TÜSİAD, Nisan ve Ekim ayları arasında yaptığı çalıştay ve yuvarlak masa toplantılarının sonucunu “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılına Girerken Türkiye – Çalıştay Dizisinden Perspektifler” başlığı ile yayınladı. Bir işin sonucunu tahmin etmek için işin başındaki kişilere bakmak yeterli olur çoğu zaman. Bu kural, TÜSİAD’ın bu son çalıştayları ve raporu açısından çok daha geçerli. Tüm bu süreci en tepede yöneten iki isimden birisi Bekir Ağırdır. Hani, şu her seçimde yanıltan ve buna rağmen bir türlü “itibarından” bir şey kaybetmeyen Konda liberali araştırmacı! Kendisinin son yaşadığımız seçim felaketindeki yönlendirme, manipüle etme ve seçimi AKP ve Erdoğan’a teslim etme rolünü unutmadan devam edelim…
TÜSİAD, aramış taramış, Türkiye çapında 224 kişi bulmuş ve bunlarla çeşitli illerde toplantılar düzenlemiş. Toplantıların başlıkları şöyle: “Cumhuriyet ve Demokrasi”, “Refah ve Bölüşüm”, “Küresel Dönüşüm”, “Ulusal Strateji” ve “Çevre ve Kalkınma”.
Rapordan anlaşıldığına göre, en çok önem verdikleri ve esas siyasi yaklaşımlarını ortaya koydukları bölüm, “Cumhuriyet ve Demokrasi” başlıklı olanı.
TÜSİAD’ın sonuç raporu olarak yayınlattığı metin, sözde çok objektif bir çalışmanın yapıldığı, farklı çevrelerden insanlara söz hakkı verildiği ve bunların söylediklerine de raporda yine nesnel ve adil bir tarzda yer verildiği izlenimi üzerine kurgulanmış. Rapor genellikle “bir katılımcının savına göre…” ya da “bir tartışmacı şunları savundu…” gibi araya girmelerle görüntüde objektif ama gerçekte son derece sübjektif ve seçmeci bir yöntemle yazılmış. (Ki katılımcıları seçenler de aynı kişiler, Beni seçecek değillerdi ya!)
Bu uyanıklığı görmemek için ya bunları tanımamak ya da çok saf olmak gerekir. Hele bir de kendisini sosyal araştırma ve istatistik tanrısı sanan Ağırdır gibileri işin başındaysa gerçekte bunun nasıl bir manipülasyon ve hatta dayatma metni olduğu daha da iyi anlaşılacaktır.
İçeriğe geçmeden önce size bir de katılımcılardan küçük bir seçki sunayım: Tarık Çelenk, Reha Çamuroğlu, Yıldıray Oğur, Roj Girasun, Tatyos Bebek, Soli Özel vs…
Bunlar çalıştay üyesi mi yoksa devr-i Meşrutiyetten kalma, bol ekalliyet unsurlu bir Meclis-i Mebusan kadrosu mu? Evet, verdiği izlenim bu ve aslında varılmak istenen nokta da tam olarak bu! Söz konusu kadronun özlemini duyduğu düzen laik, milli bir cumhuriyet değil aksine laikliğin ortadan kalktığı, milliyetçiliğin yok edildiği, Şeriatlı, azınlıklı-mozaikli bir meşrutiyete dönüştür!
Raporun daha en başından itibaren en çok kullanılan söylemler “Cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte geliştirmek” ve “Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi”. Bu, TÜSİAD’ın Cumhuriyet’in antidemokratik olduğunu ilan etmesinin yanında aynı söylemi kullanarak halkın yıllarını heba eden Kılıçdaroğlu’nun kulağına “Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırma” masallarını, bu raporu hazırlayanlarla onların ortaklarının fısıldadığını da gösteriyor.
