Türkiye yerel seçim sürecinde de ideolojisizlik savaşına devam ediyor. Kimi siyasi partiler ya da siyasi figürler yerel seçim sürecini 2028’in yatırımı olarak görürken, kimi siyasiler de günü kurtarma derdindeler. Ülke aylardır vaat cennetine dönmüş durumda. Eline mikrofonu alan bir kesim tutarlı projelerden ziyade hayal tüccarlığı yapmakta.
Hal böyle iken; partilerin aday belirleme kriterleri objektiflikten ve bilimsellikten uzak olunca ortaya çıkan tablo da siyasi mücadelenin kalitesini oldukça aşağı çekmiş durumda. Ülkemizde siyasetin bir bilim dalı olarak ele alınmasını beklemek her ne kadar trajikomik bir durum olsa da bu denli “seviye düşüklüğü”de oldukça tedirgin edici bir durum.
Siyasi ilişkilerin kalitesini; etkili iletişim yeteneği ve modern politik yaklaşımlar belirler. Bireyler mikro düzeydeki iletişim tarzı, domino etkisiyle büyüyerek toplumun geneline yayılır. Bu aslında; genele hitap eden bir örneği oluşturur. Ülke siyasetine baktığımızda ise örnek teşkil edebilecek bir davranışı söylemek oldukça güç durumda. Bu, çağın gereksinimlerini göz önüne aldığımızda ne yazık ki ileri gitmesi gereken bir hamle iken; geride bıraktığımız çağın nezaketini de mumla aratmaktadır. Bu kısacası siyasi yozlaşmadır!
Siyasi yozlaşma, toplum genelinde kabul görürse; toplumun kültürünü de doğrudan etkiler. Bu kültür bireyin siyasi tercihini veya apolitik olma eğilimini ciddi oranda tetikleyebilir. Yozlaşma sağlıklı tercihleri manipüle eder. Ülkenin kaderi dediğimiz noktada tam olarak burada başlar. Çünkü siyasi kader denilen kavram, herhangi bir kutsal yolla değil; toplumun eğitim ve kültürünün bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Seçim sürecinde adayların veya siyasi figürlerin kullanacağı dil, politik yaklaşımları, gerçekçi projeleri veya propaganda araçları bu siyasi ahlak erozyonunu körüklememelidir. Çünkü ülkemizdeki siyasi duyarlılık ve katılım Avrupa ülkelerine göre çok daha fazladır. Bu kadar yoğun bir şekilde (doğru ya da hatalı) önemsenen bir olgu mutlak surette toplumu sosyolojik olarak etkileyecektir. Ki toplum buna gayet açık ve tavizkardır.
Sonuç olarak; seçim süreçleri, bireyden genele etkili bir şekilde uzanan sosyo-politik kültürü de beraberinde getirip, toplumu doğrudan etkilemektedir. Sağlıklı ve ülkenin bekasına yönelik tercihler de empoze edilen ve örneklem oluşturan figürlerin eylemleri ile gerçekleşecektir. Bu yüzden doğru dil; doğru eylem, doğru propaganda siyasi yozlaşmanın önüne geçip; ülkenin geleceğine dair üretilecek siyasi politikaların da kalitesini belirleyecektir.