TOGG ekonomik krize ilaç olabilir mi?
Türkiye tarihinin en derin ekonomik krizlerinden birini yaşıyoruz. Kıymanın kilosu 300 TL olmuş, soğan bile 30 TL’den alınabiliyor. Halkın alım gücü ise hiç olmadığı kadar düşmüş. Çalışanların %60’ı 8.500 TL’lik asgari ücrete, emeklilerin ise çoğu 7.500 TL emekli maaşına mahkum edilmiş. Böyle bir ortamda AKP iktidarının Türk milletine verebildiği tek bir vaat var: TOGG yaptık… Bakanlar TOGG’larına binip şehirlerde tur atıyor, araçlarını kalabalık ortamlarda yıkatıp akılları sıra şov yapıp ancak komedi filmlerinde görülebilecek videolar çekip paylaşıyor… Ekonomik krizi hatırlattığınızda ise pişkin pişkin “Biz TOGG üretiyoruz, siz hâlâ soğanın kilosundan bahsediyorsunuz,” diyorlar.
Halbuki TOGG, halkın yaşadığı ekonomik krizin bir çözüm olamaz. Her şeyden önce TOGG, alım gücü düşmüş kesimlere hitap eden bir otomobil değil. En düşük fiyatı 1 milyon TL olan TOGG’u, soğana 30 TL verirken bile düşünen geniş halk kesimlerinin alma ihtimali yok. TOGG, seçimlerde bir propaganda malzemesi olmaktan öteye geçemiyor, zaten misyonu da bu. AKP gerçekten de halka faydalı bir otomobil üretecek olsaydı, 250-300 bin TL’ye satın alınabilecek daha ucuz bir model tasarlar, onun seri üretimine geçerdi. Tabii, şimdiki TOGG gibi lüks bir SUV model otomobilden bakanlara dağıtabilecek kadar üretmek, halkın ihtiyaçlarına yanıt verecek ucuz bir otomobili on binlerce üretmekten çok daha kolay ve az maliyetli. Bu zaten standart bir ekonomik kuraldır: Bir şeyi ucuza, seri halde çok sayıda üretmek daha büyük maliyetler gerektirir. Tabii ciddi ve uzun sürecek bir AR-GE çalışmasını da… Halbuki AKP’nin bunun için ne parası vardı ne de zamanı. Seçime alelacele bir “otomobil”in yetişmesi gerekiyordu.
Ancak, TOGG konusunda ilginç bir soru daha var yanıt bekleyen: Bu otomobilin fabrikası nerede? TOGG’un bir fabrikası olsa, emin olun Tayyip diğer açılışlarda yaptığı gibi Cumhur İttifakı’nın bütün liderlerini yanına toplayıp fotoğraf çektirmekte gecikmezdi. Hatta yandaş kanallar otomobil üretimini canlı yayınlardı. Demek ki ortada bir fabrika yok. Öyleyse bu otomobiller nerede üretildi? Yoksa “yerli ve milli” denilen TOGG’lar Çin’de falan ürettirilip üzerine TOGG logosu yapıştırılıp Türkiye’ye gizlice mi getirildi?
AKP’nin bir garip sloganı: “Soğan mı, vatan mı?”
Ekonomik krize yönelik tek bir elle tutulur vaadi olmayan, krizi çözeceğine dair umut da veremeyen AKP iktidarı, TOGG gibi aslında halka aslında hiçbir faydası olmayan icraatlarla en azından “göz boyayayım” diyor. Vermek istedikleri mesaj şu: “Türkiye kendi otomobilini, uçak gemisini, tankını, uçağını üretebilen büyük bir ülke oldu. Siz ekonomik krizi boş verin.” Hatta AK troller bunu bir adım daha ileri götürüp “Soğan mı, vatan mı?” diye sloganlaştırmış durumda. Böylece ekonomik krizi hatırlattınız mı bir anda “vatan haini” durumuna düşmüş oluyorsunuz.
Halkına soğan bile yediremeyen ancak kendi “silah”ını üreten bir devlet, ancak distopik romanlara uyan bir korku devleti olabilir. Gerçi bunun dünyamızda bir örneği var: Nükleer silah bile geliştirebilmiş ve dış dünyaya tamamen kapalı bir ekonomi kurmuş bir ülke olan Kuzey Kore… Demokrasi, basın özgürlüğü hak getire tabii… Ama bunun da ötesinde, halka ekonomik bir faydası da yok o nükleer silahların… Kıtlıktan çıkamayan, karnını doğru düzgün doyuramayan Kuzey Kore halkı ancak geçit törenlerinde görebildiği füzelerle kendini avutabiliyor. Türkiye, AKP’nin bu garip “soğan mı vatan mı” sloganıyla ancak bir Kuzey Kore olabilir.
