No Result
View All Result

Yeni jeopolitik denklem ve çözüm önerileri

Mutlu YILMAZ by Mutlu YILMAZ
5 Kasım 2025
in GÜNLÜK
0
Yeni jeopolitik denklem ve çözüm önerileri

7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısını bahane ederek yeniden tırmanışa geçen İsrail devlet terörü son yılların en büyük katliamlarını gerçekleştirdi ve Gazze’yi adeta haritadan sildi. İstihbarat akışında bir aksama yaşanmamış oluşu ve gelen yeni bilgiler eşliğinde geriye dönük değerlendirme yapıldığında o günkü eylemin bir komplo olduğu görüşü daha ağır basmaktadır.

Ardı arkası kesilmeyen katliam tam olarak iki yıl sürdü ve geçen ay Şarm El Şeyh’de bir ateşkes imzalandı. Ateşkese rağmen çatışmaların devam ettiği ortamda ABD’nin Ankara Büyükelçisi (daha gerçekçi tanımla Bölge Valisi) Tom Barrack‘ın “İsrail ve Türkiye savaşmayacak. Türkiye olmasa Gazze’de ateşkes olmazdı” demeci öteden beri burada ifade ettiğimiz bir hakikate ışık tutmaktadır.

Hakikat şudur: Türkiye’de İslami diskurla siyaset cambazlığı yapan gasp rejimi ve onun İsrail’deki eşi, simbiyotik bir ilişki içerisindedir. Büyük plan dahilinde sıcak çatışmaya girmeleri beklenmez.

Buna mukabil karşı karşıya olduğu yeni tehdit durumu Türk devletini mutlak biçimde İsrail ile karşı karşıya getirmiştir. “Sıfır toplamlı oyun” olarak tanımlanan bu mücadelede bir taraf kazanacak diğer taraf kaybedecektir. İsrail’in Azerbaycan ile olan stratejik ortaklık ilişkisini ayrıca değerlendirilmek üzere bir kenara koyacak olursak, kapışma alanlarından birisi Suriye ise diğeri de Kıbrıs’tır.

İran için değişen koşullar tüm denklemi değiştiriyor …

Son iki yıl içerisinde bölgede dengeler ciddi anlamda değişti. İran yıllarca süren ambargolar ve son kertede İsrail’in savaş boyunca yürüttüğü özel operasyonlar neticesinde bölgede çok ciddi ölümcül yaralar aldı. “Her şey bitti. Esad direndi ve kazandı” tarzında analizlerin yapıldığı zamanlar bir anda sona erdi ve Baas rejimi günler içerisinde çöktü. Kabul etmek gerekir ki, bunlar Batı kulübü adına ciddi başarılardır.

Suriye’deki yeni oluşumun Türkiye için eskisine nazaran daha kötü olduğu ortadadır. Rejimin devrildiği gün başlayan İsrail taarruzuna rağmen bu gerçek Türkiye’nin ana akım medyasında ilk zamanlar görülmek istenmedi. Esasen bu yeni belirsizlik hali, bir yılı aşkın süredir “Terörsüz Türkiye” sloganı ile yürütülen süreci de tetikledi. Sürecin nereye evrileceği şimdi tamamen bu bölgedeki gelişmelere bağlıdır. Türkiye’deki karar vericilerin bugün dahi salt anti-İran bazlı doktrinlerle politika geliştirmeleri sorunları çözmekten ziyade daha da arttırmaya meyyaldir.

İran aldığı ağır yaraya rağmen ticareti kara ağırlıklı modelden deniz ağırlıklı modele kaydırmaya çalışıyor. Bu bağlamda başkentini Tahran’dan güneydeki kıyı kenti Makran’a taşımak gibi ciddi bir jeostratejik plan ortaya koydu. Tahran’ın mevcut yükü artık taşıyamaması, çevresel faktörler vb. etkiler de böyle bir planı gerekli kılmıştır kuşkusuz. Ancak son derece maliyetli ve ciddi anlamda stratejik bu zor adım, dolaylı olarak Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’yle (BRI) de bağlantılı. Yüksek maliyet ve bölgedeki karışıklığın daha da artma ihtimali ise şimdilik bu taşınmada bir engel teşkil etmektedir.

Yirmi birinci yüzyılın ikinci çeyreğine girerken Amerikan emperyalizmi ya yeni bir yol bulacak ya da yeni bir yol yapacak…

Tam da Kartacalı Hannibal’in söylediği gibi…

Amerikan emperyalizmi henüz üstünlüğü kaybetmemişken tüm önlemleri almak zorundadır. Aslında Soğuk Savaş’ın bittiği gün neyin yaklaşmakta olduğu belirmeye başlamıştı.

Bu yılın Nisan ayı sonlarındaki Hindistan-Pakistan geriliminde ABD’nin devreye girmesi, Hindistan’ı kendi tarafına çekme gayreti ve İran-Pakistan arasında paylaşılan Belucistan bölgesini karıştırma çabalarının, özellikle de Pakistan’a ait kısmındaki Gwadar Limanı dikkate alındığında Kuşak-Yol Girişimi’nin önünü kesme prosesi olduğu apaçık ortadadır. Buradaki liman CPEC’in yani BRI’nin Uygur Özerk Bölgesinden başlayan segmentinin denize çıktığı yer. O nedenle, ABD buralarda kayıtsız kalma niyetinde değil. Ayrıca Trump’ın son Asya-Pasifik turu ve o esnada Japonya ve Güney Kore gibi müttefiklerini haraca bağlar gibi yaptığı anlaşmalar ve Çin ile bir yumuşama dönemini başlatması ABD planlarında ciddi bir sapma olmadan ilerlendiğini gösteriyor.

