Rus kavramı Novgorod ve Kiev Knezlikleriyle kullanılan bir kavramdı. Batu Han’ın bu knezliği tümüyle yok etmesinden sonra Moskova, bir Tatar Hanlığı olarak Muskovit Hanlığı olarak kurulmuştu. 18. yüzyıldan sonraki süreçte Moskova ismini Rusya’ya çevirmek biçiminde bir politika güdüldüğü için başlığımızı ironik bir şekilde Ruskovitler olarak koyduk.
Eski Ruslar dediğimiz Ruslar yalnızca Novgorod’da kalmıştır. Novgorod Tatarlar tarafından işgal edilmediği için Veliko-Rus (parlak Rus) veya Rus kavramı Novgorod’la sınırlıdır. Moskova, aslında anti-Rus bir kavramdır ve Petro ile beraber Büyük Rusya kavramında, Rusya tüm bu bölgeleri kapsayan bir isim haline çevrilmiştir. Biz bunun için ironik olarak Ruskovit başlığını kullanmayı tercih ettik.
Tatar kavramı Rus diplomat Kalnukov’un söylediği gibi Kırım Tatarlarıyla sınırlı bir kavram değildir. Başkırdistan’da, Kazan’da, Moskova’da, Novgorod’da ve Sibirya’da etnik olarak tanımlanmış bir kavramdır ve Rus etnisinin temelini oluşturmaktadır. Bir başka Rus diplomatının söylediği gibi, hangi Rus’u hamama götürüp yıkarken altından Tatar çıkar. Bu kavramları dar anlamda Cengiz Han’ın büyük Batı seferi, Ögeday Kağan zamanında, Cengiz Han’ın torunlarının komutanlık ettiği, Cuci Han’ın oğulları Batu Han, Berke Han, Şeyban Han ve Orda Han olmak üzere Cuci oğullarının kolu, bunun dışında Ögeday Han’ın oğulları Güyük ve Kadan, diğer taraftan ise Çağatay Han’ın oğulları olan Möngke ve Baydar’ın oluşturduğu büyük bir orduyla üç kanaldan 1240’ta bir kolu kuzeyden Volga Nehri’ni takip ederek Kazan’dan girip Novgorod’a gitmiş. Diğer kol ise güneyden gelerek Dinyeper’i takip ederek Kiev’e ulaşmıştır. Daha sonra bu iki ordu birleşerek Macaristan’ı fethetmiş ve Adriyatik’e kadar ulaşmıştır. Bu sefer dünya tarihinin dramatik seferlerinden biridir ve Gumilev’in de belirttiği gibi eski Rus etnojenezinin sona erişidir. Kiev, Batu Han tarafından yerle bir edildiği gibi tüm şehir yakılmıştır. Kazan şehirleri, kuzey kolda Batu’nun kardeşleri tarafından yerle bir edilmiştir ve Volga boyunca, Volga-Don-Dinyeper nehirleri arasındaki alan, drenaj ırmaklarının izin verdiği yollarda hareket edilerek, hatta buzların üstünden giderek, klasik eski Rus şehirleri olan Rayzan, Tever, Suzdal, Vladimir, tümü ReneGrousset’in anlattığı şekliyle dramatik bir şekilde tarihten silinmiştir.
Buradaki yerel İskandinav hanedanının soyu tümüyle yok edilmiştir ve Kiev merkezli Rusluk tarihten kaldırılmıştır. Kuzeydeki alanda da bütünüyle kiliseler yakılmış, kaleler yerle bir edilmiş, işgale direnen insanlar Cengiz Han töresine göre topluca öldürülmüştür. Rusya Bozkırı dediğimiz bölge, adeta bir tarlanın sürülmesi gibi eski Ruslardan arındırılmıştır.
Peki bu bölgede daha sonra ne olmuştur?
Altın Ordu, Batu Han’ın Volga’nınHazar Denizi’yle birleştiği yerde Saray şehrini kurmuştur. Daha sonra, Kazan’da bir yapılanma oluşmuş ve daha ilginci de önemli bir bir tarihsel kimliği olmayan Muskovitler ortaya çıkmıştır. Burası da bir Tatar Hanlığı olarak yer almıştır. Bu hanlığın kuzey kolunda da Sibirya’ya doğru uzanan Şeyban Hanlığı oluşmuştur.
