AKP: Türkiye’nin en Kürtçü partisi
Bakmayın siz AKP’nin PKK karşıtı, HDP karşıtı söylemlerine, MHP ile kurduğu ittifaka…
AKP Türkiye’nin en Kürtçü partisidir ama öyle sinsi Kürtçüdür ki, iktidarda kalmak için, gelecekte kurmak için uğraştığı Kürt devletinin selameti için, gerekirse Türkçülük de yapar, orduculuk da yapar, her şeyi yapar.
Bunu öncelikle aklımızda tutalım ve sonra siyasal gelişmeleri anlamlandırmaya çalışalım.
Huzurlarınızda daha Kürtçü CHP
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin AKP tarafından kazanılması muhalefet cephesini darmadağın etti. Muhalif seçmen kitlesi adeta siyasete küstü. Fakat tabanın siyasete küstüğü bu ortamda siyaset localarında büyük bir kavga başladı.
Kılıçdaroğlu CHP’si seçimi kaybetmişti ve elbette o koltukta daha fazla oturamazdı. Tabi ki Kılıçdaroğlu o koltuğu hak eden birine bırakmalıydı ama öncelikle şu sorunun cevaplanması gerekiyordu: Neden kaybetmişti seçimi?
Bizzat Kılıçdaroğlu ve CHP yöneticilerinin hemen tümünün ortak tespiti, kendilerini seçmene anlatamadıkları noktasında birleşiyordu. Anlatamadıkları şey neydi diye soracak olursanız, Saray rejimi, muhalefeti PKK’nın yasal partisi olan HDP ile ittifak halinde göstermişti, muhalefet ise böyle bir durum olmadığını halka anlatamamıştı.
Ortak kanaat, seçimlerde milliyetçi halk tepkisinin belirleyici olduğu yönündeydi.
Seçim bunun için kaybedildi ise ve çok yakın bir zamanda yerel seçimler yapılacaksa CHP’nin yeni başkan adaylarının, yönetici adaylarının ne yapmasını beklerdiniz? Elbette halktaki bu milliyetçi hassasiyeti gözetecek bir çıkış değil mi? Yani CHP’nin kuruluş ayarlarına dönmesi, Atatürk’ün milliyetçiliğine sahip çıktığını halka göstermesi!
Peki ne oldu?
Tam tersine, Kılıçdaroğlu’nun Kürtçülüğünden bile şikâyetçi olan CHP tabanının ve halkın karşısına, Kılıçdaroğlu’ndan çok daha Kürtçü bir başkanla çıktılar: Özgür Özel!
6’lı Masa’dan 2’li Masa’ya
Özgür Özel’in nasıl bir CHP başkanı olacağı daha Kurultay konuşmasında ortaya çıkmıştı aslında. HDP’nin cezaevindeki lideri Selahattin Demirtaş’a selam yollayarak, Atatürkçü değil Kürtçü bir CHP sözünü vermişti birilerine.
Özgür Özel’in CHP başkanlığı ile birlikte muhalefete kaybettiren 6’lı Masa ittifakına da son verildi. Doğru bir karardı, 6’lı Masa stratejisi muhalefete kaybettirmişti, CHP’ye çok daha büyük zarar vermişti ve terk edilmesi gerekiyordu. 6’lı Masa’da yer alan, oy katkısı binde 7 olduğu halde 39 milletvekilini alan Davutoğlu, Babacan ekibinin Masa’dan atılması gerekiyordu.
Peki CHP ne yaptı? O Masa’dan İyi Parti’yi attı. Oysa Masa, 2’li Masa iken, yani sadece İyi Parti ile CHP ittifakı varken 2019 yerel seçimlerinde AKP’nin elinden hem Ankara hem de İstanbul alınmıştı. 1994’ten beri 25 yıldır bu belediyeleri elinde tutan AKP, ilk büyük seçim yenilgisini bu ittifak karşısında almıştı.
Özgür Özel, İyi Parti’ye kamuoyu önünde barış ve ittifak mesajları yollarken, diğer taraftan İmamoğlu’nun koordine ettiği yönünde yeterince makul şüphe bulunan bir operasyon ile İyi Parti’nin altı oyulmaya başlandı. İyi Parti’den istifalar başladı ve CHP ile İyi Parti arasındaki tüm iyi ilişkiler darmadağın edildi.