Ancak Türkiye, Kuzey Kore’den bile daha kötü bir örneğe doğru ilerliyor. Kuzey Kore’nin “en azından” bir nükleer silahı var. AKP’nin en büyük övünç kaynağı “yerli ve milli” savaş sanayii icraatları ise içi boş ve hiçbir işe yaramayan göz boyamalardan ibaret.
Üstüne uçak inemeyen “uçak gemisi”
En vahim örnek TCG Anadolu… Her ne kadar AKP’liler “Yerli ve milli uçak gemimiz” diye lanse etse de, TCG Anadolu bir uçak gemisi değil, üzerinde helikopter pistlerinin de olduğu bir çıkarma gemisi. Yapımına da AKP döneminde değil, daha önce, 1990’ların başında girişilmiş.
Peki TCG Anadolu nasıl bir anda “uçak gemisi”ne dönüşebildi? F-35 projesi sayesinde… TCG Anadolu’da uçakların inebileceği uzunlukta pist bulunmuyor. F-35’ler ise iniş veya kalkış için uzun piste ihtiyaç duymayan, adeta bir helikopter gibi dikey inip kalkabilen uçaklar. Bu yüzden, helikopter taşımak için tasarlanmış TCG Anadolu, F-35 teknolojisiyle bir “uçak gemisi”ne dönüştürülebiliyor. Tam AKP tarzı bir “kurnazlık”!
Ancak ufak bir sorun var: Türkiye’nin F-35’i yok! TCG Anadolu planlanırken F-35 projesinin içindeydik fakat Tayyip Erdoğan’ın “diplomatik deha”sı sayesinde o projeden atıldık. Neden? Hatırlatalım… Suriye sınırımızın üstünde Rusya’nın bir uçağı “yanlışlıkla” düşürüldüğünde, AKP, Putin’in “gazabından” kurtulmak için S-400 almak “zorunda” kalmıştı. NATO ise, S-400 alırsak, F-35 projesinden çıkarılacağımızı açıkça bildirmişti. Anlaşılan Putin’in “gazabı” o dönem AKP için çok daha korkutucuydu ki, S-400’ler alındı, F-35 “feda” edildi. O S-400’ler şimdi hangarlarda çürüyor, aktifleştirilmedi bile. Hulusi Akar’ın “lazım olursa kullanırız” gibi netliği olmayan açıklaması dışında S-400’lerin ne işe yarayacağına dair bir bilgi yok.
AKP Putin’in “gazabından” kurtuldu ama sonuç olarak elimizde hiçbir şey yok. F-35 projesinden atıldık, S-400’ler de bir işe yaramıyor. Sıfıra sıfır elde var sıfır. Ancak TCG Anadolu açısından durum daha da vahim. F-35’ten başka dikey inip kalkabilen başka bir uçak modeli olmadığı için, TCG Anadolu işlevsiz bir gemiye dönüşmüş oluyor. En azından adına artık “uçak gemisi” denemez.
AKP “kurnazlığı” buna da bir çözüm buldu ve “F-35 olmuyorsa biz de bu gemiden SİHA’ları kaldırabiliriz,” dedi. Ve bunu “Dünyanın ilk SİHA uçak gemisini ürettik” diye pazarlamaya başladı.
Birazcık aklı olan birisi, ABD gibi, Rusya gibi, İngiltere gibi uçak ve savaş gemisi imalatında önde gelen ülkeler niye bir “SİHA gemisi” üretmemiş diye sorar. Cevabı aslında çok basit: Böyle bir şeye gerek yok. SİHA’lar büyük bir uçak gemisinden kaldırılmaya değecek araçlar değil. Üstelik illa denizden SİHA kaldıracaksanız, bunu çok daha küçük gemilerle halledebilirsiniz. F-35 ya da helikopter kalksın diye dizayn edilmiş bir uçak gemisini SİHA’lar için kullanmaya ne gerek var?
Denebilir ki, “Türkiye Akdeniz’de bir deniz gücü olmak istiyorsa, uçak gemisine ihtiyacı var.” Evet, doğru. Ancak yine başa dönüyoruz: TCG Anadolu bir uçak gemisi değil ki… Böylece Türkiye’nin Akdeniz’de güçlenmesine istemeyecek Rusya ve ABD, F-35 projesinden atılmamız sayesinde de bu emellerine ulaşmış oluyorlar. Türkiye AKP yüzünden sadece çağın en ileri ve gelişmiş uçağından mahrum kalmanın yanı sıra, “uçak gemisiz” de kalmış oluyor.