Güneyde Volga’nın batısında büyük kardeş Batu’nun abisi yerleşmiş, buralarda Ak Orda, Altın Orda ve Gök Orda kurulmuştur. Bunların içinde de Moskova’da “UrusHanlık” denilen hanlık kurulmuştur.
Moskova Hanlığı bağımsızlığını Dmitri Donskoy önderliğinde Güney Nogaylarına karşı yaptığı Kulikovskaya Savaşı’yla kazanmıştır. Dmitri Donskoy aslen Tatar olan bir handır. Moskova Hanlığı, daha önceleri Cuci’nin torunlarının yönettiği bir hanlıktır.
Gumilev’in de vurguladığı gibi,bu akın Rusya’daki tarihsel kayıtlarda “Tatar akını” olarak vurgulanmaktadır. Dmitri Donskoy’un boyunduruğundan çıkana kadar bir Tatar hanedanından bahsedilmektedir. Aslında Tatar kavramı bozkırdaki tüm Türk etniler orda düzeni içinde birleştirenbir yapı oluşturmuştur. “Hankotarmak” olarak dört büyük uruk tarafından askeri demokrasiyle han seçilmekte ve bunlar içinde de bugün de devam eden “baskak”,“tamga”,“vergi” ve “defter” kavramları Altın Ordu’nun tüm Volga havzası boyunca getirdiği düzendir ve burada da Muskovitler Han adına vergi toplayan bir topluluktur.
Muskovitlerin Kazan hanlığından farkı, Ortodokslaşmış Tatarlar tarafından kurulmuş olmasıdır. Batu Han’ın oğlu Sartak, Hıristiyan olmuştur. Eğer ölmeseydi, Müslüman Tatarlardan bahsetmek mümkün olmazdı. Özbek Han’ın ve Berke Han’ın döneminde Volga hattı boyunca Kazan Müslümanlaşmıştır. Dinyeper hattı boyunca Kırım Hanlığı çevresini oluşturan Güney Bozkır’ın Nogayları kuzeydeki Volga hattına biat etmemiş, Kırım Hanlığı’ndan da bağımsızlığını sürdürmüştür. Bunların önemli mirzaları Nogay Mirza ve daha sonra Mamay Mirza’dır. Mamay Mirza, Dmitri Donskoy ile çarpıştığında esasen Altın Ordu’yla savaşmıştır.
Altın Ordu Hanı Toktamış Han, Dmitri Donskoy’dan sonra Kırım üzerindeki egemenliği nedeniyle Mamay Mirza’yla savaşmıştır. Mamay Mirza’nın kabilesi Mansuroğulları, onun oğlu İskender, onun oğlu Ivan, giderek Dinyeper boyunca Hıristiyan kabilelere dönüşmüştür. Kereylerden gelen ve Nasturi Hıristiyanı olan bu Tatarlar, sonra Ortodokslaşarak bugünkü Kozakları, Zaporijna Kozaklarını, Don Kozaklarını ve hatta Kuban Kozaklarını oluşturmuştur.
Nogaylarla Kozaklar birbirlerinin üzerine gelen bozkırın çocuklarıdır. Aynı şekilde Ural Ötesi bölgedeki Kozaklar ağırlıklı olarak Nayman ve Kereylerden oluşur ve Cengiz Han’ın ordusundaki Hıristiyan kabilelerdir. Batıdaki Ortodokslukla direkt kontakları olmadığı için kendi Şamanist kimliklerini sürdürmüşlerdir.