CHP kaybetsin, İmamoğlu kazansın
İyi de neden diye sorabilirsiniz, yerel seçimlerde CHP’nin İyi Parti’nin oyuna ihtiyacı yok muydu? Elbette vardı ama CHP’nin değil İmamoğlu’nun çıkarları ön plandaydı. İmamoğlu’na göre İstanbul’da İyi Parti oyundan çok HDP oyu vardı, HDP dışında TİP’in de kayda değer bir oyu vardı. İmamoğlu, CHP’nin İstanbul oyuna bunları da ekleyerek İstanbul’u kazanabilirdi. Risk yok muydu, elbette vardı ama İyi Parti ile ittifak yapıp HDP’yi karşısına aldığında risk çok daha büyüyecekti.
Sonuçta CHP, İmamoğlu’na İstanbul’da seçim kazandırmak için kendisine tüm Türkiye’de oy kaybettirecek bir intihar stratejisini uygulamaya başladı. CHP’nin Adana, Mersin, Aydın, Muğla vb milliyetçi İyi Parti oylarının yüksek olduğu yerlerde seçim kaybetmesi pahasına, İmamoğlu’nun istediği oldu.
Bu arada son seçimlerde HDP’nin oyunun %8 olduğunu, İyi Parti’nin oyunun ise %10 olduğunu, İyi Parti dışında Zafer Partisi’ne giden %3’e yakın oyu ya da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sinan Oğan’a verilen %5’lik milliyetçi oyu almaya talip olmak varken, %15’lik bir milliyetçi oy potansiyelini masadan atıp, %8’lik HDP ile masaya oturmanın matematiksel bir izahının da olmadığını kayda geçirelim.
Sonuç olarak yaşayıp göreceğiz: CHP-İyi Parti’den oluşan 2’li Masa mı daha çok oy getirmiş yoksa CHP-DEM Parti’den oluşan 2’li Masa mı?
Müsamere çocuğu Özgür Özel
CHP’nin seçim ittifakı için HDP’nin yeni partisi DEM Parti ile buluşması ve verilen fotoğraf gayet netti. CHP’nin yeni lideri, kendi aklınca Kürt oylarını alacaktı.
Peki Özgür Özel’in birlikte poz verdiği DEM Partililer ne yapıyordu bu sırada?
Onlar Meclis’te halka açık yayınlanan oturumlarda, Abdullah Öcalan bizim değerimizdir, onu serbest bırakın diyorlardı!
Hatırlayalım, CHP neden seçim kaybettiğini açıklamıştı bize: Sözde iktidar CHP’nin PKK ile ve onun yasal uzantısı ile ittifak halinde olduğunu iddia etmiş, CHP’ye iftira atmıştı. Ama biz ne görüyoruz şimdi: İktidarın dediğinde bir haklılık payı varmış: CHP, Meclis’te Abdullah Öcalan’a bizim değerimizdir diyen vekillerle kol kola ittifak pozu veriyor!
Tam da Saray rejiminin istediği fotoğraf karesini veren Özgür Özel’e DEM Partili, “keşke siz de eş başkan olsaydınız” diyor. Kastettiği CHP’nin de eş başkanlık sistemine geçmesi ama Özgür Özel, verdiği bu poz ile aslında HDP’nin ya da yeni adıyla DEM Parti’nin eş başkanı konumuna düştüğünün farkında bile değil muhtemelen.
Özgür Özel demişken, her mikrofonu gördüğünde avazı çıktığı kadar bağırması ile tam bir müsamere çocuğu. Biz Kılıçdaroğlu’nun tiyatroculuğundan yakınırken Özgür Bey düzeyi iyice düşürdü, müsamere oynuyor. Samimiyetsiz bulunduğunu, komik olduğunu etrafında kimse söylemez mi diye düşünmeden edemiyorum. Ama çevresi zaten bu müsamere çocuğunu o sahneye çıkartanlar değil mi! Bakın İmamoğlu’na o ne kadar da işini biliyor.
Şeyh Sait’e empati hainliği
Özgür Özel DEM’lilerle masada anlaştığı sırada basına bir haber yansıdı. Saray’ın Diyarbakır Belediyesi’ne atadığı kayyum, “Şeyh Sait Bulvarı” inşaatına başlamıştı. Normalde bu haberden sonra biz ne beklerdik, PKK’ya karşı bu kadar sert açıklamalar yapan AKP’nin içinde bir sarsılma olur, MHP ile ilişkileri gerilir yani Cumhur İttifakı’nda bir kriz başlar.
Ama tem tersi oldu, krize giren Atatürkçü CHP ile milliyetçi İyi Parti oldu.
