Birkaç gün önce İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Rusya’nın yaklaşan Ukrayna saldırısının başka olası sonuçlarına dikkat çekerek; Batı’nın, Ukrayna’nın bağımsızlığını korumayı başaramaması halinde, bunun yankılarının Tayvan başta olmak üzere Pasifik’te ve Doğu Asya’da da duyulacağını söylemişti. Fakat bu açıklama dünyanın gözlerinin Tayvan’a çevrilmesini sağlamadı.
Hatta Tayvan hükümetinin ve Cumhurbaşkanı Tsai Ing-en’in, Çin’den ülkelerine gelen askeri tehdit nedeniyle Ukrayna’nın durumunu iyi anladıklarını açıklaması da Tayvan’ı pek gündemde üst sıralara yükseltmedi. Fakat dün sabah Rusya’nın Ukrayna’yı topyekûn işgal saldırısını başlattığı saatlerde, Çin savaş gemilerinin Tayvan karasularına girdiği haberleri -doğrulanmasa da- Türk basınında görülmeye başlanmıştı bile. Akşam saatlerinde ise bu sefer de Çin savaş uçaklarının Tayvan hava sahasını ihlal ettiği, doğrudan Tayvan hükümeti kaynaklı olarak dünyaya duyuruldu.
Şimdi tüm dünya, yeni bir dünya savaşı kaygısı içindeyken herkes, savaşın yeni cephesinin Pasifik’te açılma ihtimalini düşünmek zorunda.
Çağımızın Hitler’i görevini Putin üstlenmişken, yeni Pearl Harbour’ı da Çin’in tezgâhlama ihtimali yok değil.
Çin, Rusya’ya nazaran dünya kapitalist sistemine ve dolayısıyla Batı’ya çok daha fazla entegre olduğu için ticari bağlarının kopmasından göreceği aşırı zararın korkusuyla böyle bir eylemden mantıken kaçınacaktır. Ama dikkat ederseniz ancak “mantıken” diyebiliyoruz çünkü artık karşımızda totaliter emperyalistlerin dünyayı ele geçirmek için her türlü “mantıksızlığı” da yapabilecekleri yeni bir dönem açıldı.
Çin Dışişleri, Tayvan’dan gelen açıklamaların ardından Tayvan’ın durumunun Ukrayna ile aynı olmadığını söyledi. Fakat buradan olumlu bir anlam çıkartılmamalı; çünkü Rusya Ukrayna’yı bağımsız bir devlet olarak tanımasına rağmen işgal ederken Çin, Tayvan’ı zaten kendi toprağı olarak kabul ediyor.
Tayvan’daki olanları ve muhtemelen olacakları anlamak için bundan sadece üç hafta önce, Şubat ayı başında Putin ile Xi Jinping’in Pekin’de yaptıkları görüşmeyi dikkate almak gerek. Görüşmenin ardından “sınırsız işbirliği” mesajı veren Rusya ve Çin, Batıya da Soğuk Savaş döneminin ideolojik yaklaşımlarını terk etme çağrısında bulunmuştu. Görüşmede Çin’in Ukrayna konusunda Rusya’ya destek çıkması ve buna karşılık olarak Rusya’nın da Çin’in Tayvan hakkındaki iddiaları ile ilgili olumlu tavır alması dünya çapında ses getirmişti.
Bugünden tekrar bakıldığı zaman, bu görüşmede Çin’in Rusya’nın şimdi başlattığı işgal saldırısından haberdar edildiği, buna karşılık olarak Rusya’nın da Çin’in Tayvan kışkırtması konusunda bilgilendirildiği açık.
Rusya, Ukrayna’nın işgalini başarırsa; Avrupa’da durumdan ilk olarak endişe etmesi gerekenler Polonya, Slovakya, Romanya, hatta Macaristan olmalı. Putin’in hesaplarını, önüne sadece eski SSCB haritasını koyarak değil Varşova Paktı haritasını da ciddiyetle inceleyerek yaptığı mutlaka dikkate alınmalı. Bilindiği gibi bu harita Berlin’e kadar uzanır. Fakat yine de bu bölgenin tümündeki NATO varlığı yine de Putin’i frenleyecektir.
Tayvan konusunda da -bir Çinli Pearl Harbour’ını yine de ihtimal dâhilinde tutmamız gerekirse de- buradaki Amerikan askeri varlığı frenleyici olabilir.
Diğer taraftan Putin’in de Şi’nin de frenlenemeyeceği bir bölge var: Orta Asya. Putin’in ajandasında ilk sırada Kazakistan olmak üzere tüm eski Orta Asya cumhuriyetlerinin olduğu açıktır. Buradaki tek rakibi ise bir taraftan da ortağı olan Çin’dir. Şimdi iki faşist yayılmacı gücün aralarında böyle bir paylaşım anlaşması yapıp yapmadıklarını bilmiyoruz. Ama buradaki saldırı, Çin’in Tayvan’a saldırma ihtimalinden bile daha yüksek ve daha da tehlikeli…
Rus işgaline karşı savaşan Ukrayna’dan sonra Tayvan’ı ve Çin’in ve Rusya’nın tehdit ettiği tüm Asya ülkelerini de savunmamız gereken bir dönem kapıda. Bu kesin. Şimdi tek bilinmeyen sıralamanın nasıl olacağı.