Rusya NATO bahanesini öne sürüp NATO ülkeleri yerine Ukrayna’ya saldırırken Rus ordusu da Ukrayna askerinden çok Ukraynalı sivilleri hedef alıyor, doğumevi, yetimhane, apartman okul demeden ne kadar sivil hedef varsa onları bombalıyor. Ama Ukrayna’ya Neo-Nazi yaftası yapıştırabilirseniz kamuoyunu da önemli ölçüde manipüle etmiş, hedef şaşırtmış oluyorsunuz.
Tüm bağımsız sesleri susturup medyada savaş rejimine geçen Rusya Ukrayna devletini Neo-Nazi diye tanımlayadursun, Avrupa’da neo-Nazi hareketlere en geniş olanakları sağlayan aslında Putin Rusya’sıydı. Donbas’ın işgali, Rus neo-Nazilerin silahlanıp Ukraynalı katletme fırsatı bulduğu bir aşırı sağ kampanyaya dönüşmüştü. Neo-Nazi yaftasını Ukrayna’ya giydiren Rusya, 2015’te bile tüm Avrupa’nın beyaz ırkçılarının toplandığı bir toplantıya (Uluslararası Rusya Muhafazakârlar Forumu) ev sahipliği yapmaktan çekinmemişti.
Dolayısıyla Ukrayna konusunda Rus dezenformasyonunun temel söylemlerinden birinin “Neo-Nazi” yaftası olduğunu biliyoruz. Her şey Nazizm’i temizlemek içinmiş. Aç olan buyursun yesin. Türk kamuoyu bu propagandaya fazlasıyla maruz kaldı. Dogmatik bir Rus savunusuna tutulmuş, kalıbını kıramayan isimlerin yanı sıra operasyonel maksatla kalem oynatıp ekran işgal eden güçlü bir şebeke söz konusu.
Ancak çekirdek AKP tabanı açısından çok bir şey fark etmiyor. Tayyip Erdoğan yarın ateizmin harika bir şey olduğunu da beyan edebilir, Sünnilikten Şiiliğe de geçtiğini de açıklayabilir ve bu kitle tüm bunları birkaç günde hazmedebilir. Fakat bu aşırı esneme kabiliyeti bu kitlenin belli hassasiyetleri olmadığı anlamına gelmiyor. Yahudi aleyhtarlığı gibi…
Antisemitizm tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir sağcı hastalığı. “Kemalist, solcu, ulusalcı” etiketiyle vitrine sürülen belli başlı isimlerin uzunca bir süredir antisemitizm zehrini saçıyor oluşu bu gerçeği değiştirmiyor.
İşgalin başından beri yürütülen Rus yanlısı medya operasyonunda sağcı-İslamcı kesimlere farklı bir damardan, bu Yahudi aleyhtarlığı damarından girildiğini görüyoruz. Daha çağdaş refleksleri olan toplum kesimlerinde Neo-Nazilik tiksintiyle karşılanırken, AKP’nin çekirdek tabanı sayılan siyasal İslamcı tabanda “Yahudi komplosu” son derece makbul ve popüler. Bazı İslamcı yazarların Rusya-Ukrayna meselesine de bu zaviyeden bir bakış atmadan duramadıkları görülüyor.
Fakat modern çağda antisemitizm Alman milliyetçiliğinden bile daha çok bağnaz Doğu Avrupa milliyetçiliklerinde kendini gösteriyor. En çok da Rus milliyetçiliğinde. Yani İslamcıların Rus işgaline gerektiği gibi hakkaniyetli tepki vermemelerinin altında böyle bir ortak payda söz konusu. Siyasal İslamcı provokasyonlarda ilk akla gelen Yeni Akit, Ukrayna işgalinde genel olarak AKP hükümetinin patronajını takip etmeye çalışıyor ama “Akit”liğini de yapmadan duramıyor.
Akit, Luhansk-Donetsk’in tanınma hamlesinde Erdoğan’ın kınama mesajını manşetten verdi. Hatta işgal günü Batı’yı ikiyüzlülükle ve Ukrayna’yı yalnız bırakmakla suçlayan bir manşet de attı. Ama aynı manşetin solunda Erdoğan’ın Putin ile görüşme haberini “Üzerimize düşeni yapmaya hazırız” başlığıyla veriyor, uzatmalı bir Rusçu-Avrasyacı esintiyi devam ettiriyordu.
İşgalin ikinci günü olan 25 Şubat’ta Abdurrahman Dilipak, “Osmanlının yıkılışı ile aslında İslam birliği dağılırken Ortodoks birliği de dağıldı” demiş. Bir kere İslam dünyasında Hristiyan kiliselerindeki gibi bir camiler hiyerarşisi hiç olmadı. Ortodoks dünyasında parçalanma ise Osmanlının yıkılışından öncesine dayanıyor. Ama Dilipak’ın Ortodoks birliği hassasiyeti önemli. Bu Putin Rusya’sının ve antisemittik Rus milliyetçiliğinin en klasik özlemlerinden biri.
Akit ertesi günkü manşetinde ise, Kılıçdaroğlu ve Akşener’in yaptırım çağrılarına saldırarak Rusya yanlısı dürtülerini konuşturmaya devam etti. S-400’in geri verilmesi ve Akkuyu’nun millileştirilmesi gibi iki fikre tam da Aydınlıkçılar gibi ateş püskürdü. Ali Karahasanoğlu’nun köşe yazısı da bu manşetin devamıydı.
Akit’in 1 Mart’ta attığı “Batı uşaklarının oyununa gelmeyin” manşeti, AKP’nin dikte ettiği orta yollu çizginin belki en çok dışına taşan manşetti. Aynı gün Dilipak, içindekini tutamıyor, açıktan “Yahudi” kartını öne sürüyordu:
“Ukrayna nasıl kuruldu, sonra nasıl bir yol izledi. Lenin dönemi, Stalin dönemi, SSCB’nin dağılmasından sonra ne oldu? Ukrayna aslında Rus Yahudilerinin yoğun olduğu, kurgulanmış bir sanayi bölgesi.”
Dilipak Putin’in “Ukrayna yapay devlet” iddiasına çanak tutmakla kalmıyor, Yahudiliği işaretleyerek Putin’in söyleyemediklerini söylemiş oluyor.
Ancak Putin’in hislerine tercüman olan Dilipak’ı bu da kesmedi ve iki gün sonra Zelenskiy’ye antisemitik saldırıda bulundu:
“Bir ‘şaklaban’dan, bir palyaçodan soytarı kahraman icad eden siyonist bir Yahudi.”
Dilipak’ın cümle bozukluğu ona ait. Ama sanırım derdini anlatabiliyor.
Akitçilerdeki Rusçuluk, Ukrayna meselesinde esas “Nazi” rolünün Rusya’da olduğunu göstermesi açısından önemli. Kamuoyu, üyelerinin çoğu zaten etnik Rus olan küçük Azak Taburu’yla oyalanırken Dilipakların koku alma duyuları onları ait oldukları tarafa, Putin Rusya’sına yönlendiriyor.