Kurulduğu dönemde kendisini din referanslı partilere mesafeli laik yurttaşlara ve Batı dünyasına benimsetmek kanıtlamak maksadıyla; Avrupa Birliği üyeliği, demokrasi, farklılıklara hoşgörü, tercihlere saygı, hukuk, adalet, şeffaflık, yoksulluk yolsuzluk ve yasaklarla mücadele söylemlerini öne çıkaran ve bu şekilde iktidara gelen AKP muktedirliğe terfi ettiği üçüncü döneminin başlangıcı olan 2011 yılından itibaren, başlangıçta sakladığı gizli ajandasını uygulamaya koyarak, başkalaşmaya başladı.
Geldiğimiz noktada karşımızda eski AKP’den eser yoktur. Karşımızdaki Erdoğanizmdir! Yazar Tanıl Bora’ya göre Erdoğanizm: “Bir tek adam ve kişi kültü etrafında oluşturulmuş bir yönetim biçimi ve ideolojiyi ifade ediyor. Bu tür tanımlamalarda genellikle olduğu gibi ideolojinin de fikrin de azami esnek olabildiği, iktidar önceliğinin ve iktidardaki güçlü kişinin keyfiliğinin baskın ve belirleyici olduğu bir rejimi ifade ediyor. Macaristan’daki Orban gibi, Polonya yönetimi gibi, Putinizm gibi yönetim örnekleriyle mukayeseli düşünülen, düşünülmesi de uygun olan bir kavramlaştırma. Bu çağımızın da bir olgusu. Çoğunlukla milliyetçi muhafazakâr ama her durumda popülist, güçlü liderler, güçler ayrılığını iyice görelileştirerek, iyice altını oyarak, siyasi partileri, demokratik sistemin bütün kurallarını ve yerleşik rejim mekanizmalarını by-pass ederek ve bütün temsil mekanizmalarını neredeyse istimlak edip, kendi üzerlerine geçirerek halka doğrudan hitap ediyorlar. İktidarın kaynağı doğrudan halktır veya millettir, bu iktidar bölünemez, ben de bu yetkiyi doğrudan halktan, milletten aldım, kimseyle paylaşmam tavrıyla kurulan bir yönetim tarzıdır.”1
Bir taraftan darbe, bir taraftan destan olarak adlandırılan tam olarak ne olduğu aradan geçen sekiz yıla rağmen ortaya çık(arılmayan, taraflı olarak hazırlanan meclis araştırma raporu dahi iktidar tarafından yok edilen, bir kısım vatandaşlar için sivil/medeni soykırım bahanesi haline getirilen 15 Temmuz 2016 hadisesinden sonra ise Erdoğanizm zirve noktasına ulaşmıştır.
28 Mayıs 2023 tarihinde yapılan genel seçimlerde ortaya çıkan sonuç, muhalifler için büyük bir hüsran ve hayal kırıklığı olmuştur. Kendi adıma konuşursam artık ümit kalmamıştır!
Ama 31 Mart 2024 yerel seçimleri adeta çıkmadık candan ümit kesilmez, dedirtti ve başta ben olmak üzere sanırım çok kişiyi şaşırttı. Sonuçlara baktığımızda olan bitene tek bir anlam yüklemek tek bir ilkeyle, argümanla açıklamak mümkün değildir. Örneğin AKP Şırnak’ta kazanıp Hakkari’de DEM’i zorlarken sözde demokrasi havarisi Menderes’in CHP üstünlüğünü kırmak için, 1954 yılında İnönü’nün memleketi Malatya’dan ayırıp il yaptığı ve AKP’nin yüzde 60’lar civarında oy aldığı Adıyaman’da kaybetti. AKP Adıyaman’da kaybetti ama Kırıkkale’de Kastamonu’da rahat kazanan CHP, 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra AKP tarafından üvey evlat muamelesi yapılan Malatya’da kazanamadı. Çelişkili örnekler ayrı bir yazı konusu olacak kadar çoktur.
Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti olmakla birlikte olası bir genel seçimde iktidar olması kesin değil. Zira Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun çoğu seçim bölgesinde oyu halen çok düşük. AKP ilk defa ikinci sırada kalsa da iktidarı kaybetti demek mümkün değil zira hâlâ çoğu yerde çok güçlü. Seçimin yükselen yıldızı Yeniden Refah ise ayrı bir yazı konusudur.
Her şeyden önce bunun parti ve liderlerin öne çıktığı genel seçim değil, adayların öne çıktığı yerel seçim olduğunu dikkate almak gerekir. Dikkat çeken hususlardan biri katılımın düşük olduğu ve bunun sonucu olarak sandığa gitmeyen veya gidip de geçersiz oy veren 15 milyonluk bir seçmen kitlesinin olduğudur. CHP’nin 17 milyon AKP’nin ise 16 milyon küsur oy aldığı dikkate alındığında ortada tercihle beraber bir çekimserlik olduğu aşikâr.
Bize göre sonuç kesin galibiyet ya da kesin mağlubiyet değil. Ancak sonuç şunu gösterdi ki futbol takımı tutar gibi parti tutan ve kesin inançlı sandığımız seçmen icap ettiğinde tercihlerini değiştirebiliyormuş ve bu gelecek açısından umut verici bir değişiklik.
Bundan sonra muhalefete daha doğrusu Cumhuriyet Halk Partisi’ne düşen halkın bize umut ol, alternatif ol, yol aç talebine uymak, doğru politikalar uygulamak ve hataya düşmemektir. Bu sonuçlar Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletine hedef gösterdiği muasır medeniyet yerine yüzünü orta doğuya, hamasetten ibaret Osmanlıcılığa, ümmetin umurunda olmayan ümmetçiliğe yönelenlere bir cevap olmuştur.
Yerel seçimlerde gördük ki belediye başkanı adaylarından ziyade Erdoğan ön plana çıkarılmakla kalmadı bizzat sahaya indi ve hatta son iki günü İstanbul’da geçirdi. Görenleri yahu Erdoğan buranın da mı belediye başkanlığına aday olmuş dedirtir şekilde caddeler meydanlar ve neredeyse tüm reklam alanları Erdoğan’ın fotoğraflarıyla donatıldı.
İşin özü bu seçimin kaybedeni; iş lafa gelince haktan bahsetmeyi ihmal etmeyen ama parti lideri olarak değil, görev ve yetkisini kötüye kullanarak, cumhurbaşkanı olarak hareket edip devletin tüm imkanlarını partisi ve kendisi için seferber eden, kamu kaynaklarını hoyratça harcayan, hatta “belediye başkanlığını biz kazanmazsak hizmet olmaz” diyerek vatandaşları tehdit eden Bay Tayyip daha doğrusu Erdoğanizmdir!