No Result
View All Result

30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan 1 Eylül Barış Günü’ne

Fahriye İpekçioğlu by Fahriye İpekçioğlu
9 Eylül 2025
in GÜNLÜK
0
30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan 1 Eylül Barış Günü’ne

30 Ağustos 1922’de kazanılan Başkomutanlık Meydan Savaşı Zaferi’nin 103. yıldönümü kutlamaları terör bahane edilerek engellenmeye çalışılsa da, diğer milli bayramlarımız gibi, yine Türk halkı tarafından el ele, gönül gönüle, bayraklar, Atatürk posterleri ve marşlarla meydanlarda kutlandı.

Ulusal varlığımızı yıkımdan, halkı esaretten kurtarıp, sonsuza dek özgür ve bağımsız yaşatma olanağını sağlayan büyük zaferin kıvancı, geleceğimizin sağlıklı güvencelerinin teminatıdır. Ne var ki; köktendinci değerbilmezlerin, Osmanlıya tamah edenlerin, halkın inançlarını sömürerek iktidarı ele geçirmek isteyenlerin, çıkarcıların, karalayıp suçlayarak saldırmaya çalıştıkları, kurtarıcı ve kurucu değerlerimize borcumuzu ödemenin olanaksızlığı gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Terör odaklarının eylemleri ve beyanları bunun en belirgin kanıtıdır. Ancak günümüz siyasal karmaşası içinde ulusal benliğimizi, dilimizi, istiklal ve bağımsızlığımızı ATATÜRK’ün seslenişiyle koruma görevi verilen gençliğimize emanet edilişi, yenilmez ve engel olunamaz gücümüzü oluşturmaktadır. Son kez 30 Ağustos kutlamalarının bir bahaneyle iptal edilişi bizleri yıldırmamıştır.

Türk tarihinin ışıklı sayfalarından birini oluşturan Dumlupınar Zaferi, Türk gücünün şahlanış destanlarından yalnızca biridir. Kurtarıcımız ve kurucumuz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da yaptığı konuşmayı günümüz Türkçesiyle aktaralım.

“Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını çağdaş ve uygar bir toplum haline getirmektir. Devrimlerin asıl amacı budur. Bu gerçeği kabul etmeyen anlayışları darmadağın etmek bir zorunluluktur. Ulusun beynini paslandıran, uyuşturan bu anlayışta bulunanlar olacaktır. Bu anlayışlardaki boş inançlar, tümüyle söküp atılmalıdır. Onlar çıkarılmadıkça, beyinlere gerçeğin ışığını sokmak da olanaksızdır…”

Gürledi MUSTAFA KEMAL’in destan sesi
Gürledi dağlar, taşlar
“ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR “ diyordu.
Zafer süngülerimizin ucunda parlıyordu.
Akıyorduk İzmir’e doğru,
Akıyorduk ordu ordu.

Zafer Haftası kutlamaları her yıl 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruzu, Yunan Ordusu’nun 30 Ağustos 1922’de kuşatılmasını ve 9 Eylül 1922’de İzmir’de denize dökülerek Anadolu’dan atılmasını anmak amacıyla yapılıyordu. Ancak Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün topraklarımızdan kovduğu düşmanlar halen İzmir, Aydın ve Muğla il sınırları içinde bulunan 16 ada ve bir kayalıkta bulunuyor ve Yunan bayrağı dalgalanıyor. Adalarımızdan sorumlu Milli Savunma Bakanlığı Eski Genel Sekreteri Albay Ümit Yalım geçen yılki Zafer Haftası’nda yüreklerimizi dağlayan şu açıklamayı yapmıştı:

“Yunan bakan ve beraberindeki heyetin helikopterle gittiği Bulamaç ve Kalo, Limnoz Adaları, 6 millik Türk karasuları içinde ve 2004 yılından bu yana tam 11 yıldır Yunan işgali altında. Yunan Savunma Bakanı’nın da içinde olduğu helikopter, Türk Hava sahasını defalarca ihlal ettiği halde, hiçbir engelleme yapılmıyor. Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 ada ve bir kayalığı alenen Yunanistan’a verildi. Yunanistan da bu toprakları kendi mülki-devlet sınırlarına kattı.”

