Rusya’nın Ukrayna saldırısı birinci ayını geride bıraktı. Harekat başlangıcında, Rusların Ukrayna toprağı donmadan saldırıya geçmesinin bir “özgüven” anlamına geldiği, 1 hafta sonunda Kiev’in işgal edeceği, Ukrayna’nın direnemeyeceği söyleniyordu.
Zelenski’ye karşı bir iç ayaklanma çıkacak ve Zelenski kaçmak zorunda kalacak; Ruslar kendilerine yakın bir iktidar kurdurup, Ukrayna’dan çekilecekti. Böylece Ukrayna boyunun ölçüsünü alacak, NATO ayağını denk alacak, tüm dünya büyük Rus devletinin kararlılığını görecek ve yeni bir dünya dengesi oluşacaktı.
Putin’in asla yanlış yapmayacağını, süreci en ufak ayrıntısına kadar hesaplayıp ona göre adım attığını söyleyen bu fikirler “jeopolitik ve bilimsel analiz” gibi sunulsa da, aslında “aşırı hayranlık” içeren bir ruh haline dayanıyordu. “Bir deli Rus istihbaratçısı” bütün batı bloğuna kafa tutuyor, Sovyetler sonrası tek kutuplu dünyanın ölüm fermanını ilan ediyordu.
Aynı akşam ise çok daha büyük bir tepki vermesi gereken Biden, askeri bir operasyonla cevap vermeyeceklerini ancak büyük mali yaptırımların olacağını söyledi, Avrupa’yı da bu yaptırımlara davet etti. Bir gazetecinin “Bu yeterli mi?” sorusuna karşılık olarak da, “Bir ay sonra göreceğiz.” cevabını verdi.
Elbetteki Ukrayna halkının direnişini ve Zelenski’nin direnişini arka plana koyan, yaptırımları asıl sebep olarak gösteren bir analiz, Ukraynalılara çok büyük bir saygısızlık olur. Ukrayna teslim olmadığı ve bedel ödemeyi göze aldığı için bugün dünya gündeminde.
Kimilerinin “komedyen” diyerek aşağılamaya çalıştığı Zelenski, oyunu kuralına göre oynayan küresel bir fenomen haline dönüşmüş durumda. Zelenski kendi halkına önderlik yapmakla kalmayan, uluslararası toplumda hayranlık kazanmış, geniş kitlelere seslenebilen modern bir aktivist. Bu güce ulaşmasının sebebinin de elindeki “silah” olduğunu çok iyi biliyor. Bu silah, hem koruyucu bir güç, hem de Ukrayna’nın haklı davasının dünyada duyulması açısından en önemli araç.
Putin’in dünya çapında nefret edilen bir figür haline gelmesi ve Zelenski’ye yönelik pozitif bakış düşünüldüğünde, Rusya’nın yenilgisi açıkça görülüyor.
Askeri anlamda Rusya istediği hiçbir şeyi elde edemedi. Rus basını kayıpların büyüklüğünü içeren haberler yayınlayıp sonra silmek zorunda kaldı. Yüksek rütbeli Rus komutanları öldürülüyor, Ruslar kendi generallerini bile koruyamıyor.
Savaşın çok daha zorlu bir aşamasını ifade eden gerilla savaşı bile henüz başlayamadı. Ruslar, uçaklarla ve uzaktan füzelerle halkı bezdirmeye çalışıyor ancak işgal altında yaşayan insanlar, içlerindeki kin ve öfkeyle yeni hayat şartlarına çok çabuk alışır. Ukraynalı milletvekillerinin, sanatçıların, sporcuların ellerine silah alıp işgalciyle savaşması; yurtdışında olanların ülkelerini savunmak için dönmeleri bunun göstergesi.
Rus çoğunluğun yaşadığı Donetsk ve Lugansk bölgelerinde bile çatışmalar devam ediyor. Hatta Rusya, Ukrayna’nın buralarda sivil halka saldırdığını iddia ediyor. Doğru mudur bilemeyiz ama bu iddianın kendisi bile bu bölgelerde Ukrayna direnişine olan desteğin sürdüğü anlamına geliyor.
Azak Denizi kıyısında önemli bir liman kenti olan Mariupol ise Ruslar açısından tam bir bataklığa dönüşmüş durumda. Rus bombaları, füzeleri ve kurşunlarıyla can veren sivillerin sayısı 3 bini geçmesine rağmen halk direnişten vazgeçmiyor.
Tüm bu askeri hezimetin dışında, Rusya siyasi anlamda da büyük yalnızlığa gömüldü. Rusya’nın en yakın müttefiki olan Çin’in bile tarafsız kalması hatta Kiev’e yardım göndermesi, Putin’in devirdiği masayı arayacağı anlamına geliyor.
Avrupa’da Rusya’ya yönelik panik, Almanya’nın silahlanmaya çok ciddi bir ek bütçe ayırması, İsviçre gibi “tarafsız” bir ülkenin bile tarafını seçip Rusya’ya tepki göstermesi, İskandinav ülkelerinde NATO’ya üyelik tartışmalarının başlaması, sonuç ne olursa olsun Rusya’ya olan güvensizliğin daha da artacağını ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteriyor.
Erdoğan gibi iki ay öncesine kadar kendi siyasi geleceğini Rusya’ya bağlayan bir liderin bile dümenini batıya dönmesi Putin’in yalnızlığını gösteren en önemli örnek.
Savaşın uzama ihtimali, Rusya içindeki politik kırılmayı daha da belirginleştirecektir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “Merkez Bankası rezervlerinin dondurulacağını hiç kimsenin tahmin etmediğini” belirtmesi, bazı Rus politikacıların Merkez Bankası başkanını ihanetle suçlaması, “içeride” başarısızlığın göstergesi olarak ciddi bir kavga olduğunu gösteriyor.
Ve elbette en önemlisi Rusya’nın önde gelen siyasetçilerinden ve Putin’in özel temsilcisi Anatoli Çubays, Rusya’dan “firar ederek”, Türkiye’ye geldi.
Rusya’daki savaş karşıtı eylemler ve dünyadan tamamen tecrit olan Rus oligarkların da Putin’e tepkisi düşünüldüğünde, basında çıkan haberlere göre Putin’in “zehirlenmekten” korkması da son derece doğal.
Demek ki kağıttan kaplan olan sadece Amerikan emperyalizmi değilmiş; Rus işgalciliği de en az onun kadar acımasız ve de korumasızmış!