F-35/S-400 tartışmaları sırasında Türkiye’ye S-400’leri dayatan Avrasyacı zihniyetin aslında neye hizmet ettiğini gösteren acı bir sonuç bu. TCG Anadolu, Avrasyacıların Türkiye’ye bir kazığıdır.
TCG Anadolu, bugünlerde Sarayburnu’nda demirlemiş, ziyarete açık… Gidip gezilebiliyor. Nitekim her gün on binlerce AKP’li, soğan bile alamıyor ama sıralara girip TCG Anadolu’yu gezip “gurur duyuyor.” Törenlerde nükleer füzeleri alkışlayan aç Kuzey Kore halkı gibi…
TCG Anadolu anlaşılan seçime kadar liman liman gezecek, demirleyecek ve ziyarete açılacak, AKP de “uçak gemisi yaptık” diye propaganda yapacak. Zaten TCG Anadolu bir tek buna yarayabilir çünkü üstüne uçak inemeyen ilk ve tek uçak gemisi o…
Hürjet’ten Altay’a “yerli ve milli” kazıklar
Benzer bir Avrasyacı “kazığı” Altay tankında da yaşadık. Altay tankı aslında Koç grubu tarafından üretilecekti. Proje onlardan alındı, yandaş sermaye BMC’ye verildi. Tonla para aktarıldı BMC’ye. Ancak BMC bu tankı bir türlü üretemedi. Seri üretime geçiş için söz verdikleri 2020 tarihine yetiştiremediler. Bunun üzerine Altay tankı projesi BMC’den de alınarak alelacele 2023 seçimlerine “yetiştirildi.” Tank Palet Fabrikası da bilindiği gibi Katarlıları satıldı.
Altay tankı keşke “yerli ve milli” olsa. Ama değil. Motoru ve şanzımanı Güney Kore’den geliyor. Aslında Almanlardan alınacaktı ancak yine AKP’nin “diplomatik dehası” yüzünden ve Alman firması çekildi. İhale apar topar Güney Kore’ye verildi ihale.
Ancak Güney Kore, tank motoru denince bir “dünya devi” değil. Zaten Güney Koreliler, bize verdikleri şanzıman ve motoru kendi tankları K2’de denemiş, başarılı olamayınca bizim Altay tankı için anlaştığımız ancak sonra çekilen Alman firmasına yönelmişlerdi. Yani Güney Korelilerin bile kendi tanklarında kullanmadığı motor-şanzımanla “yerli ve milli” tank üretme sevdasında AKP…
Ayrıca ekleyelim, Altay tankı seri üretime geçmiş değil. Gördüklerimiz “prototip”ler. Üretilen iki prototip ordumuz tarafından iki üç yıl test edilecek, eksikleri varsa tespit edilecek, düzeltilecek vs… Güney Kore’den gelen motorun hâlâ sıkıntı yarattığı da sızan bilgiler arasında
Anlayacağınız, Altay tankı da bir başka “Avrasyacı” kazık. Altay tankı projesini akim bırakan BMC’nin sahibi Ethem Sancak’ın şu an Perinçek’in yanında Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı olması bir tesadüf değil.
Uçamayan uçak
Hürjet ise başka bir felaket. Öncelikle ortada “uçan” bir uçak yok. Seçime anca “motorunu çalıştırmayı” yetiştirebildiler. Anlayacağınız AKP sayesinde yerde “tekerlekleri üzerinde gidebilen” bir uçağımız var. Önce bu uçak uçurulacak. Sonra üzerine roket, füze vs. eklenme çalışmaları yapılacak. Anlayacağınız Hürjet’in “gerçekten bir uçak” olabilmesi için önümüzde daha yıllar var.
Bir uçağı yerde yürüterek “milli uçak yaptık” diye sevinebilmek ve hatta utanmadan bunu bir de seçim propagandasına dönüştürebilmek ancak AKP’nin yapabileceği bir şey. Bu arada, tahmin edebileceğiniz gibi Hürjet’in motorları da “yerli ve milli” değil. Pek çok aksamla birlikte ABD’den geliyor. F-35 benzeri bir krizde ya da ambargoda, Hürjet de uçamayacak anlayacağınız.
TOGG’dan TCG Anadolu’ya, Altay tankından Hürjet’e, AKP’nin son dönem peş peşe açıkladığı “icraat”lar, birer göz boyamadan ibaret ve amaç ekonomik krizi perdelemek. Hele hele “yerli ve milli” silah sanayii olarak sunulanlar, bırakın ordumuzu güçlendirmeyi, aslında zayıflatan Avrasyacı kumpasların ürünü. Muhalefet bu gerçekleri bıkmadan usanmadan ortaya koymalı, Türkiye’nin bir Kuzey Kore’ye dönüşmesinin önüne geçilmelidir.