AKPKK Açılımları dönemi, adeta Türklüğü tahkir, küçümseme, yok etme açılımı dönemleri. Birinci açılımda da aynısını yaşadık, ikincisinde de yaşıyoruz.
Geçtiğimiz hafta, hem de Malazgirt ve Büyük Taarruz’un yıldönümünde, AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın sağ kolu olarak bilinen Binali Yıldırım, illegal açılım komisyonunda Türklüğü hedef aldı. Vatandaşlık tanımını değiştirme önerisini şu cümleler ile dile getirdi: “Vatandaşlık tanımı gözden geçirilmelidir. Etnik kimlik esasına dayalı değil eşitliğe dayalı bir tanım olmalıdır.”
Etnikten kastettiği Türklük. Anayasamızın 66. Maddesine göre Türklüğün ve Türk vatandaşlığının tanımı açıktır: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
Binali Yıldırım ve genel olarak AKP’lilere bu tanım batıyor. Etnik kimlik dayatması dedikleri de Türk sözcüğünden duydukları rahatsızlık. Bu kişi, kimliği ne olursa olsun, Türk vatandaşlığı sayesinde elde ettiği eşsiz ayrıcalıklar sayesinde yükseldiği TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık sıfatının arkasına sığınarak bu açıklamaları yapıyor.
Binali gibilerine inanırsak, “Türk vatandaşlığı” kavramından, Türklük yüzünden ayrımcılık görmüşler. Bu yüzden milyarlarca dolarları var. Her mevki onlarda. Her sandalyeye oturmuşlar. Mecliste belki de sandalyelerin %70’i onlarda. Siyasi rantta da, ekonomik rantta da “hep bana hep bana”.
Şimdi “eşit vatandaşlık” istiyorlarmış. Eşit olmayan durum buysa, vay halimize. Eşit olduklarında bize ne yaşatacaklar?
“Eşit vatandaşlık”, PKK ve Apo uydurması bir kavramdır. Vatandaş zaten eşittir. Cumhuriyet felsefesini ve siyaset düşüncesini biraz olsun bilen bir kişi, eşik yurttaşlık kavramının oksimoron olduğunu bilir. Çünkü yurttaşlık ve Cumhuriyet eşitsizliğin bittiği yerde başlar. Etnik kimlik ve diğer feodal imtiyazlar bu yüzden Cumhuriyet’te yoktur. Tek kilmilk Anayasal kimlik, ulusal kimliktir. Eşitliği sağlayan da budur.
AKP, Apo’nun bu kavramını (!) başından beri çok sevdi. Çünkü Türk düşmanlığında birleşiyorlar. CHP’nin genel başkanı ya cehalet ya gaflet ya da başka bir nedenden bu AKPKK kavramını iyi bir şeymiş gibi istiyor. O da “eşit vatandaşlık” diyor.
Eşitlik diye talep ettikleri şey ayrıcalık. Türklük ortadan kalkacak ki; zaten fiilen ayrıcalıklı olan etnik ve feodal kimlikleri bir de “yasal” hâle gelecek.
Her açılım döneminde, içlerinde gerilmiş deprem fay hattı gibi etnik kompleks ve nefret taşıyanların Türklüğe sataşmalarına ve kışkırtmalarına maruz kalıyoruz. Bunlar bir iki meczubun ırkçı hezeyanları değil, Türk devletinin gücünü gasp etmişlerin ABD Büyükelçisi ile birlikte yürütülen sistematik ve yıkıcı eylemlerdir.
Bu açılımın ana başlığı, ABD Sömürge Valisinin “Lozan kötü oldu, Osmanlı’da kültürel çeşitlilik vardı” açıklamasıdır. Türklük bunlara göre zaten uydurmadır. AKP’lilerin “30 Ağustos’ta aslında zafer yok ki” söylemi de aynı Sevr özleminin 100 yıllık yankısıdır.
Türklüğe yönelik saldırılara eşlik eden bir diğer saldırı ise şehitlerin hatırasına ve ailelerine yönelik saldırılardır. Hiç şaşmaz. Her ikisi ele ele yürür.
Önceki açılım dönemlerinde şehitlerimiz için “kelle”, “askerlik yan gelip yatma yeri değil”, anneleri için “zırlamayın” gibi aşağılayıcı ifadeler kullanılıyordu.
Bu açılım döneminde de sakız gibi aynı cümle çiğnendi: “Şehit ailelerinin hassasiyetlerini dikkate alacağız.”
Nasıl aldıkları belli oldu? Çağırıldıkları iftar sofralarında fikirlerini belirten şehit anne ve babaları, “provokatör” suçlamasıyla ve dayak ile tehdit edilerek kovuldu.
Şimdi önümde bir haber var. AKP Kadın Kolları Başkanı açıklama yapmış. 2000 şehit ailesi evini ziyaret etmişler. Geriye 18 bin kalmış. Hepsine tek tek Tayyip Erdoğan’ın mektubunu iletiyorlarmış. Onları da böylelikle sürece ikna edeceklermiş.
Bu ne? Fişleme çalışması mı? Psikolojik savaş faaliyeti mi? Maksat aileleri ikna etmek mi yoksa devlet erkini kullanarak sindirmek mi?
Bebek katili Apo’yu “kurucu önder” ettiğiniz bir ihanet sürecine şehit ailelerini ikna edecek ne tür bir mektup olabilir?
Mektuba bakıyorum. Altında Tayyip Erdoğan’ın imzası ve AKP ampulü var. Bazı dini motifler kullanılmış metinde.
Ne eksik peki? Tahmin edin. Evet. Türk yine sansürlü. Türk yine yasak. Laf salatası metinde geçmeyen tek kelime.
Metinde güya şehitlere saygı ve sevgi ifadeleri var. Ama bu şehitler hangi milletin şehidi? Hangi milletin bağımsızlığı için, vatanı için şehit oldular? Yok!
Şehitler hangi bayrak için şehit oldular? Yine yok.
Türk Milleti ifadesi “şehit mektubunda” sansürlü. Şehitlerimiz adı sanı olmayan “milletimiz” isimli bir topluluk için canlarını feda etmiş.
Peki ya bayrak? Bayrak da Türk Bayrağı değil. Mektuptan aynen aktarıyorum: “Ay yıldızlı al bayrak”. Biraz daha saklasaydınız ne bayrağı olduğunu.
Ey Tayyip Erdoğan!
Şehitlerimize önce hitap etmeyi öğren. Onlar Türk Milletinin şehitleri. O bayrak da Türk Bayrağı. Adımız, sanımız bu bizim ya! Neyi saklıyorsunuz siz?
Ev ziyaretine giden AKP kadın kolları heyetleri yanlarına milletvekilleri, kaymakamlar, valiler ve hatta bakanları alacakmış. Şehit annelerine bir sorsunlar bakalım. Hepsinin evinin duvarında asılı durur. O bayrağın adı ne? “Bizim milletimiz” dediğiniz milletin adı ne? Evlatlarının Türk Bayrağı ve Türk Milleti için şehit olduğunu öğrenirler.
Biraz maneviyat öğrensinler, milliyetçilik öğrensinler, şehitlik nedir öğrensinler, Türklük nedir öğrensinler. Ondan sonra mukaddes şehit yuvalarının kapısını çalsınlar.
