Taha Akyol “tarihçilik” adı altında palavracılığa devam ediyor. Açılım döneminde, AKP-PKK-Cemaat ittifakının zirvesinde kendine biçtiği rolden bir türlü sıyrılamadı. Liberal-muhafazakar ütopyasının ve hayallerinin zirvesindeyken, kendince Atatürkçülüğe karşı ideolojik mücadeleye girişmiş, birden kendini Atatürk uzmanı ilan etmişti.
Tayyip “kullanışlı aptallık” çağını kapatıp, yeni işbirlikçilerle yola devam etme kararı alınca hem Taha Akyol hem de oğlu bir süre açıkta kaldı. Şimdi ise Davutoğlu taraftarlarının çıkardığı Karar gazetesinde “ezber bozan” yazılarına devam ediyor. Ve muazzam polemikçimiz o kadar cesur ki çoktan vefat eden Kemalist aydınları hedef alıyor. Bu seferki hedefi Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal. Taha Akyol’a göre Atatürk’ün Bursa Nutku’nun belgesi yokmuş. Karal’ın bu konuda sunduğu rapor tek kaynakmış.
Atilla İlhan vefat ettikten sonra, Taha Akyol “Hangi Atatürk” kitabına cevap niteliğinde bir kitap kaleme almıştı. Akyol’a göre aslında Kemalistler olmayan bir Atatürk uyduruyordu. Peki, gerçekte olan Atatürk kimdi? Onu bir tek Taha bilebilir. Ama Taha’ya göre de Atatürk kim, öğrenemiyoruz. Bir tek kim değil, onu sayıyor.
Atatürk aslında Tam Bağımsızlıkçı değilmiş. Atatürk aslında devletçi değilmiş. Atatürk aslında halkçı değilmiş. Atatürk aslında Batı emperyalizmine karşı değilmiş. Atatürk aslında devrimci dahi değilmiş. Utanmasa diyecek ki Taha Akyol; kendisi gibi yarı liberal yarı dinci yarı cemaatçi yarı Kürtçü karman çorman bir oportünistmiş.
Bu sefer de Taha Akyol kafayı Bursa Nutku’na takmış. Böyle bir nutuk da yokmuş. Yani utanmasa diyecek ki; Atatürk diye biri de yok zaten. Hepsi hayal!
Taha Akyol’un Enver Ziya Karal’a sataşması da rastlantı değil. Çünkü Taha Akyol gençliğinde ülkücüyken, ülkücü hareketin Atatürk karşıtı ve İslamcı rengi ağır basıyordu. Hem 1960’da hem de 1968’de Devrimci Gençlik Atatürk posterleri ve Türk Bayrakları ile sokaklarda yürürken, ABD’nin KMD-Gladio teşkilatı çerçevesinde örgütlenen İslamcı-ülkücü militanlar satırlarla, silahlarla ABD donanmalarını korumak adına Türk gençliğine saldırıyordu.
O dönem Bursa Nutku, devrimci gençliğin adeta âmentüsüydü. Atatürk, Bursa’da irtica hareketlerine tepki gösteren Türk gençlerine bu nutku çekmişti. Nutuk, gericiliğe karşı kayıtsız kalan ve hatta irticayı destekleyen idareye karşı Cumhuriyet’i savunmak için gençlerin gerekirse isyan etmesi gerektiğini belirtiyordu . Türk gençliği için açık bir devrim çağrısıydı bu: “Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.”
Deniz Gezmiş’ten Mahir Çayan’a kadar bütün devrimci liderlerin dilinden düşmeyen bu nutuk, ülkücü-İslamcı kırması Amerikancı faşistleri çok rahatsız etmişti. Atatürk’ün böyle bir nutuk vermediği iddiası mahkemelik dahi oldu. Enver Ziya Karal ise mahkemeye bu nutkun tarihi gerçekliğini olumlayan bir bilirkişi raporu sundu. Mahkeme de aynı kararı verdi.
Tarihin ilginç bir zekâsı var. AKP-PKK-Cemaat ittifakı kurulunca gerçek ülkücü gerçek Türkçü gençler de Atatürkçü ve devrimci gençler gibi ABD-AB’nin desteklediği bu ihanet iktidarına karşı mücadeleye başladı. Ve bu sefer en çok Türkçü ve milliyetçi gençlerin dilinden Bursu Nutku duyulmaya başlandı.
Kısaca Bursa Nutku nedir derseniz? Turan Emeksiz’i de, Deniz Gezmiş’i de, Fırat Çakıroğlu’nu da harekete geçiren metindir. Ulu Önder’in isyan talimatıdır. Devrimci milliyetçi fark etmez, Türk gencinin kaynayan deli kanıdır Bursa Nutku.