Buradan çıkan olay, Moskova çevresindeki Hıristiyanlaşmış ve Ortodokslaşmış Tatarlar, Novgorod’dan Moskova’ya kuzeyden Volga boyunca gelmiştir. Güneyden Dinyeper ve Don Nehirleri arasında Moskova alanında kurulan hanlık, Ortodoks kimliğiyle bugünkü Muskovit kimliğini ortaya çıkarmıştır. Başka bir deyişle bugünkü Rusların ataları, Tatar Hanlığı’nın oluşturduğu etnojenezde gelişmiştir. Volga boyunca doğudaki kesimler ise Kazan Hanlığı’ndaki Bulgar Müslümanlığından gelen hareketle Müslüman olarak kalmıştır. Kırım, bu anlamda buradan etkilenmiştir ama bozkırdaki Nogaylar Ortodokslaşarak bugünkü Zaporijna ve Don Kozaklarını oluşturmuştur. İç Savaş’ta bu Kozaklarbirbirleriyle ve Tatarlarla savaşmıştır ve Şolohov’un “Durgun Akardı Don” romanında belirttiği üzüntüsü buradan gelmektedir.
Putin’in de belirttiği gibi, Ukrayna’da olan savaşta Don Kozakları, bugünkü Malo-Rus denilen Çara bağlı Kozaklardır. Diğer taraftan ise Zaporijna Kozakları ise Nogayların batıya (Litvanya’ya) bağlı unsurlarından oluşmuş bir gruptur. Ukrayna Savaşı aslında bu iki grup arasında Kırım Hanlığı’nın kuzeyindeki Don ile Dinyeper arasındaki alanda geçmektedir.
Bu teori aslında farklı bir bakış açısını getirmiştir. Doğu Slavları tezi aslında gerçekçi bir tez değildir. Slavlar batıda Polonya sınırında ve Slovakya’da söz konusudur. Bugünkü anlamda Tatar akınları buradaki Kuman bölgelerini tümüyle kendi yapısına aldığı zaman yeni bir Tatarlık oluşmuştur. Bu olguyu “Moğol” diyerek gizleme çabası Rus tarihçilerde hep vardır. Oysa dürüstçe itiraf eden Macarlar, kökenlerinin Avarlar ve onlar üzerine gelen Kumanların oluşturduğunu kabul ederler. Tarihsel olarak, Avarlar ve Kumanlar Hıristiyanlaştıktan sonra kültürlerini korumuşlardır ve örneğin Cengiz Han’ın ordusundan miras saç tarzlarını değiştirmemişlerdir. Bugünkü Kozak tarzı, Kuman tarzı üstü tıraşlı ve kuyruklu saçlarla bıyıklı kimlikleri süregelmiştir.
Hıristiyanlaştırdıkları anlamda onlara Macar denmektedir ama kökenleri aynı Moskova’nın Tatarlardan türemesi gibi Kıpçak ve Avarlara dayanmaktadır. Bunu dışlamak isteyen kimi Macar tarihçiler ise köklerini Fin-Ugor kabilelerine dayandırmakta ve Türklük kökenlerini dışlamaya çalışmaktadır. Oysa bu gerçekçi bir olgu değildir.
Batı Göktürk Türk Kağanlığı’nın hanı olan Hanı Kubrat’ın bir kolu Volga’ya, oradan da Tuna’ya gelmiştir. Bir kolu da Macaristan’a gitmiştir. Bu batı kağanlığı, Bulgarya’da, Macarya’da ve Kazan Bulgarlarının oluşturduğu üçlü yapıda bir etnik kimlik gelişimi sürdürmüştür. Bunlar üzerine, Kumanların ve Peçeneklerin egemenleşmesiyle ve Kuman Hanlığı sürecinde Cengiz’in ordularıyla çatışmaya başlamışlar ve büyük Tatar akını sonrası Rusya’da yeni bir etnojenez başlamıştır. Ukrayna’da Zaporijna Kozakları ve Nogaylar türerken Orta Volga bölgesinde Don Kozakları ve kuzeyde, bu üç ırmak arasında Moskova’da Moskova Hanlığı Ortodoks olarak kurulurken kuzeyden gelen ve Kazan’la bağlantılı Tatarlar Novgorod’da oluşmuştur.
Tarihe bu boyutuyla baktığımızda Kırım’la sınırlanmış bir Tatar kavramı, Rusya’nın Batıcı bir anlayışla kendisine bir Slav köken arama çabasıyla Doğu kökenini reddetmekte ve Doğuyla yani Kazakistan’la ve Volga Tatarlarıyla bağlantısını düşmanca bir çelişkiye dönüştürmektedir.
