Önümüzdeki seçimler, 20 yıllık AKP iktidarına son vermek için önemli bir fırsat. Seçimler 2023 yılında mı olur, yoksa erken bir baskın seçim olur mu soruları hâlâ netlik kazanmış değil. Millet İttifakı’nın erken seçim talebine karsı, Cumhur İttifakı 2023 yılından önce seçim olmayacağını belirtiyor. Ama Türkiye siyasetinde her şey bir anda olabilir, seçim yok derken birden karsımıza erken seçim çıkarabilirler.
Muhalefet partileri 6’lı ittifakla seçim öncesi ve seçim sırasında izleyeceği politikaları belirlemeye çalışıyor. Yapılan üç toplantıdan somut bir sonuç çıktığı söylenemez. Somut bir sonuç çıkmadığı için de kamuoyunda bir yankı uyandırmadı.
Adaletsiz seçim
İktidar partisi AKP de elindeki bütün olanakları kullanarak seçim öncesi çalışmalarına başladı. AKP, bu seçimin kendileri için çantada keklik olmadığının farkında. Özellikle yerel seçimlerde aldıkları yenilgi, bazı değişikliklere gitmek zorunda olduklarını gösterdi.
AKP’nin iktidarda kalmak için kullanacağı en büyük koz baskıyı artırmak olacaktır. Kendi söylemlerine göre, seçime bir yıldan fazla zaman olmasına rağmen çıkardıkları veya çıkarmak istedikleri yasalar bunun göstergesidir.
İktidar, hem ekonomik krizi hem kendi tabanından kopuşu göstermemek için özellikle basın üzerinde baskı ve hakimiyet kurmak istiyor. Büyük oranda da başarıyor.
Basın yasakları
Cumhur İttifakı’nın, Meclis’e sunduğu yeni torba kanun teklifi seçim hazırlıklarının nasıl ilerleyeceğinin önemli bir göstergesidir. Gazetecilerin direkt hapis cezasıyla yargılanacağı bu kanun teklifinin Meclis’ten geçmemesi için herhangi bir engel yok. (Bu yazı yazılırken henüz geçmemişti.)
Bu kanunda şirketlerin aleyhine yayın yapan gazetecilere 3 yıla kadar hapis cezası istenebilecek. “Şöhrete zarar” suçlamasıyla özellikle ekonomi gazetecileri hedefe alınacak. Var olan ekonomik krizin haberinin yapılması bu şekilde engellenecek.
Bu yasayla, şirket tanımı oldukça geniş tutulmuş. Şirketin ismi belirtilmese bile kamuoyunda herhangi bir tereddüde yol açabilecek her haber “şöhrete zarar” olarak değerlendirilecek. Bu yasada sınırların ne olacağı kesin olarak belirtilmemiş.
Gazetecilere direkt hapishane yolunu açan bu yasanın, seçim tartışmaları sırasında gündeme gelmesi, iktidarın aba altında sopa gösterdiğini anlamamızı sağlıyor. Doğru habere ulaşmanın güç olduğu bugünlerde, bu yasayla birlikte habere erişim daha da zor hale gelecektir. Bu yasa, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne yeni bir darbe olacaktır.
Seçim yasası değişikliği
Cumhur İttifakı’nın seçim kanunu teklifi kabul edildi. Seçim barajının %10’dan, %7’ye düşürülmesinin, oy kaybeden MHP’yi Meclis’e taşıyacak formül olduğu açıkça ortaya çıktı.
Gözden kaçırılmaması gereken diğer nokta, seçim kurulu başkanlarının seçilme usulünün değiştirilmesi konusudur. Daha önce il ve ilçedeki en kıdemli hakimler başkan oluyorken, yeni yasayla birlikte bu başkanlar kura ile seçilecek. 2016’dan beri yapılan hakim atamalarının, Cumhur İttifakı partilerinin üyelerinden yapıldığını düşündüğümüzde, çıkan sonuçların ne olacağı malûm. Oy hırsızlığını meşrulaştırmaya yönelik bu değişiklik, zorlu bir seçim olacağının göstergesidir.
Seçim kurulu başkanları yalnızca sayım aşamasında değil, seçime yapılacak itirazlar aşamasında da önemli. İtirazları kabul edecek, karara bağlayacak mekanizmanın iktidara yakın hakimlerden oluşması sonucu tamamen değiştirebilir.
Muhalefetin özellikle büyükşehirlerde en büyük seçim kozu, sandık gözlemcileriydi. Sivil toplum inisiyatifiyle partilerin gözlemci boşluğu doldurularak, anında sayıma müdahale edilebiliyordu. Yeni çıkan yasayla bunun da önüne geçildi. Sandık gözlemcisi olmak zorlaştırıldı. Vatandasın oy sayımına katılması ve tutanağı imzalama hakkını kullanması, bu yasayla neredeyse imkansız hale geliyor. Bunun nedeni de gayet açık, iktidar oy sayımı sırasında özgürce değişiklik yapmak istiyor.
