Rusya’da 9 Mayıs’ta kutlanan “Zafer Günü”, 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın teslimiyeti kabul ederek silah bıraktığı ve Sovyetlerin Nazi rejimine karşı galip geldiği gün olarak kutlanıyor.
2. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve faşist Alman yönetiminin devrilmesi insanlık tarihi açısından önemli bir adım. Ancak Rusların kendilerini “insanlığın onurunu kurtaran kahraman millet” olarak tanımlaması, Sovyetlerin o dönemdeki Polonya işgalinde ve Kırım’da Türklere yaptıkları düşünüldüğünde doğru bir tanımlama değil. “Anti faşist” Rus ordusu, Katyn Ormanlarında on binlerce Polonyalıyı enselerine birer kurşun sıkarak öldürdü. Kırım’da Türklere yönelik çok büyük bir soykırım uyguladı, hayatta kalanları da binlerce kilometre öteye sürdü.
Bazılarının “anavatanda sosyalizmin bekası” adına haklı gerekçeler bulmaya çalıştığı ya da görmezden geldiği bu katliamlar, tıpkı Nazilerin işlediği insanlık suçlarına benzer ama hakim tarih yazıcılığı bunları pek yazmaz.
Meselemiz bir tarih tartışması açmak değil. Ancak Ruslar açısından övünülebilecek 9 Mayıs günü, Ukrayna saldırısının ardından bir “direniş gününden”, bir “işgal girişimine” halkı ortak etmek için düzenlenmiş bir toplantıya dönüşmüş durumda. Tıpkı geçtiğimiz ay Kırım’ın ilhakının yıldönümünde yapılan ve Putin’in de konuşma yaptığı stadyum konuşması gibi.
Yani kısacası Ruslar, zafer bayramlarını kaybettiler; Putin, Rusların kutlayabilecekleri zafer gününü bir işgal anmasına dönüştürmüş oldu. Bu bir ulus için etkisi gelecekte daha çok ortaya çıkacak önemli bir kayıptır. Ruslar, Putin aracılığıyla kendilerini “insanlığın onurunu kurtaran millet” olarak sundukları tarih anlayışından da vazgeçmiş durumdalar.
Ortaya çıkan yeni tarih ise, “direnen” değil “saldırgan ve yayılmacı” bir tarih yazımı olacak. Dünkü törenler de bunun bir başlangıcı olacak, 2007’de Putin’in Münih Konferansı’nda NATO’ya bayrak açması gibi tarihsel bir kırılmanın göstergesi olacaktı. Beklentiler bu yöndeydi ancak Ukrayna direnişinin artması ve Rusların kazanan taraf olmadığının açıkça ortaya çıkması törenlerin etkisini önemli ölçüde azalttı.
Belki de Stalin’e öykünerek Rus tarihine geçmek için Ukrayna‘ya saldıran Putin, saldırının üçüncü ayında işgali gerekçelendirmeye çalışarak bugüne kadar Rusları tam olarak ikna edemediğini de ispatlamış oldu. İddialara göre 500 esir Ukrayna askeri, Kızıl Meydan’da yürütülecek, nükleer başlıklı füzeler geçecek, tüm dünyaya korku salınacaktı.
Son derece sönük geçen törene geçtiğimiz günlerde yaralandığı iddia edilen Rus Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov katılmadı. Rusların çok övündükleri Rus hava kuvvetlerinin yapacağı gösteriler “hava muhalefetinden” dolayı iptal edildi ancak gelen fotoğraflarda havanın kötü olmadığı açıkça görülüyor. Rus devlet televizyonunda bile “Savaşa hayır” pankartlarının açıldığı düşünüldüğünde, Rus Ordusunun içerisinde de Putin’e karşı çıkan havacıların olduğu ve bu havacılardan Putin’in üzerinden uçarken çok büyük “tehlike arz ettiği” de ortada. Törenlerdeki askerilerin silahları toplanmış ya da oyuncak tabanca verilmiş bile olabilir. “Dahi” Putin mutlaka bu olasılıkları da düşünmüştür.
Saldırının ilk dönemlerinde Ukrayna hemen teslim olacak, iktidar Moskova’ya yakın birilerine devredilecek ve Rus Ordusu 1 hafta içerisinde evine dönecek demişlerdi ama olmadı. Sonra Ceyda Karan ve Banu Avar gibi yeminli Rus memurları “Ruslar zaten Kiev’i alacaklarını söylememişlerdi.” diyerek, asıl amacın Doğu Ukrayna’nın ilhakı olduğunu iddia ettiler. 9 Mayıs’ta Donestk ele geçirilmiş olacak, direniş tamamen bitecek, Rus Ordusu, Ukrayna’dan çaldıklarıyla kutlama yapıyor olacaktı.
Ama bu da olmadı. Doğu Ukrayna’da direniş devam ediyor ve daha da devam edeceği açık. Rusya’nın bir bataklığa saplandığı her geçen gün daha net biçimde ortaya çıkıyor. Moskova’daki hesap Kiev’e uymadı. Ruslar şimdi ambargoların olabileceği konusunda uyarmayan diplomatların peşine düşmüş durumdalar. Belli ki bundan sonra Ukrayna’nın direnmeyeceğini söyleyerek Putin’i “galeyana getiren” istihbaratçıların da kellesi istenecek.
Kısacası Putin, Stalin olamadı ama Rusların bayramlarını çalarak tarihe geçti. Bundan sonra 9 Mayıs denildiğinde akıllara Stalingrad savunması değil de Mariupol direnişi gelecek.