Büyük tarihçi Gumilev, “Etnojenez” kitabının bitiminde “Nogaylar, Kozaklar, Başkırtlar ve Tatarlar, Süper Rus Etnojenezine girerek bütünleşecektir” sonucuna ulaşırken doğru bir şey söylemektedir. Çünkü 12. yüzyılda Moskova etnosu henüz Tatarlardan dönüşmekteydi. Tatarlar Ortodokslaşmasıyla Moskovalılar oluşmaktadır. Bunun bazı kolaylaştırıcı sebepleri vardır. Naymanlar ve Kereyler köken olarak Nasturi Hıristiyanları olduğu için çok rahat bir şekilde Ortodokslaşmışlardır. Tarihi bu boyutla görmediğimiz zaman Türk-Müslüman senteziyle, Türklüğü ve Tatarlığı Müslümanlıkla sınırladığımız zaman Tatarların gerçek gelişim tarihini görememekteyiz. Yani, Macarları, Bulgarları, Moskov Rusları ve Kazakları Müslüman olmadığı için Tatar dünyasından dışladığımızda asıl gelişen bilimsel etnojenezi görmemiş oluruz.
Sovyetler’in eski Dışişleri Bakanı Gromiko’nun torunu Alexey Gromiko’nunda “Biz Cengiz Han’ın ballarıyız” derken kabul ettiği gibi Tatarlığın Hıristiyanlaşarak geniş bir alana yayıldığı ortaya çıkmaktadır. Batılı tarihçiler ise “Moğol” ismini kullanarak Tatarlığın etnik kimliğinin gelişimini gizlemek istemektedir. Oysa ki, Moğolistan’daki bugünkü Moğollarla Batu Han Tatarlarının hiçbir ilgisi yoktur. Batu Han Tatarları, bozkırdaki İskitlerden, Sakalardan, Hunlardan, Kıpçaklardan ve Kumanlardan gelen halkların Yeni Ordu düzeninde “Tatar” ismiyle ortaya çıkmasıdır. “Tatar” ismi giderek bugünkü Moskovalılara ve Kozaklara, daha batıda Macarlara ve güneyde ise Kubrat Han’ın oğlu Asparuk Han’ın torunları olan Bulgarlara dönüşmüştür.
Bu gelişimin en tipik örneğini Gagavuzlarda görmekteyiz. Gagavuzlar Hıristiyanlaşmış ama Türklüğünü koruyabilmiş göçer topluluklardır. Nogaylar aslında Şamanist, Göktanrıcı, Tengrici topluluklardır ve Hıristiyanlaşması kolay olmuştur. Çok ilginç bir şekilde çaldıkları “bandura” ile “dombra” aynı kökenden sazdır.
Moskova Hanlığı Cuci soyundan gelen Dimitri Donskoy’un bayrağı ve arması aslında Altın Ordu armasıdır. Bütün Kırım hanların da damgası bu çift başlı kartaldan türemiştir. Bizim Kırım Hanlığı’ndaki “Tarak Tamga” aslıda kartaldan türeyen bir şekildir. İki kanat iki tarak, ortası ana gövdedir. Burada gördüğümüz gibi, Kuzey Tatarları bu bölgede Hıristiyanlaşmış ve Moskovlaşmıştır. Moskovit etnisi Tatar kökenlidir.
Haritada koyu yeşille kaplanmış alan Moskov etnojenezi ve Moskov Hanlığı’dır. Onun etrafında Volga boyunca olan Kazan Hanlığı, güneydeki bozkır ise Don, Dinyeper ve Zaporijna Kozakları ile Kırım Hanlığı’nın alanıdır. Bu boyutuyla Altın Ordu coğrafyasının içindeki bir alandır.
