Bakanı, kocasının kurduğu şirket üzerinden devlet kurumlarına tam 9 milyon liralık fatura kesiyor. Kamuoyunda “beşli çete” olarak adlandırılan birtakım isimlerin ortağı ve sahibi olduğu elektrik şirketlerine 10 yılda toplam 5 milyar 322 milyon TL ödendi. Bu da yetmedi 2021 yılında yapılmayan metro projesi için devlet tarafından bu şirketlere 82 milyon lira daha ödeme yapıldı.
Ne diyordu Nâzım?
“vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın..”
2023 raporlarına göre yaklaşık 2000 kişinin iş kazalarında hayatını kaybettiği, işçinin ve emekçinin hakkını alamadığı gibi kazandığı ücretin günden güne eridiği; 2024 yılında açlık sınırını 17.725 TL ve yoksulluk sınırı 57.736 TL ama asgari ücretin net 17.000+2 tl olduğu bir ülkede “sen haksızsın Hikmet!” diyebilir miyiz?
Ne diyordu Nâzım?
“fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan…”
Özelleştirilen fabrikalar ve bu fabrikalardaki emekçilerin uygunsuz çalışma koşulları…
Sosyal hak ve güvencelerinin yok sayılması.. Yasal iş tanımı ve saatinden fazla çalıştırılması…
İş güvenliğinin görmezden gelinilmesi…
İşte bunlar ve dahası emeğin, emekçinin rant batağına düşmüş sermaye tarafından içtiği “al kanlar”…
Bunun yanı sıra iktidar yanlısı bir çok ismin farklı devlet kuruluşlarından aynı anda birden çok maaş alması ülkedeki faşist dengeyi (dengesizliği) de açıkça özetlemektedir.
“Ne kadar abartmışsın Hikmet..!” diyebilir miyiz?
Ve ne diyordu Nâzım?
“vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.”
Nâzım, “Vatan Haini” şiirini 1962 yılında kaleme aldı. Ve yıl 2024!
Ne acıdır ki; her satırı tazeliğini hala koruyor ve biz ülke olarak ne tarihten ne edebiyattan ne de insanlıktan nasibimizi alıyoruz.
1923’teki aydınlanmayı günden güne kaybederek, mutlak bir karanlığın içine sürükleniyoruz.
Gerçekleri dile getirmek, onlarla yüzleşmek, onlardan ders çıkarmak lazım. Bu da devlet politikalarında atılacak ilkeli ve cesur adımlardan ibarettir.
Ve şimdi tekrar; yeniden; bir kez daha;
“Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet ve yoldaşları vatan hainliğine devam ediyor hâlâ…”
Saygı ve özlemle….