Siyaset, sebat, fırsat
Siyaset, kimi zaman bulunduğun konumda, yani ideolojik, politik konumda ısrar etmektir. Kimi zamansa, dünyanın değiştiğini görerek, kendi ideolojine uygun politik dönüşümler yapabilmektir.
Kimi zaman olumlu anlamda inatçı olmak yani sebat etmek gerekir kimi zamansa fırsatçı olmak…
İnatçı olman gereken yerde fırsatçı, fırsatçı olman gereken yerde inatçı olursan, her daim kaybeden olursun.
Rüzgâra karşı ulusalcılık
12 Eylül sonrasında Türk siyasetinde güçlenen dincilik ve Kürtçülük olgusu ile karşılaşırız.
Atatürkçü kesimler, en başından itibaren yani daha 90’lardan itibaren, hem Kürtçülüğe hem de Şeriatçılığa karşı çıkarak, rüzgâra karşı durmuşlardır. Rüzgâr sert esmiştir, özellikle küreselleşme ile birleşince, neredeyse karşısında durmak imkansız hale gelmiştir.
2010 yılına kadar yani Deniz Baykal CHP’den tasfiye edilene kadar CHP başarılı bir parti değildi. Solun bölünmüşlüğünün de, Baykal’ın klikçi particiliğinin de etkisi vardı ama bu başarısızlıkta en büyük etken rüzgâra karşı mücadele etmesiydi. Gerçi Deniz Baykal da son döneminde rüzgâra uyarak çarşaf açılımı vb. yapmıştı ama bu CHP’ye oy kaybettirmişti sadece.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP lideri olduğunda herkes büyük bir umuda kapılmıştı; artık ulusalcılıktan arınarak, yani dincilikle ve Kürtçülükle uzlaşarak, artık rüzgâra karşı çıkmayarak, tersine rüzgârı arkasına alarak, tıpkı AKP’nin yaptığı gibi yaparak, CHP de güçlenecekti.
Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığının ilk iki yılı buna uygun adımlar atıldı ama 2013’te Gezi patlak verince CHP yine ulusalcı çizgiye dönmek zorunda kaldı.
Rüzgârın yönü değişince
Fakat 2015’te CHP ile MHP arasında kurulan ittifak sona erince CHP yeniden rüzgâra kapıldı ama bu defa rüzgârın yönünün değiştiğini fark edemedi.
2008 Dünya Ekonomik Krizi sonrası 2013 Bernanke kararları ile liberal finansal rüzgâr artık dinmişti, Suriye’de Rusya sahaya inmişti, dünya yeni bir kutuplaşmaya gidiyordu. Ve bu uluslararası rüzgâra eşlik eden milliyetçi bir rüzgâr esiyordu ülke içinde.
Tayyip Erdoğan, fırsatçı bir siyasetçi olarak kendi gemisini bu rüzgâra göre döndürdü ve hâlâ seçim kazanıyor.
CHP ise, 2000’lerden 2015’e kadar ısrarla koruduğu ulusalcı, anti-emperyalist çizgisini terk ederek Kürtçü, dinci, liberal rotaya çevirdi gemisini ve yine kaybetti.
Gördük ki CHP lideri siyaseti bilmiyor ama ona akıl verenler hiç ama hiç bilmiyor.
Fırtına yaklaşırken
Israrcılığın kaybettirdiğini gören her siyasetçi benzer hataya düşebilir. “İşte, önüme fırsat çıktı” sanabilir ama o fırsat bambaşka bir tuzak olmuş olabilir.
Kimi zaman da dünyanın değiştiğini anlamayan bir ısrarcılık sizi tarih yapabilir, pek çok sol akımın tarih olması gibi.
Dünyaya baktığımızda yeni bir fırtınaya doğru yaklaştığımızı görüyoruz.
Bu fırtına karşısında kimileri rüzgârla birlikte yönünü değiştirmek isteyecek, kimileri küreklere asılmak isteyecek, kimileri de filikalara doğru ilerleyecek.
Tarih, her zaman kaptanları da, tayfaları da, korsanları da, fareleri de çıkarır tarih sahnesine.