Öte yandan ABD donanması her yerde Çin’in önüne çıkarak onu perdelemeye, ilerleyişini engellemeye çalışıyor. Çin ise yüzyıllardır beklediği yükselişini nihayete erdirmek için ciddi bir stratejik hata yapmaktan kaçınıyor. Askeri çatışmalara taraf olmaktan ziyade şimdiye kadar olduğu gibi ticaret savaşları yoluyla devam etmeye kararlı. Nitekim, 2075 projeksiyonuna göre Çin’in 57 trilyon dolarlık ekonomiyle sıralamada birinci olacağı öngörülüyor.¹

Şu hâlde mevcut strateji onlar açısından gayet tutarlı ama planda ciddi bir sapma yaşanacak olursa daha agresif bir yola girmektense aynı sabırla bir yarım yüzyıl daha beklemek Çin’in geleneksel politikalarına daha uygun. Bu yaklaşımı stratejik sabır olarak da nitelendirebiliriz. Çin için asıl handikap ÇKP’nin bir türlü kitaba göre yol tutturamaması ve en sonunda son derece pragmatist bir kararla küresel kapitalizmin üretim bandı olmayı seçmesidir. Devlet kapitalizmi olarak da ifade edilen sistemle önemli bir sermaye birikimi sağlandı ancak bu yükselişte Amerikan menşeli küresel markalar ciddi payanda olmuştur. Çin, teknoloji transferini ve inovasyonu tamamlamadan ABD’nin süratle bu yükselişe müdahil olması gerekiyordu. Nitekim büyük üreticiler üzerinden gelen baskı ve gümrük tarifeleri bu amaçladır.

Son günlerde Kolombiya ve Venezüella’ya yapılan baskılar da aynı minvaldedir. Yeni dönemde dünya tek bir oyun sahası, yani küresel tekeller için pazar kabul edilmektedir. Dolayısıyla her yere müdahale edilmelidir. 1960’lar ve 1970’lerde içeride askeri darbeler yaptırılarak kontrol edilirdi. Şimdilerde ise en ufak bir diplomatik nezaket bile gösterilmiyor ve doğrudan “işgal” tehdidi yapılıyor.²

Kıbrıs’ta yeni bir dönem mi başlıyor?

KKTC’deki son sürpriz cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yankıları sürüyor. Fakat bu arada ABD ile arka planda yürüyen müzakerelerin bazı ipuçları da sızmaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’deki rejim Kıbrıs’taki Türk tezleri üzerinde taviz vermeye son derece açık.

Yeni seçilen cumhurbaşkanının ise ilk günlerdeki duruşu beklenenden daha müspet oldu. Beş yıl aradan sonra Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlama ihtimali belirdi ve şimdi en büyük görev kendisine düşüyor.

“İki devletli çözüm” veya “Federasyon”. Bu formüllerin her ikisi de Türkiye’nin tezleri.

Ancak, nasıl bir federasyon?

Adadaki gerçeklik şunu gösteriyor; iki toplumlu ve iki bölgeli (bi communal-by zonal) bir federasyon. Son 50 yılda yaşananlar, güneydeki saldırgan eğitim-öğretim müfredatı zaten 1960’taki gibi bir “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne yeniden işlerlik kazandırmayı mümkün kılmıyor. En mantıklı formül de facto da olsa işleyen KKTC’nin tanındığı bir “Konfederasyon” modelidir. Ancak buradan bir federasyona ilerlenebilir. Fakat ne olursa olsun Avrupa Birliği müzakerelerde doğrudan taraf değildir, konu Birleşmiş Milletler zemininde yürümektedir.

Yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın, adadaki İsrail yayılmacılığının zirve yaptığı ve Doğu Akdeniz’deki enerji sahalarının yeniden gündeme geldiği şu günlerde, Türkiye’nin aslında Kıbrıs’ın tümü üzerinde etkin bir garantörlüğe sahip olduğunu hatırlatması da gayet yerinde olmuştur.

O halde Türkiye bu noktada kesinlikle aceleci davranmamalıdır. Zira statükonun korunması şimdilik Türkiye’nin çıkarınadır ve zaman Türkiye’nin lehine işlemektedir.

Dipnotlar:

1) Goldman Sachs’ın 6 Aralık 2022 tarihli “The Path to 2075” adlı uzun vadeli ekonomik projeksiyon raporuna göre 2075 yılında Çin’in 57 trilyon dolarla lider, ABD’nin ise 51.5 trilyon dolarla üçüncü sırada olacağı öngörülüyor.

2) Monroe Doktrini (1823); Bu öğretide Latin Amerika ülkeleri ABD’nin nüfuz alanı olarak değerlendirilmekte. “Muz cumhuriyetleri ” gibi küçültücü tabirlerin kullanıldığı bu ülkelerde ABD menfaatlerine karşı en büyük tehdit “Bolivarcı” hareketlerdir.

Previous Post

RTE’nin “bu millet” uydurmasından sonra Özgür Özel’den yeni icat: “Bu ülkenin insanları”

Next Post

En batıda parlayan kızıl bir yıldız

Next Post
En batıda parlayan kızıl bir yıldız

En batıda parlayan kızıl bir yıldız

Facebook Twitter Instagram

TÜM HAKLARI SAKLIDIR © 2022 TÜRKSOLU, ATATÜRKÇÜ, MİLLİYETÇİ, SOLCU GAZETE.

No Result
View All Result
  • TÜRKSOLU
  • GÜNLÜK
  • HAFTALIK
  • ARŞİV
  • İLERİ YAYINLARI KİTAPLIĞI

TÜM HAKLARI SAKLIDIR © 2022 TÜRKSOLU, ATATÜRKÇÜ, MİLLİYETÇİ, SOLCU GAZETE.