Önce Özgür Özel’in Şeyh Sait’i adeta aklayan iğrenç açıklaması geldi. Özel bu açıklamada Şeyh Sait’e hain demediği gibi sonrasında tüm ısrarlı sorulara rağmen Şeyh Sait’e hain dememesi manidardı. Düşünsenize Atatürk’ün partisinin başındaki adam Atatürk’ün değil onun kurduğu Cumhuriyet’i yıkmak için isyan eden bir Ortaçağ kalıntısı gerici ağanın yanında. Atatürk’ü değil, bu ülkedeki vatandaşları değil, Şeyh Sait artıklarını düşünüyor, onlarla empati yapmaya çalışıyor.
CHP liderinin Şeyh Sait açıklamalarının Atatürkçü tabanda yarattığı hoşnutsuzluğu anlamayanlar, anlasalar bile “ne olacak bizim taban bize tıpış tıpış oy verir” diye düşünüyorlarsa fena halde yanılıyorlar. En son 2015’te %17 ile zirve yapan MHP oylarına bir bakın, bir de son seçimlerde MHP, İyi Parti, Zafer Partisi, Memleket Partisi’nin aldığı toplam oy olan %24’e bakın! Sonra da CHP’nin Türk halkına yönelmek yerine Şeyh Saitçilere yönelmesinin ideolojik, vicdani gerekçesini geçtik, en ufak bir matematiksel anlamı var mı bir daha sorun kendinize.
Şeyh Sait açıklamasının böldüğü bir diğer parti ise İyi Parti oldu. İyi Parti’nin sırf oy getirsin diye partiye aldığı, koyu Kürtçü Ensarioğlu ailesinin İstanbul 2. Bölge ayağı Salim Ensarioğlu, Şeyh Sait’e sahip çıkarak partisinden istifa etti. Ama asıl sorgulanması gereken, bu Şeyh Saitçinin nasıl olup da kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan bir partide yer alabildiğiydi.
Siyasette soyculuk sopçuluk elbette yapılmaz ama her siyasi parti içine aldığı kişilerin soyuna sopuna bakmak zorundadır. Şeyh Sait’in torunları bugün hemen hemen her partiye yayılmış durumdalar. Nitekim Şeyh Sait söz konusu olunca birbiri ile kanlı bıçaklı olan Hüda Par ile HDP bir baktık kol kola girivermişler. Ama aynı zamanda AKP ve CHP de o ittifaka katılmış!
PKK’nın asıl siyasal uzantısı HDP mi yoksa…
CHP’nin HDP-PKK ile ittifak kararı almasından, Şeyh Sait açıklaması yapmasından hemen sonra kanlı bir saldırı haberi ile sarsıldık. PKK terör örgütü, Kuzey Irak’ta bulunan askeri üslerimize yönelik bir saldırı gerçekleştirdi ve en az 12 askerimiz şehit düştü.
Gelen şehit haberleri içimizi parçalarken elbette beynimizi devre dışı bırakmıyoruz, kafamızın içinde deli sorular dönüp duruyor.
Aklımıza ilk gelen ise 2015 yılı 7 Haziran seçimleri sonrası yaşanan kanlı dönem. Hatırlarsanız, o seçimleri kaybeden AKP, hükümeti kuramamış, seçimleri tekrarlatma kararı almış, 1 Kasım’daki yenilenen seçimlere kadar ise PKK saldırıya geçmiş neredeyse 500’den fazla askerimizi, polisimizi ve sivil yurttaşımızı kaybetmiştik. Bu kanlı kampanyanın sonucunda AKP yeniden iktidar olabilmiş, hemen ardından ise 15 Temmuz ile birlikte rejimi değiştirip, Başkanlık sistemini getirmişti.
PKK’nın son dönemde böylesine kanlı bir eylemi yok. Ama her PKK eyleminin, verdiğimiz her şehidin maalesef siyasi bir sonucu oluyor: Saray rejimi biraz daha güçleniyor. Ve kritik bir seçim öncesinde olan bir saldırıda ister istemez aklınıza bir şüphe düşüyor.
PKK’nın her saldırısının AKP’ye oy olarak döndüğünü 2015 seçimlerinden biliyoruz. Bunu biz biliyorsak PKK bilmiyor mu? PKK, kendi siyasal uzantısı DEM Parti mecliste topun ağzında iken, tüm belediyeler kayyumda iken neden böyle bir saldırı yapar?
Bu sorunun cevabını aslında şöyle vermelisiniz: PKK’nın gerçek siyasal uzantısı aslında HDP değil malum parti olmasın?!
Kürtçülerle ittifak yapan tarih olur
Elbette bu terörün siyasal sonuçları olacak, bundan AKP çok ekmek yiyecektir ve İstanbul’da bile seçimler artık risklidir. Özgür Özel, DEM Parti ile ittifak kurmakla kalmamış, terör saldırısı sonrası TBMM’de imzaya açılan “teröre karşı bildiri”ye imza da atmamıştır.