Yine girişte Bekir Ağırıdır’ın kullandığı “eşit ve özgür yurttaşlık” söylemi ise patenti Apo’da olmasına rağmen bugün CHP’nin yeni genel başkanı Özel’in de severek (!) kullandığı bir kavram…
TÜSİAD raporunun Cumhuriyet’i demokratik bulmamasının nedenlerinin asıl olarak iki noktada toplandığı görülüyor. Bunlar Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizin laiklik ve milliyetçiliği. Çok uzun alıntılarla sizi sıkmak istemem ama raporun icadı olan “demokratik laiklik” kavramını görmenizi isterim:
“Laikliğin ülkemizde kutuplaştırıcı bir siyasal gerçeklik olduğu üzerine toplumun bazı kesimlerinde bir kanaat olduğunu biliyoruz. Geçmişte haklı veya haksız olarak eleştirilen laiklik adına birçok uygulama ya da tavır, laikliğin muasırlaşma hedefine yönelik -aynı zamanda örneğin aşağıda bahsi geçecek bilimsel ve teknolojik gelişmeye yönelik- dönüştürücü bir kavram olarak görülmesinden kaynaklanmıştır. Cumhuriyet’in ortaya koyduğu laiklik idealiyle toplumun genelinde kabul gören muasırlaşma ülküsü arasındaki ilişkinin yeniden kurulması, laikliği eleştirenlerin daha ılımlı olmalarının kapısını aralayabilir. Farklı muasırlaşma patikalarının olabileceğini idrak etmek ise laikliği savunan hatta bir toplumsal ve siyasal kimlik olarak benimseyen geniş kesimlerin, daha çoğulculuğa açık, demokratik laiklik anlayışları geliştirmelerinin zeminini güçlendirebilir.”
Burada rapor yazarının lafı dolaştırıp söyleyemediği şey; Cumhuriyet’in laikliğinin antidemokratik, tepeden inmeci, dayatmacı vs. olduğu. Oysa laikliğin kendisi özünde demokratik bir kavramdır. Halkı dinsel feodallerin elinden kurtarır, mürit yerine yurttaş yapar. Bunların istediği ise tarikatlara izin veren, gericiliğe alan açan bir sözde “laiklik”!
TÜSİAD’ın diğer karın ağrısı ise milliyetçilik, milli devlet ve daha da ötesi Cumhuriyet’in bir Türk devleti oluşu. Bu noktada da eleştirilerini Kürtlük üzerinden yapıyorlar:
“Her ne kadar özellikle Kürt katılımcılar -hiç kuşkusuz aşağıda tartışacağımız Kürt sorunu nedeniyle- Cumhuriyet’i kendileri açısından olumsuz yönleri öne çıkan bir deneyim olarak tasvir etseler de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ortak kazanımları da tartışılabildi.”
“Toplantılar bir kez daha gösterdi ki Cumhuriyet ve demokrasi deneyimi açısından, Türklerin ve Kürtlerin gözünden olmak üzere iki ayrı Türkiye’nin varlığından bahsetmek mümkün.”
Oysa Cumhuriyet’i milletten ayrı düşünmek mümkün değil, Cumhuriyet’in yurttaşları aynı zamanda ulusun fertleridir. TÜSİAD ise yine burada ulus öncesine dönme çağrısı yaparak aslında laik toplumdan dinsel, tarikatlar düzenine ricat istediği gibi, bir yandan da ulustan etnik gruplara, aşiret ve kabilelere gerilemeyi öneriyor.
Özetle anlıyoruz ki TÜSİAD, laiklikten ve milliyetçilikten rahatsızmış. Peki. Buyurun rahatsız olun…
Fakat, burada sizin açınızdan da bazı ciddi sorunlar var. Türklüğün kaldırıldığı, milliyetçiliğin olmadığı bir ülkede siz nasıl TÜSİAD olarak var olabileceksiniz acaba? Çünkü böyle bir düzende, siz “Beyaz Türklere” de yer kalmayacaktır. İstediğiniz düzen bir MÜSİAD düzenine, katıksız bir Kürt İslamcılık diktasına çıkar ki burada siz her şeyinizi kaybedersiniz.
Diyelim ki bir noktadan sonra sermaye ha TÜSİAD’da olmuş ha MÜSİAD’da, bu bizim için çok da bir şey değiştirmez. Biz ne de olsa Cumhuriyetçi, Atatürkçü devrimciler olarak her ikisiyle de mücadele ederiz. Fakat, sizin için çok şeyin değişeceği ortadadır.
TÜSİAD, bir MÜSİAD düzeni çağrısı yaparak kendi idamını istemiş bulunuyor. Hayırlı olsun!