Altın Ordu, Kiev’deki eski Rusların kimliklerini ortadan kaldırmıştır. Ardından bugünkü Moskovitleri ve Zaporijna Kozaklarını oluşturmuştur. Bugünkü Rusya’daki yeni Ruslar kendi tarihlerine objektif olarak yaklaşırlarsa bizim çizdiğimiz bu hatlara ulaşacaktır. Yoksa Batılı bakış açısıyla Rusları Vareklerden ve İskandinavlardan kökenlendirirken, Sovyetler Slavları Avrupalı yapmak için kendi Slav kökenine indirgemektedir. Oysa bu yaklaşım da Orta Asya bozkırındaki büyük Tatar Altın Ordu coğrafyasının bütünlüğünü bölmektedir. Altın Ordu coğrafyası, Kazakistan’ı da, Ukrayna’yı da, Rusya’yı da kapsayan büyük bir coğrafyadır ve etnik kimliği 1200 yılındaki büyük Tatar akını sonrası şekillenen ortak bir tarihtir. Aralarındaki farklılıkların kökeni ise, daha önce belirttiğim gibi, Altın Ordu’yu oluşturan kabilelerin farklılıklarındandır. Merkit, Kereyit ve Naymanlar Kazakistan coğrafyasında yer alırken kökenleri Nasturi/Hıristiyan topluluklardır. Bozkırdaki Nogaylar, Nogay Han’ın Aral Gölü’nden Tuna’ya kadar uzanan bozkurda egemen olan topluklardır ve Kırım Hanlığı’na bağlı olmuş veya bağımsız kalmışlardır ama ağırlıklı olarak Göktanrıcı gruplar olarak Ortodokslaşmışlardır. Kuzeydeki Volga’daki Bulgarlar ise Bulgar Müslümanlığından kaynaklanmışlardır. Ama onların doğusunda Kasım Hanlığı,Novgorod Hanlığı ve Moskov Hanlığı, Tatar hanlıklarıdır ve bunlar Hıristiyanlaşmış Tatarlardan oluşmaktadır. Eğer Batu’nun oğlu Sartak iktidara gelseydi, Sartak Hıristiyan olduğu için tüm bölge yaygın bir şekilde Hıristiyan olacaktı. Oysa Cuci’nin torunu Sartak ve çocukları Moskova’da han oldukları için onların kökenleri Nayman ve Kerey Nasturilerinden etkilenmiş ve Ortodoks olması kendiliğinden gelmiştir.
Tatarlar 12.-13. yüzyılda Çin’den getirdikleri bürokratik yapıyı Rusya bozkırında uygulayarak bugünkü Rus derin devletinin yapısını oluşturmuştur. Bu yapı tamamen Altın Ordu devlet yapısından kaynaklanmaktadır. Bu da dört ayağa dayanan bir devlet yapısıdır: “Han kötermek”, bunun dışında “defter” tüm buradaki halkı yazmak deftere yazmak, “damga” alınan vergiyi damgalamak, “baskak” buradaki vergi toplayıcı memurlar ve askerler. Bu boyutuyla bu kelimeler bugün de varlığını sürdürmektedir. Dört ayaklı paralel güçlerin oluşturduğu bir devlet yapısı sözkonusudur.
Batılılaşmacı, Alman ve İngiliz kökenli yapıların Rusya’da egemen olamamasının nedeni bu Altın Ordu’dan gelen devlet yapısına çarpıp kalmasıdır. Lenin, “eski ‘burjuva’ çar devlet yapısı parçalanıp yerine proleter yapı oluşturulmalıdır” derken aslında bu eski Altın Ordu yapısının yıkılmasını kastetmektedir. Ama Bolşevik Parti Merkez Komitesi iktidarı bir türlü alamamış ve eski Altın Ordu toplumunun devlet yapısının temsilcisi Stalin, Merkez Komitesi’ni tasfiye etmişve Altın Ordu devlet yapısı Bolşevik toplumda devam etmiştir.
Yukarıdaki 1 no’lu haritada 1240’taki büyük Tatar akını, tüm Avrupa’nın kuzeyini Baltık Denizi’ne kadar ele geçirmiştir.Altın Ordu Hanlığı bünyesine Moskova Hanlığı’nı da katmıştır. Bir sonraki haritada ise Moskova Hanlığı’nın Altın Ordu’dan ayrılışını görmekteyiz. Açık yeşil renk Altın Ordu (Cuci oğulları), yeşil renk İran/İlhanlılar (Hülagü),koyu yeşil renk Türkistan (Çağatay Han) bölgelerini göstermektedir.