Milliyetçi yükseliş
Şimdi yükselen ve yükselişi devam eden bir milliyetçi rüzgâr var. Bunu seçimin ilk turu gösterdi, nitekim CHP de ikinci tura bu rüzgârı arkasına alarak girmek istedi. Ama bu fırsatçılıktı, seçimi almasına yetmezdi. CHP, “Biz keşke 2015’ten sonra ulusalcı çizgimizi bozmasaydık, şimdi iktidar olurduk.” demek yerine, ulusalcılıktan istifade eden fırsatçı gibi davrandı. Ama inandırıcı olamadı.
Şimdilerde milliyetçi yükselişi gören kimileri, rotayı buraya çevirebilir. Ama geçmişi ulusalcı olmayanın inandırıcı olma ihtimali kalmayacağını herkes görmelidir.
Dahası, geçmişi ulusalcı olanları bekleyen başka bir tuzak daha var. Ulusalcılar, rüzgâr buradan esiyor diye, demokrasiyi bir yana bırakıp diktatörlükle uzlaşarak bir yere varamaz. Demokrat olmadan ulusalcı olanları bir sonraki rüzgâr beklemektedir, çünkü 10 yıllık bir süre içinde büyük bir hürriyet rüzgârı esecektir.
Ulusalcılıkla, laiklikle, demokratlıkla ve elbette bunları bir arada savunarak, rüzgâra direnerek, gelecek ulusal demokratik rüzgârı yakalamak hâlâ mümkün.
Atatürkçü direniş: Türk Solu
Binyılın başlangıcında 2000 yılında yola çıkan Türk Solu, herkes Atatürkçülüğe karşı çıkarken rüzgâra karşı çıkarak Atatürkçü mücadeleyi başlatmıştı. Bu yürüyüş ve Atatürkçü direniş 2005 yılında PKK’nın satırlı-sopalı saldırıları ile durdurulmaya çalışıldı. Sadece rüzgâr değildi karşımızdan esen, terördü. Ama yılmadık, direndik.
Çözüm Süreci başladığında, Ergenekon Kumpası kurulduğunda yine rüzgâr karşımızdaydı ama sokaklar bizimdi. Herkes Kürtçülük yaparken biz Türkçülük yaptık, herkes Ordu’ya savaş açarken biz “Mustafa Kemal’in askeri” olduk, herkes dincilik yarışına girerken biz laiklik dedik, hep azdık ama hiç yılmadık, direndik. Adım adım, kapı kapı, meydan meydan, susmayan bizdik.
2013 Haziran’ının geleceğini kimse beklemezdi, oysa Gezi’den 15 gün önce 19 Mayıs’ta ilk işaret fişeğini atan bizdik. Sonra milyonlar sokağa aktığında, 10 yıllık kara bulutlar bir anda dağılmıştı sanki. Elbette bir anda değildi, 10 yıllık Türk Solu mücadelesi, sabrı, direnci sayesindeydi.
Hava dönmüş, Atatürkçülerden yana esmeye başlamıştı rüzgâr. Evet, sanki bir anda iklim değişmişti, Türkiye’de ulusalcı program işliyordu, milliyetçiler demokratlaşıyor, solcular milliyetçileşiyor, dindarlar laikleşiyordu, Atatürkçü sentez mayalanıyordu.
15 Temmuz, bu mayalanmaya karşı, Türk Solu formülüne karşı atılmış bir adımdı ve liderinin hapse alınması boşuna değildi. 15 Temmuz sonrası tüm sol fraksiyonlar meydana çıkarken, iktidarın hoşgörüsü ile örgütlenirken, sahte muhalif TV’lerde arzı endam ederken, sansür bir tek Türk Solu’na uygulandı.
Ama ne dediysek oldu!
6’lı Masa kurulduğunda bunun nasıl bir tuzak olduğunu da bir tek biz söyledik ve ulusalcı olmadan seçim kazanılamayacağını ısrarla haykırdık. Kemal Kılıçdaroğlu ile seçimin asla kazanılamayacağını da biz söyledik. Dinletemedik.
Ama şimdi seçimler bitti ve “Yetmez ama Evet”çi kafa bir duvara tosladı. HDP ile ittifak politikası iflas etti. Atatürksüz seçim kazanılamayacağı ortaya çıktı.
Şimdi yeni bir dönem başlıyor ve hep Türk Solu’nu haklı çıkaran tarih bizi bekliyor.
Atatürk Yüzyılı önümüzdedir…