Diktatörlükler seçimle yıkılabilir mi? Bu soru sürekli tartışılıyor. Türkiye’de ve her yerde.
Honduras’taki gelişmeler sadece Honduras değil, tüm dünya halkları ve demokrasi için çok önemli sonuçlar doğuracak. Tabii Türkiye için de.
Orta Amerika’nın 10 milyon nüfuslu ülkesinde 2009 yılında darbeyle devrilen Devlet Başkanı Manuel Zelaya’nın eşi Xiomara Castro, 12 yıldır darbeye ve ülkedeki askeri diktatörlüğe karşı mücadele ediyordu. Direnişin lideri olarak girdiği 28 Kasım 2021’deki seçimleri ezici bir farkla kazandı. Castro seçmenlerin %51’inin desteğini alırken, en yakın rakibi sadece %37 oy aldı.
Seçim sonuçları böyleydi ancak Xiomara Castro’nun başkan olup olamayacağı merakla bekleniyordu. Çünkü 2017’de de oylarını çoğunu alan Castro’nun başkanlığı, seçim gecesi sandıklara el konarak engellenmişti. Endişeler “narko diktatörlüğün” yemin töreninden önce Xiomara Castro’yu tutuklayacağı yönündeydi. Ancak bu gerçekleşmedi.
2009’da Obama yönetiminin desteklediği askeri darbeden sonra Zelaya sürgün edilmiş ve Honduras, Castro’nun ifadesiyle fiilen bir “narko diktatörlüğe” dönüşmüştü. Trump döneminde bu diktatörlüğün insan hakları ihlalleri ve yolsuzlukları iyice fütursuz bir hale geldi. Diktatörlüğe karşı halk eylemleri sert bir şekilde bastırıldı. 2018’de tekrar yükselen protesto dalgaları polis ve askeri birliklerin ateş açmasıyla engellendi. Müdahalede 17 kişiyi yaralandı, iki kişi öldü.
2019’da Devlet Başkanı Juan Orlando Hernández’in ve kız kardeşi Hilda Hernandez’in Honduras merkezli uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama operasyonlarını bizzat yönettiğine yönelik ABD’deki soruşturma dosyaları medyaya sızınca protestolar yeniden canlandı. Trump yönetimi Orlando ve kardeşi hakkında soruşturmaya izin vermediği gibi, tıpkı Obama idaresi gibi rejim ile çok sıkı ilişkiler kurdu. Orlando, Trump’un desteği için ABD kaynaklı Evanjelist köktendinci örgütleri Honduras’a sokmakla eleştiriliyordu.
27 Ocak 2022’de başkanlık yemini eden Castro, diktaya karşı halk direnişinin başından beri fiili lideriydi. Devrik başkan Zelaya’nın eşi kimliğiyle öne çıkan Castro kocasından da farklı bir politik hareket başlattı. Honduras Latin Amerika’nın en sağcı ülkesi olarak biliniyor. Ülkeyi 1982’den itibaren yöneten iki parti; Liberal Parti de Nasyonal Parti de Amerikancı ve neoliberal politikalarıyla öne çıktı.
Xiomara Castro ise kocası Zelaya’nın partisi Liberal Parti’den istifa ederek Libre (Özgür) Parti’yi kurdu. Castro ve partisi demokratik sosyalizmi savunuyor. Castro seçim propagandasında Honduras’ta neoliberal ve Amerikancı hegemonyaya karşı çıktığını, piyasa kapitalizmine karşı sosyal adaletçi yeni bir rejimin kurulması gerektiğini, toplum üzerindeki militarist ve yolsuz diktaya karşı yeni bir Anayasa getireceğini belirtti.
Devrik başkan Zelaya bizzat eşinin yanında eski partisi Liberal Parti’ye ve iktidardaki Nasyonel Parti’ye karşı seçim kampanyasına katıldı. Ve nihayetinde Honduras halkı büyük bir destek ile Xiomara Castro’yu devlet başkanı olarak seçti. Kıtanın en muhafazakâr ülkesinde ilk kadın ve ilk sosyalist başkan!
Castro’nun yemin töreni büyük bir coşkuyla yapıldı. Törene Arjantin Başkan Yardımcısı Cristina Kirchner, eski Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales de katıldı.
Castro’nun ilk icraatlarından biri Venezüella ile tekrar diplomatik bağlar kurmak oldu. Yolsuzlukları ve darbe dönemindeki suçları araştırmak için bağımsız bir komisyon kurulması ve yeni Anayasa için de talimat verdiğini duyurdu. 2022 yılının bütçesinin yoksulların ve ücretlilerin bütçesi olacağını ve neoliberal politikaların geride kaldığını açıkladı. Castro ve Honduras halkını büyük sınavlar bekliyor. Ülkede Amerikancı-gerici ordu kademesine karşı hâlâ büyük bir kaygı var. Tarih tanıklığımızda gelişecek.
Honduras önemli bir ders veriyor. Diktatörlükler er ya da geç sona ererler. Burada “seçimle giderler mi” tartışması anlamsızdır. Çünkü diktatörlüğe halk son verir. Halk karar verdiğinde bunu her şekilde yapar.
İkinci önemli ders ise diktatörlüklerin “dış güç” ile dengelenebileceği, dıştaki bazı emperyalistlerin içteki diktatörü frenleyebileceği yönündeki tezin tamamen kandırmaca olduğudur. Honduras’taki narko-diktatörlüğü “demokrasi şampiyonu” ABD emperyalizmi destekliyordu. Bu diktatörlük yine de yıkıldı ancak Honduras halkı ne Çin ne Rusya ne de başka bir güçten destek aldı. Kendi gücüyle kendi egemen oldu.
Önemli olan halkın direnmeye devam etmesi, asla teslim olmaması, örgütlenmesi ve Xiomara Castro gibi kararlı ve cesur bir liderliğe sahip olmasıdır. Böyle olursa bal gibi seçimle de diktatörlükler yıkılır.
O zaman sorulması gereken şu: Türkiye’nin Xiomara Castro’su kim?