Taha Akyol’un rahatsızlığı da tam olarak budur. O ülkücülüğü de zaten çoktan bırakmıştı. Ama Kemalizm, Türkçülük ve devrimcilik karşıtlığı baki kaldı. Bugün bu yazıyı yazmasının nedeni ise yeniden yükselen Türkçülük ve Atatürkçülük. Özellikle gençliğin yeniden Atatürkçü bir tepkiyle öne çıkması.
Ancak Akyol’a göre herkes her istediğini yapabilir. PKK’lılar da gericiler de istediği flamayı açabilir. Atamıza, bayrağımıza, değerlerimize sövebilir. Ama Türk genci tepki gösteremez! Hele Atatürk’ü asla bir mücadele simgesi olarak benimseyemez.
Hâlâ 1960’lardan kalma Komünizmle Mücadele Derneği saçmalıklarını ve zırvalıklarını tarih tezi gibi bu yüzden ortaya atıyor. Vefatı üzerinden 41 yıl geçmiş Enver Ziya Karal ile aşırı gecikmiş ve hayli korkak bir polemik yürütüyor. Atanamamış Mısıroğlu!
Meselenin özüne gelirsek Taha Akyol aslında Bursa Nutku’na değil Atatürkçü gençliğe düşmandır. Genç eline taş sopa mı alırmış, barikat mı kurarmış, iktidara karşı isyan mı edermiş! Hiç olur mu öyle şey. Aman Allah muhafaza.
Genç Atatürkçü olmasın. Genç Türkçü olmasın. Genç milliyetçi olmasın. Genç devrimci olmasın. Müdahale eden olmasın, mücadele eden olmasın. Böyle bir Türk genci olmasın. Taha Bey’in asıl derdi bu. Zaten gençlik düşmanlığı bütün ruhsuzların alametidir.
Bir de hiç utanmadan Atatürk’ü şahit gösteriyor. Atatürk hiç öyle şey der miymiş. Taşmış sopaymış…
Taha Bey, öncelikle şunu iyi belle. Bursa Nutku tam olarak Atatürk’ün üslubudur. Biraz edebi metin okumayı bilen bunu anlayabilir. Atatürk’ün böyle kıvılcımlar saçan, harfleriyle, sesleriyle adeta ihtilaller yaratan pek çok yazısı vardır. Hatta O’nun renksiz, kokusuz, anlamsız, bitaraf tek bir yazısı, söylevi yoktur. Bu senin meslek ve tıynetine ait bir üsluptur.
Diğer yandan, Atatürk’e ilişkin sayısız tanıklığı göz ardı edelim ve hadi bakalım senin “tanıklığını” doğru kabul edelim. Velev ki; Bursa Nutku O’nun değil. Gençliğe Hitâbe’yi ne yapacaksın? İfadeler çok daha sert, devrim çağrısı çok daha net.
Bursa Nutku’nda idarecilere karşı bir isyan çağrısı varsa, Gençliğe Hitâbe’de bizzat sistemin egemenlerine ve iktidarı ele geçiren gerici-işbirlikçi “devlet yöneticilerine” karşı devrim çağrısı var.
Taha Akyol “tarihçiliği”, bu soruların hiçbirine yanıt veremez. Çünkü o en çok eleştirdiği şeydir. “Tarih” uydurukçusu. Belli bir siyasi görüşü vardır. Onun için tez uydurur.
Hakkını yemeyelim. Akyol’un dünya görüşünde Atatürk düşmanlığı, O’na küfür veya hakaret ederek değildir. Akyol der ki; tamam Atatürk olsun. “Kurucu babadır” v.s. Ama kimse ne O’na karşı olsun ne O’nu savunsun. Gençler hele asla O’nun devrimci çağrılarına kulak asmasın. Muhalif falan olmasın.
Toplum muhafazakâr olsun. İstikrar olsun. Piyasa işlesin. Toplum kendi kendine liberalleşsin.
Akyol artık anlasana. Bu görüşün de yanlış. Türk Gençliği “taşa sopa”ya veya Gezi’deki gibi barikata sarıldığında toplum daha özgürdü.
Liberalizm ise tek derdin, şimdi mi daha liberaliz?
Türk Gençliği direndiğinde, Gezi’de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla meydanları inlettiğinde, AKP gericiliğine ve faşizmine, PKK bölücülüğüne karşı çıktığında mı daha çok özgürlük vardı Türkiye’de, yoksa bugün mü?
Ruhsuzluğun ve gençsizliğin olduğu yerde asla ve asla özgürlük olmaz. Olsa olsa çürümüşlük ve istibdat olur.