Rusya’daki etnik kimliğin gelişimi, Tatar-Muskovit-Kozak gelişimi, kendi doğal seyrinde coğrafya ortamında bir etnik gelişim olarak ortaya çıkıyor ama Sovyet Devrimi sonrası Lenin’in “ulusların kendi kaderleri tayin hakkı” kavramıyla burjuva milliyetçilik kavramı altında uluslar oluşturma çabası Veliko-Rus, Malo-Rus ve Ukrain gibi Sovyetlerin oluşturulması yanında özerk bölgeler ve bağımlı bölgeler devletler biçiminde devletlerin oluşturulması aslında doğal gelişim sürecini engellemiş ve sınırlarla etnik gelişimini ortadan kaldırmıştır. Bu sınırlar nedeniyle etnik gelişimde grupları coğrafi olarak birbirlerine hasım ve düşman haline getiren bir süreç yaşanmıştır. Bu sürecin en tipik örneğinde, bugün aynı Kırım Hanlığı çevresinde Hıristiyanlaşmış Nogayların Zaporijna çevresinde olanları Ukraynalı, buna karşın Don bölgesindeki Nogaylar Don Kozakları, bugün Ukrayna’daki savaşın iki tarafının da aynı etnik yapıda yer almasına karşın birbiriyle savaşmasına neden olmuştur.
Burada Prigorjin’in Wagner’iyle Zaporijna’nın Bandera’ları aynı etnik kimliğin sonucudur. Bu olgu da “ulusların kaderini tayin hakkı” kavramının sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Sultangaliyev’in belirttiği “Sosyalist Turan/Rusya” kavramı bu bölünmeleri engelleyen bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Turan Rusya Sosyalist Cumhuriyeti kavramı alt bölümlere ayrılmayan, kendi doğal akışı içindeki coğrafi farklılaşmayla bütünselleşmiş bir olgu olacakken, birbirleriyle düşman haline gelen devletler konumuna gelmesine sebep olmuştur.
Gumilev’in ileri sürdüğü “Rus süper etnosu” sürecinin sonu olarak Kozakların, Nogayların, Tatarların, Başkırtların giderek Rus süper etnosunda sentezleneceğini ileri süren tezi tepki görmektedir. Ama aslında burada söylediği final bir söz değildir. Başlangıçta bir Rus vardı ve o Rus içinde Tatarlar entegre oldular gibi bir algılama taşmaktadır. Aslında bu başından beri devam eden bir süreçtir, yani Nogaylar ve Tatarlar Moskova’da Ortodokslaştığında Moskovit oluşmuştur ve Moskova Hanlığı Cuci’nin torunlarının yönettiği bir hanlıktır. Buradaki Hıristiyan Tatarlar kendilerine İvan ve Alexander gibi isimler almasına karşılık, Dimitri Donskoy örneğinde olduğu gibi aslen Tatardır. Dimitri Donskoy, Tatar savaş taktiklerini bilen ve uygulayan bir kişidir. Kırımlı Mamay Mirza ile savaşmıştır. Mamay Mirza, Kırım’da Cenevizlilerle ticaret yapan ve bir merkezi alana egemen olan bir güçtür. Sonuç olarak bu savaşta (Kulikovskaya Savaşı) Volga/Moskova gücüyle Kırım gücü çatışmıştır. Bu savaştan sonra Moskov Hanlığı Altın Ordu’dan bağımsızlığını almıştır ama yine de Altın Ordu’nun bir koludur. Çünkü Toktamış Han, doğudan Volga’dan gelerek Mamay Mirza’ya saldırmış ve onu Kırım’da öldürmüştür.
Bu anlamda Moskovit etnojenezinin başlangıcından beri burada var olan Tatarlar, Nogaylar, Kıpçaklar ve Kumanlar Hıristiyanlaşarak Moskovitleşmiştir. Aynı şekilde güneydekiler de Hıristiyanlaşarak bugünkü Zaporijna Kozaklarını oluşturmuştur. Don bölgesindeki Kozaklar da Moskova’ya daha yakın olarak ve Çar’ın muhafız alayını oluşturmuş ve onlara “Küçük Rus” anlamında Malo-Rus denmiştir.