Atatürk ve İnönü’nün Lozan’da vermediği, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın 1936’da devletin envanterine kaydettiği adalarımız, 2004’de Yunanistan tarafından işgal edilince, Türkiye-AB üyelik süreci sekteye uğramasın diye halktan da gizli tutularak, o topraklar için verdiğimiz şehitler de hiç sayılarak ne yazık ki teslim edildi. Böylece Türkiye Cumhuriyeti sonu gelmeyecek olan ilk toprak kaybını da yaşamış oldu.

Ulu Önderimiz, Türkiye’de bu günlerin yaşanacağını ileri görüşlü dehasıyla hissetmiş ve şu mesajları, direktifleri vermişti:

Halkı tehdit edenlere, “Millete efendilik yoktur. Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak ülkeme hükmetmek isterim.”; Halka zulmeden polislere; “Polis bir asker kadar disiplinli, bir hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar da şefkatli olmalı”; Hak arayan gençlere: “ Gençlikle iftihar ediyorum, her şeyi gençliğe emanet edeceğiz, onlar geleceğin ışık dolu çiçekleridir”; Kelepçelenen, esir edilen yargıya da: “Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet halinde varlığı da kabul edilemez”; Ezilen, katledilen kadınlarımıza, “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, göklere yükseltilmeye layıksın.”; Günümüz Mollalarına da “Ey millet! Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz.”

O halde bugün ATATÜRK’ün ileri görüşlülüğüyle gördüğü o karanlık, ürkütücü günleri yaşıyoruz ve milli bayramlarımızı bu karanlığa ışık bulabilmek için, protokol dışında halk olarak meydanlarda kutluyoruz. Çünkü artık biliyoruz ki; Türkiye’de milli ideoloji yıkılırsa, geriye şeriatçılık ve bölücülük kalır.

Bugün Kürtlere direnişçi derseniz, yarın ülke insanı direnişçi olur, bugün adaları Yunan’a AB’ye yaranmak için peşkeş çekerseniz, yarın topraklarınızı ve vatanınızı kaybedersiniz. Atatürk ilkeleri hiçe sayılır, heykelleri yakılır yıkılırsa, Orta Doğu’dan beter olursunuz. Diyarbakır Hava Üssü’nden şanlı bayrağımız teröristlerce indirilip çöpe atılırken, askerinizin kurşun sıkmasını “açılım” saçmalığıyla engellerseniz, Güneydoğu’da sağlık ocağı, hastanelere, belediyelere hatta hükümet konaklarına Türk Bayrağı’nın indirilip, paçavraların asılışına da seyirci kalmak zorunda kalırsınız. Atatürkçülük yıkılırsa etnik ve dini örgütler ve sloganlar ortalığa dökülür.

Geçen yıl “bir karış toprağımızdan ve demokrasiden vazgeçemeyiz” sloganıyla 21 ilin baro başkanları büyük zaferimizin mihenk taşı ve başlangıç noktası sayılan ÇANAKKALE’de buluştu. Toplantı sonrası hazırladıkları sonuç bildirgesinde, “Çanakkale geçilmez, vatanın bir karış toprağından, hukuk devletinden ve demokrasiden asla vazgeçilemez, Anayasa çiğnenemez,” denildi. “Yargı bağımsızlığına ve hukukun üstünlüğüne derhal geri dönülmeli.” eklemesi de yapıldı. Toplantı sonrası açıklanan bildirgede; “Ülkenin çok sıkıntılı günlerden geçtiği, hızla bir kardeş kavgasına, bölünmeye ve parçalanmaya, kaosa sürüklendiği” belirtildi. Açıklamada şu tespitlere de yer verildi:

“Emperyalist bir planlama içerisinde, anayasal sisteme, üniter devlete, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı sözde ‘özerklik’ ilanlarıyla, fiili, eylemli bir kalkışma ve ayaklanma söz konusudur. Daha da vahimi Anayasa ve hukuk bizzat ülkeyi yönetenler tarafından askıya alınarak, yargı bağımsızlığı ve hukuk güvenliği yok edilmiş, hukuk devleti büyük yara almıştır.”

Bir Fetö örgütümüz kalmıştı o da sonunda bir terör örgütü olduğunu ortaya döktü. Hem de tüm çıplaklığı ve berbatlığıyla

O halde bizim tek bir sığınağımız kalmıştır; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK. 30 Ağustosları da diğer milli bayramlarımızı da meydanlarda, Türk bayrağı ve Atatürk posterleriyle, yüreklerimizdeki vatan ve ATATÜRK sevgisiyle kutlamaya devam edeceğiz!