Millet İttifakı içinde yer alan küçük partilerin milletvekili çıkarmasını zorlaştıran bu yasayla, ittifaktan bazı partilerin ayrılması isteniliyor. Bu olur mu olmaz mı önümüzdeki günlerde göreceğiz. Yalnızca küçük partileri ilgilendiren bu değişiklik bile iktidarın ne kadar zor durumda olduğunu gösteriyor. Küçük yüzdelerin bile, kendi iktidarlarını zora sokacağının farkındalar. Bunun önüne geçmek için çözümler üretmeye çalışıyorlar.
Bu seçim yasası, sadece Cumhur İttifakı’nı oluşturan iki partiyi ve liderlerini korumak için çıkartılmıştır. Demokratikleşmeyle bir ilgisinin olmadığı, maddeler incelendiğinde net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Tamamen “ya kaybedersek” psikolojisiyle hazırlandığı belli olmuştur.
Erdoğan’ı teğet geçen yasaklar
“Temsilde adalet” olarak tanımlanan bu yasanın pek adil olmadığı Cumhurbaşkanı’nın seçimdeki konumuyla ortaya çıkıyor. Her konuda değişikliğe giden yeni seçim yasasında, nedense bu konu atlanmış ve değişiklik yapılmamış.
2018 seçimlerinde olduğu gibi, önümüzdeki seçimlerde de Tayyip Erdoğan bütün yasaklardan muaf tutulacak. 2018 seçimlerinde açılış, temel atma törenleri gibi bahanelerle her fırsatı mitinge çeviren Tayyip Erdoğan, önümüzdeki seçimlerde de aynısını yapabilecek. Tabii ki bu parti bütçesiyle değil, devlet bütçesiyle yapılacak.
Partili Cumhurbaşkanı seçim yasaklarının başladığı zamanlarda bile, propaganda yapma hakkına sahip olacak. 2018 yılında bu konuyla ilgili yapılan itirazların, YSK tarafından “devletin bası” olduğu gerekçesiyle reddedildiğini unutmayalım.
Sosyal medya yasakları
Sosyal medya, iktidarın her zaman rahatsız olduğu bir mecra oldu. Bu alanda yapacağı düzenlemelerle, sosyal medyayı kendi kontrolü altına almaya çalışıyor. Yeni bir sosyal medya yasası geleceği yaklaşık bir yıldır gündemde, nedense bu zamana kadar somut bir adım atılmadı.
Seçimlere yakın, bu alanda da yeni yasakların gündeme geleceği konuşuluyor. Seçimden kısa süre önce yeni bir sosyal medya yasası geçirilecek. Muhalefet itirazlarını yapıp, yasal yollara tabii ki başvuracak ama seçimlerde bu yasa isleyecek. Yani tam bir oldu bittiye getirilmek isteniyor.
Yasaklara karsı muhalefetin önlemi
Seçim Kanunu görüşmelerine ve oylamasına muhalefet partileri çoğunlukla katılmadı. Kendi gündemlerini konuşmaya devam ettiler. Muhalefette “her ne olursa olsun önümüzdeki seçimlerde iktidar gidici” havası hakim.
İktidar, kaybedebileceğini düşünerek önlemler almaya çalışıyor. Meclis’e getirdikleri kanun teklifleri bunun en büyük göstergesi. Seçim hilelerini bile bu yasalarla garantiye almaya çalışıyorlar. İktidarda olmanın gücünü sonuna kadar kullanacaklarını görüyoruz.
Muhalefet ise garip bir iyimserlik havası içerisinde. AKP ve Cumhur İttifakı zor durumda, kaybetme ihtimalleri çok yüksek, bunu herkes görüyor. Ama muhalefet doğru politikalar üretemezse, seçmenin tavrı bir anda değişebilir.
Grup toplantılarında sandık güvenliğini almaktan bahseden muhalefet, bu çıkan yasayla bunun yönteminin ne olacağını açıklamıyor veya kendisi de bilmiyor. Muhalefet partileri oyların sayımında, imzalı tutanakların birleştirilmesinde nasıl bir yöntem izleyeceklerinden bahsetmiyor. 2018 seçimlerinde çöken sistemi de gördüğümüz için aklımızda soru işareti kalsın istemiyoruz. Aynı hataların yapılmasını Türkiye bir kere daha kaldıramaz.
Önümüzdeki seçimlerin ne kadar serbest seçim olacağı oldukça tartışmalı. İktidarın bu yasalarla farklı bir seçimin alt yapısını oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Muhalefet de buna göre kendini şekillendirerek çözümler üretmelidir. Demokrasinin tamamen rafa kaldırabileceği seçim ortamının oluşmaması için çaba gösterilmelidir.
“Yıllardır yaptıkları seçim hilelerini biliyoruz” rahatlığıyla hareket etmeyen muhalefetin, önümüzdeki seçimlerde şansı bu zamana kadar olmadığı kadar yüksektir. Bu sansı doğru değerlendirmek bütün muhalefet partilerinin görevi olmalıdır.
Atı alanın Üsküdar’ı geçemeyeceği, demokrasinin ve Anayasanın uygulanacağı bu seçimlerde gösterilmelidir.