Bu boyutuyla Moskovitleşme, var olan bir Rus kimliğinin Tatarları içine alıp asimile etmesi değil tersine Tatarların Ortodokslaşarak aşama aşama oluşan bir kimliği kastetmektedir. Gumilev’in söyleyemediği aynı mekanizmayla Tatarların 13. yüzyıldan beri Ruslaşması süreci yaşanmıştır.
Batılı tarih yazınında, Kiev-Novogorod hanlıklarının13. yüzyıldan önce İsveçli Varegler tarafından oluşturulduğu düşünülürdü. Bu tez son dönemde, Vikinglerin gelerek buraya egemen olmasına yönelmiştir. Oysa kitlesel bir Viking gelişi söz konusu olmadığı gibi Vikinglerin burada egemen olmaları da mümkün değildir ama Batı tarih yazını özellikle Netflix’te Viking dizilerinde bu olay abartılarak konmuştur. Diğer taraftan ise Slav tezi de gerçekçi değildir çünkü Slavlar batıda ve güneydeyken burada Slav var idiyse de Altın Orduvar olan tüm hiyerarşik, kurumsal, devletsel veya feodal yapıların yönetici ve askerlerini fiili olarak yok etmişlerdir. Ardından yeni bir yapı gelişmiştir. Nasıl ki bölgenin devlet yapısı Altın Ordu’ya dayanmaktaysa etnik yapı da Altın Ordu’nun ürünüdür. Bölgeye hâkim olan Büyük Tatar akınıyla Rusya’nın tarihi bütünüyle yeniden yapılmıştır. Özellikle Yüzüklerin Efendisi’nde Tolkien’in “Orklar” diye tanımladığı halk giderek “Elflere” dönüşmüştür. Bugün de Ukraynalılar Ruslara “Orklar” derken kendilerini “Elf” olarak görmektedirler.
Altın Ordu devrinde Ortodoksluk, Moskova oluşumunun kültürel ve dinsel öğesi olarak rol almaktadır ama Sovyet Devrimi’nden sonra günümüze doğru gelindiğinde Ortodoksluğa dönmek aslında çağımızdaki konumla çelişmektedir. Çünkü Rus etnisinin geniş kökenini belirttiğim gibi Kazan Müslümanlar ve bozkırdaki Kozakların ve Nogayların Ortodoksluğu, Moskova’daki Ortodoksluk ve Kazakistan’daki Şamanizmden oluşan bir yapı vardır. Bu boyutuyla Rusya için Rusluğu Ortodokslukla sınırlamak aslında bölünmeyi getirmektedir. Bu anlamda Müslüman topluluklarla Ortodoksluk toplumun arasında bir sınır söz konusu değildir ve bu boyutuyla Sultangaliyev’in vurguladığı Sovyetik bir sosyalist Turan Rusya’sı, Ortodoksluk ile Müslümanlık arasındaki çelişkiyi çözerek bugünkü modern perspektife bakan bir noktaya gelecektir. Dugin’in Ortodoks tarzındaki tespiti aslında Rusya’nın daralmasını getiren bir tespittir. Oysa Altın Ordu tespiti bu anlamda Ortodoksluk ve Müslümanlık arasındaki çelişkinin ikinci planda kaldığı, etnik, kültürel ve coğrafi bütünlüğün temelini savunmaktadır. Bu boyutuyla bugünkü modern Avrasya’da gerçek Avrasyacılık, Avrupacı bir Ortodoksi düşünceye sapılarak sömürgeci, emperyalist bir pozisyona düşer. Oysa Altın Orducu yaklaşımda ve Moskovitlerin Tatar kökenden dönüşmesi ile ortaya çıkan yapı giderek Ortodoksinin yayıldığı alanların çoğalması ama bu çoğalma sürecinde Müslüman ve Şamanist alanlarla bir çelişkiyi oluşturmadan sınırların oluşmadığı bir coğrafyada dönüşme bunu sağlayacaktır. Bu boyutuyla da günümüzün politikası Sovyetler sonrası Homo-Sovyetikten sonra Homo-Bozkurt insanının oluşumu olarak anlaşılabilir.