Sayın Yekta Güngör ÖZDEN’in “ATATÜRK GÜNEŞİ” adlı şiiriyle seslenmek istiyorum.

Böyle sürecek mi sanıyorsunuz bu kötü gidiş?

Tersine döner mi dünya ?

Barış, aydınlık, esenlik gelecek.

Bu çürük yapı yıkılacak,

Altında kalacak ustaları.

Bu çivisiz sahne çökecek

Kaçacak sahte oyuncuları,

Korkaklar, uydular, uşaklar,

Dönekler, kan emiciler, çok yüzlüler, yüzsüzler

GİDECEK

 

İnsanlık ocağı ateşlenecek,

Bireyler mutlu, güvenli, gönençli

Kuşlar ezgilerle uçacak,

Yüreklerde umut,bileklerde güç,

Yargılanıp hesap verecek sorumlular,

Nankörler, sapkınlar, vatan hainleri

YİTECEK

 

Ağrılar acılar dinecek, haklarımızı alacak,

Özgürlüklerimizi yaşayacağız.

Çocuklar ölmeyecek, analar ağlamayacak

Ayrılıklar, özlemler,

BİTECEK

 

Ulusal birliğimiz kovacak

Ufkumuzu karartan bulutları

Varlığımıza, istencimize,

Düşen gölgeler kalkacak,

Açılacak esenliğin ışıklı kapıları,

Yıldızlar çiçek çiçek yağacak üzerimize,

ATATÜRK Ankara’ya çıkacak.

YÜCE TÜRK ULUSU… Tarih boyunca birlik ve beraberliğimizi yıkmaya tevessül eden, her türlü girişimi, her türlü saldırıyı boşa çıkaran aziz milletimiz, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da elde ettiği büyük zaferle birlikte, ayrılmaz bir bütün olduğunu ve ATATÜRK’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözlerinin ışığında yürümek istediğini dünyaya haykırmıştır, haykırmaya da devam edecektir. Bugün bizlere düşen görev; bütün imkansızlıklara, bütün engellemelere karşın türlü zorlukları aşarak, Cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı, birlik ve beraberlik içinde, barış içinde daha da yüceltmek ve güçlendirmektir. Muhtaç olduğumuz kudret ise ATA’mızın dediği gibi, damarlarımızdaki soylu TÜRK kanında mevcuttur. Barış içinde bir arada yaşama tecrübesini, adalet ve eşitlik ilkesini, Cumhuriyet’ini demokrasiyle taçlandırarak dünyaya gösterecek bir Türkiye olmalıyız.

İnanıyoruz ki, Türkiye milletiyle bölünmez bir bütün olarak bugün canlarımıza, Mehmetlerimize, polisimize kasteden terör ve benzeri tüm tehditlerin üstesinden gelecek, çok daha parlak, çok daha aydınlık bir geleceğe kavuşacaktır. TÜRK ULUSU tarihinde de görüldüğü gibi buna muktedirdir.

103 yıl önce tüm ezilen ulusların geleceğe umutla bakmasını sağlayan ve onlara yol gösteren 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı, bize kanlarıyla canlarıyla armağan eden Ulu Önder ATATÜRK ve silah arkadaşları ile tüm şehit ve gazilerimize şükran ve minnet duygularımızı iletiyor, onları sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.

Previous Post

CHP teslim alınamaz ama “lider”leri alınır

Next Post

Saray’ın kayyım darbesi ve CHP’nin acziyeti

Next Post
Saray’ın kayyım darbesi ve CHP’nin acziyeti

Saray’ın kayyım darbesi ve CHP’nin acziyeti

Facebook Twitter Instagram

TÜM HAKLARI SAKLIDIR © 2022 TÜRKSOLU, ATATÜRKÇÜ, MİLLİYETÇİ, SOLCU GAZETE.

No Result
View All Result
  • TÜRKSOLU
  • GÜNLÜK
  • HAFTALIK
  • ARŞİV
  • İLERİ YAYINLARI KİTAPLIĞI

TÜM HAKLARI SAKLIDIR © 2022 TÜRKSOLU, ATATÜRKÇÜ, MİLLİYETÇİ, SOLCU GAZETE.