Şi Cinping’in Moskova ziyareti, pazartesi günü (20 Mart 2023) başladı. Şi ile Putin’i, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından ilk kez bir araya getiren diktatörler buluşmasının üç gün sürmesi bekleniyor. Dünya gerici cephesinin bu iki liderinin buluşması, zamanlama açısından zaten ilk mesajları verdi bile. Şi’nin Çin liderliğine üçüncü dönem için yeniden seçilmesinin hemen ardından gerçekleşen buluşma, diğer yandan da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin artık tescilli bir savaş suçlusu olan “yeni Miloşeviç namzedi” Putin hakkında verdiği tutuklama kararının da ertesinde gerçekleşiyor.
Sadece böyle bir ziyaretin, tam da bu anda yapılması açısından bakıldığında bile Batı ve dünyanın büyük çoğunluğu açısından tam izolasyon noktasına ulaşmış olan Putin’e, Çin’in uzattığı bir can simidi olduğu aşikar. Diğer taraftan Çin’in, hakkında çıkan karar için de çoktan Putin lehine bir açıklama yaptığını da kaydedelim.
Yani bu diktatörler buluşmasıyla beraber “faşistin halinden faşistler anlar” deyip birbirlerine daha çok sarılacakları bir dönem başlıyor. Artık Çin’in “kızıl” kertenkelesi ile Rus ayısı, Moskova Zirvesi’nin ardından daha da mutualist bir ilişki içine girecek. Dünya, Rusya ile Çin’in tam ittifakı ile bir ultra-faşizm cephesiyle karşı karşıya kalacak gibi…
Rusya’nın Ukrayna saldırısının başlangıcından bugüne kadar Çin’in yürütmeye çalıştığı kısmi ve göstermelik tarafsızlık durumu da böylelikle hükümsüz hale gelmiş bulunuyor. Her ne kadar Rusya ile Ukrayna arasında bir arabuluculuk rolü kapmaya çalışıyor gözükse de Çin’in kimsenin gözünü boyayamayacağı açık.
Putin’in ve Rus yayılmacılığının Ukrayna’da boyunun ölçüsünü aldığı bir uluslararası stratejik durumda, Çin faşistleri de Tayvan’da, Doğu Türkistan’da veya bir başka bölgede istedikleri gibi at oynatacakları devrin geçtiğinin farkında olmalılar. Bu farkındalık da onları Putin’le daha da yaklaşmaya, İran’ın faşist mollalarıyla Suudi Arabistan’ın bedevi şeyhlerinin safları sıklaştırmasına yardım etmeye yönlendiriyor.
Sadece geçtiğimiz haftalarda yaşanan bazı gelişmeleri hatırlayalım: Çin’in girişimiyle İran ve Suudi Arabistan, Pekin sahnesinde bir barışma parodisi sergiledi. Ardından da Kral Selman, İran Cumhurbaşkanı Reisi’yi ülkesine davet edecek kadar işi ilerletti. Rusya’nın önayak olmasıyla Türkiye, Suriye ve İran temsilcileri Moskova’da buluştu. Suriye, Türkiye’ye ülkesinin kuzeyinden çekilmek gibi şartlarını dayatmaya başladı.
Aslında Esad’ın herhangi bir “özgül ağırlığının” olmadığı, Putin’in elinde bir kukla devlet başkanı durumunda olduğu herkesin malumu. Fakat aslında belki de tam da bu yüzden dedikleri dikkate alınıyor çünkü herkes biliyor ki konuşan Esad değil Putin’in ta kendisidir. Bu açıdan Esad’ın geçtiğimiz gün Birleşik Arap Emirlikleri’nde Şeyh Al Nahyan’ın hüsnükabulüne mazhar olmasının anlamı da bu. İran ve Suriye’yi, Suudiler ve BAE ile barıştıran da AKP’ye ve reisine şartlar sunan ama bir taraftan da seçimlerde destek sözü veren de Rusya-Çin ittifakı.
Özet olarak, ortaya çıkan tabloda dünyada safların netleştiğini görmek artık çok daha kolay. “Dünyanın bütün diktatörleri ve faşistleri birleşiniz” şiarı artık tüm Ortodoks, Sünni, Şii, İranlı Reisi, AKP’nin reisi vs. farklarını bir kenara bırakarak Avrasya semalarında dalgalanıyor. Tüm bu gelişmelerin bizim açımızdan kısa vadedeki anlamı ise tam işbirliği halindeki bir faşistler-diktatörler cephesinin 14 Mayıs’ta buradaki kardeşlerini yalnız bırakmayı göze alamayacak kadar Türkiye’deki siyasi durumu dikkate alacak olmaları…
Putin onaylı Rus basını şimdiden Tayyip Erdoğan övgülerine başladı bile…
Dikta Ligi’nin liderleri acaba Moskova Buluşması’nda Türkiye için ne gibi güzellikler planlamışlardır? Üzerinde derin derin düşünmeye değer…