Muharrem İnce’nin ve Sinan Oğan’ın Cumhurbaşkanı adaylıkları, muhalefeti bölmeye yönelik bir adım.
Bu iki ismin de aday olabilmesi meydanlarda toplamak zorunda oldukları 100 bin imzaya bağlı ancak mevcut örgütlenmeleri bunu sağlayabilecek güçte değil.
Anayasa değişikliğiyle getirilen “100 bin imza” düzenlemesinin neyi amaçladığı ortaya çıktı. İnce de Oğan da kendi seçmenlerinin değil, AKP seçmeninin verdiği imzalarla aday olma hakkını elde edecek.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Doğu Perinçek, Muharrem İnce sayesinde imza toplayabilmiş, seçimde aldığı oy ise çok daha düşük olmuştu.
İnce’nin de Oğan’ın da muhalefeti bölebilecek bir siyasi gücü ve itibarı yok.
Ancak siyasi bir güçlerinin olmaması, “etkisiz eleman” olacakları anlamına gelmez.
İki ismi de seçim sürecinde ekranlarda bol bol göreceğiz. İnce ve Oğan’a verilen görev, yapacakları “sansasyonel açıklamalarla” iktidarın değil; muhalefet adayının tartışılması ve bu tartışmalar üzerinden iktidar lehine siyasi malzeme yaratmak…
İnce’yi ve Oğan’ı destekleyenler, bu yoğun ilginin “kerametini” kendilerinde değil, AKP’nin muhalefeti dağıtmak üzerine kurduğu seçim stratejisinde aramalı.
İktidarın seçim stratejisi, muhalefetin Türkiye’yi “koalisyonlu yıllara” geri götüreceğini anlatmak üzerine kuruldu.
İnandırıcılığı kalmamış yorgun bir iktidarın yapabileceği tek şey, seçmeni “geçmişe dönüş” üzerinden korkutmak. Böyle bir siyasi atmosfer yaratmak için muhalefet içinden muhalefete yönelik “sert eleştiriler” oldukça önemli.
İnce de Oğan da kendilerini destekleyen çok geniş halk kitleleri olduğuna inanmış durumdalar. Bu kanıya varmalarını sağlayan mecra ise “sosyal medya”. Sosyal medyada yaratılan bu “etkinin” gerçek sebebi İnce’nin rap dansı yapması değil, AK Trollerin İnce’ye doğrudan destek vermesi.
Muharrem İnce siyasi geleceğini 24 Haziran 2018’de bizzat kendisi bitirmiş ve hırsına yenik düşmüş bir siyasetçi. Rakibini Erdoğan değil Kılıçdaroğlu olarak görüyor.
Oğan ise Ümit Özdağ’ın yük olarak gördüğü ve aday olmadığı bir seçimde, “atanmış” aday konumunda.
Tuhaf olan Kılıçdaroğlu üzerinden haklı eleştiriler getirenlerin, 24 Haziran akşamı ortadan kaybolmuş İnce’yi ya da “gölge aday” olmayı kabul etmiş Oğan’ı seçenek olarak görmesi.
Faşizme zemin hazırlamak için faşist olmak, Kürtçülüğe zemin hazırlamak için Kürtçü olmak gerekmediği gibi AKP’ye hizmet etmek için de “AKP’li olmak” gerekmiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Muharrem İnce’nin salondan kovduğu TRT ve iktidar medyası bugün İnce’ye ilgi gösteriyorsa bunun sebebi sorgulanmalı.
Bu iki ismin alacağı az oranda oy değil mesele. İnce üzerinden CHP tabanı, Oğan üzerinden de İYİ Parti tabanı oy kullanmaktan vazgeçirilmek isteniyor.
Erdoğan’ın değil Kılıçdaroğlu’nun tartışılacağı bir seçim gündemi, deprem sonrasında iyice yıpranmış AKP açısından bir can simidi olacaktır.