Bir KHK’lı dramı
Ümit Can Özorman, 15 Temmuz’un mağdurlarından sadece biri.
Kendisiyle Eskişehir Kitap Fuarı’nda tanıştık. Uzun süren sohbet sonrası, kitabını imzalayarak hediye etmişti. Çok kalın bir kitap olmasa da hemen açıp okuyamadım.
Çünkü Ümit Can KHK’lıydı. Nasıl bir dramla karşılaşacağımı bilememiştim.
Bir cesaret açıp okumaya başladım. Korktuğum gibi olmadı tabii. Evet büyük bir dram var. Bu kadar da olmaz dediğim satırlar. Ama dramla değil umutla bitiyor. Adı gibi mücadelesiyle ümit olmaya çalışıyor milyonlarca insana.
Tek hayali asker olmaktı
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda askerî öğrenciyken, bir anda tüm hayatı değişmeye başlıyor. Aslında 15 Temmuz öyle bir gün oldu ki; birçok insanın, ailenin hayatı bir anda değişiverdi.
Bazıları sustu. Bazıları ise her şeyi göze alıp, susmamayı tercih etti. Hak, hukuk, adalet herkesin hakkıydı. Sonucun ne olacağını hiç bilmese de mücadele edecekti.
İşte bu kitap da Ümit Can’ın mücadelesinin bir parçası: MS’im Komutanım.
Aslında başlık bile yaşananların bir özeti gibi.
Ümit Can, 3 Haziran 1996 tarihinde, memleketim Eskişehir’de dünyaya gelmiş. Üniformayla ilk tanışması 9 yaşındayken katıldığı 23 Nisan gösterisiyle olmuş. Her Türk asker doğar denir ya, doğrudur ama aslında her Türk askerî üniforma hayaliyle doğar. Ümit Can da o gün giydiği üniformaya hayran kalır. Yıllar sonra üzerinden zorla çıkarılacağını bilmeden.
Yıllar geçer, askerî okul sınavlarına katılır. Hep mülakatlarda elenir. Ama hiç vazgeçmez.
Ortaokul ve lise yıllarında devleti için ne yapabileceğini, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne nasıl layık olabileceğini düşünür de düşünür.
Onun için tek cevap vardır: Asker olmak.
Ve nihayet, 2015 yılında, Tuzla Deniz Harp Okulu’ndaki mülakatlarda başarı elde eder.
Tek başına gittiği İstanbul’dan hemen babasını arar:
“Denizci Astsubay Özorman!”
Çocukluk hayallerine kavuşmuştu. Ancak bu hayal sadece bir yıl kadar sürecekti.
“Çok sıcak bir cuma günüydü.” diyor 15 Temmuz günü için.
Evet, gecesi gündüzünden daha sıcak bir Temmuz günüydü.
Ümit Can odasında ders çalışırken uyuyakalıyor ve bir anda gelen anons sesiyle uyanıyor. Komutanlar ne derse onu yapıyor diğer öğrenci arkadaşları gibi. Ama öğreniyor. Ve 31 Temmuz 2016 günü askerî okullar kapatılıyor.
Mustafa Kemal’in askeri
Çocukluğundan beri hayran olduğu üniforması 27 Eylül’de gelen bir mesajla geri isteniyordu.
Atatürk’ün izinden gitmek için ant içen bu gençler bir anda hain damgası yemiş, ülkenin göz bebekleriyken hepsi cezalandırılmaya başlanmıştı. Büyük bir kısmı cezaevine girerken dışarıda kalanlar da daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalmıştı.
Yıllarca askerî okula girme mücadelesi veren Ümit Can için yeni bir mücadele dönemi başlayacaktı.
Askerî okul öğrencisiyken bir anda Mustafa Kemal’in Askeri olmayı öğrenecekti.
Asker olmak için üniformaya ihtiyacı olmadığını öğrenecekti.
Vatan için mücadele etme yerinin sadece harp okulları olmadığını öğrenecekti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 8 Temmuz’da “âşığı olduğu” mesleğinden istifa etmek zorunda kaldığını öğrenecekti:
“Pek âşığı olduğum askerliğe bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra memleketim için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere sine-i millete bir fert olarak hizmet edeceğimi vatanın her köşesine bildiririm.”
“MS’im Komutanım”
Bir taraftan uğradığı haksızlık karşısında hukuk mücadelesi vermeye çalışıyor. Bir taraftan yaşamak için işe girme mücadelesi. Tüm KHK’lılar bilir bunun nasıl bir mücadele olduğunu. Kimse iş vermek istemez size. Hatta en yakınlarınız bile konuşmaya çekinir.
Ümit Can da öyle diyor. “Yüzyıllar öncesinde nasıl vebalı insanlardan kaçılıyorsa şimdi de KHK’lılardan kaçılıyordu maalesef.”
Ama Ümit Can yine de pes etmiyor. Nihayet bir işe giriyor ama bu sefer de hastalığı ortaya çıkıyor: MS olmuştur!
Hukuk mücadelesine şimdi de daha önce adını bile duymadığı bir hastalıkla mücadele eklenmişti.
Art arda gelen ataklar..
Günler süren kortizon tedavileri..
Hastalığın ilk şokunu atlatınca hak arayışına devam ediyor.
“Hastalığım ilerlemeden bir şeyler yapmam gerekti. Görebiliyorken, yürüyebiliyorken her yerde hakkımı aramam lazımdı.”
…
Evet, Ümit Can’ı ne 15 Temmuz durdurabildi ne de MS. O, bir taraftan hukuk mücadelesine devam ediyor bir taraftan da MS hastaları için mücadeleye.
Ben aslında kitabı epey bir anlattım ama siz yine de alıp, okuyun.
Zaten kitabın gelirleri de MS hastalarının tedavisinde kullanılıyor.
15 Temmuz’un yıldönümü de yaklaşırken; hukuksuzluklar son bulsun!
Ümit hep var olsun!