Şu anda parlamentoda, CHP ile DEM parti yan yanadır, 30 yıl öncesinin SHP-HEP ittifakını, CHP’nin o dönemki adıyla SHP’nin Kürtçü milletvekillerini Meclis’e soktuktan sonra nasıl yok olduğunu bilmez yeni nesiller. Aslında bugün SHP diye bir partinin tarih olmasının, insanların hatırlamamasının bile bize gösterdiği bir tarihsel gerçeklik var: Kürtçülerle ittifak yaparsan tarih olursun!
Şimdi yaşanacakları bilmek için ise o kadar geçmişe bile dönmeyin, 2015 yılının 7 Haziran-1 Kasım arası kanlı dönemine bir bakın.
Polis soruşturmalarının altın kuralını aklınızdan çıkartmayın: Bir cinayet işlendiyse o cinayetin kime yaradığını sorun, faili bulursunuz
İslamcılık PKK’cılıktır!
Tam bu sırada komplocu bir el devreye girer ve AKP’yi korumaya alır. Oyun basit, yürütülen mantık daha da basittir: Saldıran PKK’dır ama saldırtana bakın!
Kimmiş saldırtan: ABD ve İsrail!
Zaten bu ülkede ABD dediğinizde akan sular durur, aynı zamanda beyinler de, kalpler de durur.
Eh şeytan ABD’dir fazla da söze gerek yoktur!
PKK’nın Amerika ile de İsrail ile de ilişkisi olduğu malum. Bunu inkâr eden yok ama PKK’yı Amerikancılıkla suçlayanların ahlaksız oldukları nokta şu: PKK aynı zamanda Rusçu, Putinci.
Diyeceğim o ki, PKK’yı Amerikancılıkla suçlayanların derdi Türklük değil, cumhuriyet zaten değil, şehitlerimiz ise umurlarında bile değil. Bunlar da tıpkı PKK gibi başka bir ülkenin ve devletin askeridirler. Ama biz sadece kendi vatanı ve milleti için savaşana asker deriz, diğerlerinin yaptığı ise askerlik değildir, halk dilinde buna ne dendiğini benim hatırlatmama gerek bile yok.
Zaten dikkat ederseniz, PKK’nın saldırısından sonra şehitlerimize bir Fatiha bile okumadan, Gazze’ye saldıralım çağrıları yaptılar. Neymiş, büyük resimde ABD-İsrail Gazze’de saldırıyormuş, PKK da Türkiye’ye saldırarak Türkiye’nin elini kolunu bağlamak istiyormuş. Yapılacak şey o nedenle PKK ile değil ABD ile, İsrail ile savaşmakmış!
Bakın beyinsizlik ve vicdansızlık bir insanı nasıl da bir anda PKK’lı bile yapar görüyor musunuz!?
Ama bu vicdansızlığın atında onları PKK ile birleştiren bir Türk düşmanlığı var. Bizde İslamcılık denilen akım tek kelime ile Türk düşmanlığıdır. Bugün Türk yurdunda Türk evlatları ölürken onlar Gazze için ağlaşırlar; üstelik Türk askerinin kendi vatanını savunması, PKK ile mücadele etmesini değil, Gazze’ye gidip orada savaşmasını da isterler. Eh, bunu PKK da çok isterdi: Türk askeri Gazze’de savaşırken onlar da Türkiye’ye rahatça sızıp, burada terör eylemlerini gerçekleştirirlerdi.
Oyun içindeki oyun
Ama AKP yandaşı kanallardaki tüm bu söylemlerin bir sınırı var ve bu saldırının AKP’nin elini rahatlatan bir tarafı da var. Oyunu değil oyun içindeki oyunu görelim…
Hamas’ın İsrail’e saldırısı ile başlayan atmosfer AKP’nin kendisinden kopan İslamcı tabanı yeniden etrafında toplaması için bir motivasyon kaynağı olmuştu. Üstelik muhalif kesimleri de tümüyle pasifize etmişti.
Bir süre bunun ekmeğini yiyen ama eli kolu da bağlı olan, İsrail’le savaşacak hali olmayan, isteği ise hiç olmayan AKP, şimdi PKK’nın saldırısı ile kendini sorumluluktan da kurtarmış oluyor. Gazze gazı biraz kesilip artık içeride milliyetçilere yönelik bir kampanya başlar, böylece kaçan milliyetçi oylar da toparlanmaya çalışılır.
PKK bu eylemi neden yaptı sorusunun cevabı sizce de çok açık değil mi?